Osmanlı Kabadayısı Film Konusu

Tamburi Cemil Bey’in nihavent şarkısı; “Sevdim seni ey servinaz//Sen de beni sevsen biraz.” Bentler Yolu. Deli Murat, Zaptiye Nazırı Haşmet Paşa’nın kızı Nazlı ve Dadı Kalfa’yı Gâvur Sabri Şürekâsı’nın saldırısından kurtarmış.Dadı; “Allah senden razı olsun aslanım.”Murat; “Vazifemizi yaptık anne.”Nazlı; “Ben de büyük teşekkür borçluyum size.”Murat; “Teşekkür edecek bir şey yok ortada sultanım.” (Kahramanımız böyle diyor ama ‘son anda’ yetişmese genç kızın ‘yalnız incileri elmasları değil başka hazineleri’ de tehlikedeydi.)Nazlı; “Size olan borcumuzu nasıl ödeyebiliriz acaba?”Murat; “Ödediniz bile.”Nazlı; “Peki ama nasıl oldu?”Murat; “Tatlı gülümseyişinizle.” (Genç kızın yere ‘düşürdüğü’ mendil delikanlının kalbini ısıtacaktır.)Dört saz eseri ve (Deli Murat’ı da seslendirecek olan) Hayri Esen’in sözleri:1. “Bize bu talihimiz olmadı yar neyleyelim//Ol kadehkar güzeli yar olarak peyleyelim.” (Kürdîlihicazkâr) (Lavtacı Hıristo).“İşte İstanbul’un bir mahallesi. Burası kendi halinde kendi yağı ile kavrulan, yoksul ve temiz yürekli kişilerin oturdukları bir semttir. Filmimizin kahramanı da burada otururdu. Deli Murat devrin en ünlü kabadayılarından biriydi.” (Delikanlı bu sırada ikinci kat penceresinden bakan Talia Salta’ya para dolu bir kese atıyor.)2. “Bunca zaman ettim niyaz//Bilmem neden bu ihtiraz.” (Nihavent) (Tamburi Cemil Bey).“Attığını elifinden vurur, yumruğunun rüzgârı bile yıkardı hasımlarını. Deli Murat kötü kişilerin, düzenbazların, kendisinden güçsüzleri ezmeye kalkışan zorbaların umacısı, fakir fukaraya zulmeden zaptiyelere ecel teri döktüren biriydi. Ama fakir babası, insan dostuydu. Zayıfları korur, ırz düşmanlarını ezerdi. Seveni kadar düşmanları (‘düşmanı’ dese daha mı iyiydi) da çoktu.”3. “Dök zülfünü meydane gel//Sür atını ferzane gel.” (Buselik) (Tamburi Mustafa Çavuş).“Her an sırtında bir saldırma, her kıvrıldığı sokak köşesinde bir zaptiye kurşunu ile ölebilirdi. Ama onu (gücü yettiği kadar) yardım ettiği yetim, yaşlı, fakir fukaranın hayır duası korurdu.”4. “Bahçelerde aşlama//Aşlamayı taşlama//El sineye girmeden//Ağlamaya başlama.” (Şedaraban) (Denizoğlu Ali Bey).“Deli Murat ününü yalnız zorbalara, Zaptiye Teşkilatı’na değil devrin en ünlü kabadayılarına da kabul ettirmişti.” İnsanoğlu bir sır. Kahramanımız “Şirler pençe-i kahrımdan olurken lerzan//Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek” diyen Yavuz Sultan Selim gibi. ‘Servendam gül goncası Nazlı’nın yüzü bir dem hayalinden çıkmıyor’. Arkadaşına “Çok varta atlattım Murtaza. Azrail Aleyhisselam’la burun buruna geldik, kılım kıpırdamadı… Ama inanır mısın kalbim ilk defa çarpıyor. Korku nedir ilk defa duyuyorum” diyecektir. Bunun sevda olduğunu anlayamamış. Ferhat’a dağları deldiren, Kamber’i deli divaneye çeviren, Kerem’i yollara düşüren de aynı şeydi.“Siz bir Paşa kızısınız ben garip bir serseri. Gönüllerimiz bir olsa da aramızda aşılması imkânsız dağlar var.” (Genelde ise, Kilercibaşı’nın ‘mahdumu’yla olduğu gibi, ‘arada aşılması imkânsız dağlar’ olmadığında gönüller bir değil.)Yıldız Korusu’ndaki Köprü üzerinde konuşmaları çok güzel.Nazlı; “Tehlikeli bir sergüzeşte atıldığımızın farkında mısınız?”Murat; “Haklısınız. Akla yatkın bir vaziyet değil bu. Ama hislerimiz bazen akıl fikir dinlemiyor.”Osmanlı’nın ‘en uzun yüzyılı’ sona ermekte. Dışarıda bilumum ‘kefere’ ile cebelleşmek yetmezmiş gibi İstanbul’un göbeğinde ‘sergerde takımı’ gemi