Aklı Havada: Bir İşkoliğin Ateşle İmtihanı

18.01.2010 13:37

Hayırlı uğurlu olsun hepimize. Bu senenin Oscar filmleri yavaştan filiz vermeye başladı. The Road, Nine derken Up In the Air ya da ülkemizdeki adıyla "Aklı Havada" muhtemel Oscar adaylığı için sinyaller vererek dünya turuna başladı. Ülkemizdeki gişesi ne olur bilinmez ama Up In the Air ülkesi ABD\'de büyük bir gişe yaparak ve olumlu eleştiriler alarak muhtemel adaylıkları ve ödülleri için elini güçlendirmeye başladı. Şimdilik sıradan ve ortalama filmlerle yola devam eden ABD ve Avrupa semaları bakalım bizi hangi filmlerle festivallere hazırlayacak?


Up In the Air, mesleği gereği şirketlerdeki işçi çıkarımları sırasında, onlara bunu uygun dille anlatmakla mükellef olan, yalnız ve işkolik bir adamın yer yer hüzünlü yer yerse komik hikayesini anlatıyor. Artık Oscar Törenlerinin marka oyuncusu ve yönetmeni haline gelen George Clooney\'i bünyesinde barındıran ve ABD\'deki ekonomik kriz devam ederken bunu hikayesiyle paralel olarak bize yansıtan film, hem gişeye hem Oscar Akademisi\'ne oynuyor. İşkolik, duygusal derinliğini kaybetmiş, işten çıkardığı insanların trajedisini görmekten uzak bir adam olan Ryan\'ın giderek yumuşayan ve delinen zırhının hikayesi, izleyenleri hayat üzerine derin derin düşündürüyor. George Clooney ve Vera Farmiga\'nın başarılı oyunculuğunun yanı sıra film, gerçekçi ve duygu sömürüsünden uzak tonuyla da senenin başarılı romanslarından biri. İşten çıkarılan insanların yer yer sinirli yer yerse gözyaşları içindeki gerçekçi görüntüleri filmin dram tonunu da parlatıyor. Eh böyle bir filmin Oscar\'lara balıklama dalması beklenmez de ne beklenir? Tek sorun yıllarca romantik komedi diyince mutlu sona alıştırılan seyircinin, filmin halının altınıda gösteren ve mutsuz sonlar da olur dedirten göreceli, karanlık tonu. Görünen o ki Amerika\'lılar ve Avrupa\'lılar filmin bu tonunu umursamadı ve salonları dolrdurdu. Bakalım bizim seyircimizin buna tepkisi ne olacak? Dünya genelinde hikayesi metaforlara boğulmuş, sanat filmi ekolünde olan ya da boğucu dramları resmeden filmlerin gişesi genellikle düşük olsa da Türkiye bu minalde en kötü örneklerden biri. Kendi ülke vatandaşları Cannes\'da ödül alırken (bknz. Üç Maymun ve Uzak filminin Türkiye\'de nerdeyse hiç iş yapmaması, ya da Soul Kitchen filminin ikinci haftasında iki seksen yatan gişesi) bile halkımızın sanata burun kıvırması insanı gerçekten üzüyor. ABD gibi eğlence sinemasının tavan yaptığı ülkelerde bile kısmen büyük gişeler sağlayabilen sanat filmleri, yönetmenlerini ve yapımcılarını güldürürken, ülkemizin çöp filmler tarafından esir alınmış görüntüsü yürek burkuyor. Velhasıl, Aklı Havada filmi üzerinden girişilecek bir sanat filmi mi eğlence filmi mi tartışması pek sağlıklı olmasa da halkımızın bazı şeylerin dengesini iyi gözetmesini istemek bizim de hakkımız.


George Clooney gerek yaşlanma sinyalleri veren fiziki yapısı gerekse oyunculuk kariyeri itibariyle prestijli filmlerin vazgeçilmez yıldızı olmuş durumda. Belki de onun ismini görmek bir süre sonra şartlı refleks misali bizi salonlara koşturacak. Hangimiz Judi Dench ve Cate Blanchett diyince heyecanlanmıyor ki mesela? Senenin en anti-romantik komedisini izlerim, üstüne hayat üzerine düşünürüm birde Oscar tahminlerine yakından göz atarım demek istiyorsanız "Aklı Havada" salonlarda sizi bekliyor.