azıya almış. Sanki devlet içinde devlet. Haşmet Paşa burnundan soluyor. Mevlanakapı’da Hizacı Cafer’in gün ortasında üç kişiyi kurşunlaması; Kör Ali’nin Kocamustafapaşa’da kadın kaçırması; Eski Kilercibaşı Saffet Bey’in evinin soyulması artık ‘vakayı adiye’den. Nazır’ı asıl kudurtan Deli Murat. Daha yeni İbrahim Ağa Karakolu’nu basıp zaptiye çavuşu Hidayet Efendi’yi ceketinin omuzlarından duvara çivilemiş. “Bütün bu kopuk, ipsiz takımına gözdağı vermezsek yakında bizim evlerimiz de hatta ve hatta Sarayı Hümayun da onların şerrine duçar olacak, Allah esirgesin.” Derdest için verdiği emirlerin sayısını bilen yok. ‘Gayet şiddetli tedbirler alınıyor, müsamahaya göz yumulmuyor ama nafile’. Paşa öfkesinden “Zaptiye Teşkilatı’nı Sultanahmet Meydanı’nda toplayıp tekmilinin üzerine gazyağı döküp yakacak” neredeyse.Deli Murat bir Tulumbacı. Ama güzel Leyla’nın yüreğindekinden başka yangınla ilgilendiğini göremedik. Yaptıklarıyla ‘bir çeşit eşkıya’. Fesi hafif yatık ve püsküllü; Bir elde tespih ötekinde bileklik; Çorabıyla kuşağı bembeyaz; Pabuç arkasına basılı, ceket sol omuza asılı. En önemlisi de Murtaza gibi bir arkadaşı var. ‘Bunca yıllık omuzdaşı, can yoldaşı’. Mahallede şöyle bir gezinmeleri bile ‘Zatı Hazreti Padişahî’nin Cuma Selamlığı’ndan daha gösterişli.Bu denli sevilirken kıskanılmamak olur mu? Gâvur Sabri diş biliyor. Ne yapıp edip burnunu sürtmeye yemin etmiş.‘Doctor Zhivago’ (1965) için yapılan ‘Komarovsky with Lara in the Hotel’ (Maurice Jarre) melodisinin olduğu sahnede Murat’ı Leyla’nın evinde kadeh tokuştururken yakalar. Nazlı’dan sonra Direklerarası’nın Gülü’nü de kaptırmak kolay kabulleneceği bir şey değil. İçi içini yiyor.İnanması güç ama daha kısa bir süre önce kızına pusu kurduğu Haşmet Paşa ile işbirliği yapar. “Büyüklüğünüzü gösterip geçmişte işlediklerimi cehaletime bağışlayacağınızı umarım. Ben de… Sadakatimi Deli Murat adındaki şehir eşkıyasının derdest edilmesinde hizmetimle göstereceğim.”Alavere dalavere, önce Murtaza sonra Murat yakalanıyor. Kurtulmaları Nazlı’nın yardımıyla. Fakat bu günlerde genç kızın başka bir sorunu var. Babası, Kilercibaşı’nın ‘mahdumuyla evlenmesini münasip görmüş’. Bu iş istese de olacakmış istemese de. Kahramanımız hem evliliğe engel olmak hem de Sabri’nin üzerine attığı suçlardan kurtulmak zorunda. Haşmet Paşa’nın kaçırılması işin tuzu biberi. Mevlanakapı’daki mahzende kavga dövüş sonrası Murat ‘müstakbel damadı olarak’ onun elini öpüyor. Hepsi iyi hoş da Sabri’ye önce baltayla (4 kez) vurup sonra 2 el ateş etmesine hiç gerek yoktu.“Verdin cevap unvan ile//Yaktın sinem suzan ile” (Tamburi Mustafa Çavuş). Nazlı’nın mektubu; “Murat’ım… Babam Kilercibaşı’nın oğluyla evlenmem için beni zorluyor. Adeta konakta hapsetti beni. Ama sana söylemek istediğim daha mühim bir şey var. O Sabri denen adamla babamı konuşurlarken dinledim. Seni mezarlığa çağırmış. Tuzak bu. Sabri bu tuzakta yem vazifesi görecek. Orda zaptiyeler pusuya yatıp seni yakalayacaklar.”Murat; “Ne olursa olsun gideceğim. Arkamdan konuşmalarına, ‘korktuğu için gelmedi’ demelerine meydan vermem.”Tufan Ağa; “Ama tuzak olduğunu bile bile evladım.” (Tufan, bir başka sahnede “Dur hele Murat Bey. Yiğitlikte tedbire de yer var” diyecektir.)Murat; “Daha iyi ya, bilerek gidiyorum. Tuzak olduğunu bilmeden değil.”Murtaza; “Gücenme ama düpedüz delilik bu, Murat Ağam.”Murat; “Adım da Deli Murat değil mi? Bana delilik yakışır.”(Yazan: Murat Çelenligil)
Devamını Oku