En Farklı Türk Filmi: Kosmos

11.02.2011 17:17

Reha Erdem, çekimlerini Kars\'ta gerçekleştirdiği Kosmos filmi ile belki de sadece 15 bin seyirciye ulaşabildi ancak kendisi zaten gişeye çok önem vermeyen sinema kimliği ile hayran sayısını daha da arttırdı. Peki Kosmos\'u bu kadar az izleyiciye ulaştırırken bir yandan da bu kadar popüler kılan şey neydi? Müthiş çekimleri mi? Belki. Müthiş oyunculuklar mı? Belki. Müthiş sahneler mi? Belki. Peki ya anlamsız ile ince anlamlı arasında gidip gelen o farklı ve bambaşka konusu mu? Elbette bunların hepsi Kosmos\'un bu kadar beğenilmesini sağlayan etmenlerdi. Ancak en önemli sebebi ise filmin Andrei Tarkovsky\'nin Stalker\'ına benzeyen mistik ve belki de aşırı gizemli yapısıydı. Ancak sadece Stalker ile sınırlı değil Reha Erdem\'in fantastik filmi Kosmos. İçerisinde her ne kadar benzer ögeler de barınsa çok daha fazlasını sunuyor bu film. A ay\'dan ile birlikte izlenmesi en zor Reha Erdem filmi Kosmos. Hayat Var\'ın müthiş ses ve görüntü kullanımını da bir üst seviyeye taşıyor ayrıca Reha Erdem.

 

Uçsuz bucaksız bir kar örtüsü ile ve müthiş bir ses şöleni ile başlıyor film. A Silver Mt. Zion\'ın bir parçasının sade hali karşılıyor bizleri, Kosmos\'un sesi haline geliyor bu şölen ve peşimizi hiç bırakmıyor film boyunca. Bir taraftan uyduların frekans sesleri bir tarafta ırmak uğultusu ve bir yanda da Battal\'ın ayak sesleri ile giriyoruz o güzelim Kars şehrine. Ucube denen ve yıkılması gündemi meşgul eden İnsanlık heykeli de karşılıyor bizi ayrıca filmde. Kosmos o kadar farklı ve aslında o kadar bizden bir film ki ilk başta anlayamıyoruz bunu. Sanki farklı bir dünya yaratıp üzerine müthiş bir şehir inşa edilip içine de bizi koymuş film. O kadar yabancı ama bir o kadar da aşina bize. Aslında olanı biteni değiştiremeyeceğimiz gerçeğini de gözler önüne seriyor Kosmos. Battal\'ın kıraathane\'de yaptığı konuşmadaki kaderci yön ile daha da ortaya çıkıyor bu durum. Dinin iyi ile kötüyü nasıl ayırdığını ancak her şeyin insana mahsus olduğunu, insanın seçeneklerinin sınırlı olduğunu ve kaderin insanların yönünü tayin ettiğini söylüyor. Ne kadar iyi olursan ol, o kadar da kötüsündür belki de. Veya ne kadar kötüysen bir o kadar da iyisindir. İnsanın doğasıdır bu. İnsanın varoluşunun temelinde yatan düzleme müthiş göndermeler ile film daha da büyük meselelere soyunuyor. Stalker\'ın havasını ve atmosferini bir sorgulamaya getiriyor Kosmos, derviş Battal sayesinde. Ayrıca bir Godard felsefesi de barındırıyor film bu yönüyle. Battal\'ın ilişkilerindeki netlik, kesinlik, açıklık bu yüzden farklı geliyor insanlara, karşısındakilere. Bu yüzden ki onu hem seviyorlar ve bağırlarına basmak istiyorlar hem de ona bir yabancı gözüyle bakıp dışlamaya, sokağa atmaya çalışıyorlar. Battal ise başına buyruk salınıyor rüzgar hangi yöne eserse. Kimi zaman mutluluk veriyor, kimi zaman hayat veriyor, kimi zaman ise hırsızlık yapıyor. Çoğu zaman da dürtülerini dinliyor ve doğaya ayak uyduruyor. Kosmos evresine geçişine de tanık oluyoruz Battal\'ın. Neptün ile karşılaşınca oluyor tüm bunlar. Belki de karşılıklı konuştukları cümleler sadece isimlerini sordukları yerler. Bu aşamayı geçtiklerinde ise doğanın en müthiş dansı başlıyor ikili arasında. Güzeller güzeli Neptün, Battal\'ın Kosmos olmasını sağlıyor. Evrenin merkezi oluyor Battal. Dünya ile birlikte Neptün onun etrafında dönüyor. Başı dönüyor ikilinin ve dans ile aşk yaşamaya başlıyorlar. Ancak bu bildiğimiz danslardan değil. Tıpkı bir kanaryanın bir kanaryaya kur yapışı gibi bağırışıyorlar, birbirlerini etkilemeye çalışıyorlar ve aşklarını sadece kendilerinin anlayabileceği sesler ve hareketler ile gösteriyorlar. Bir derviş, bir hırsız, bir şifacı iken Battal bir de aşkı koyuyor yanına ve evreni tüm benliğinde taşıyor iyisiyle kötüsüyle. Ama evrenin kuralları bir kez daha gerçeğe dönüşüyor ve Battal yaptıklarını, yapmadıklarını kaderinde yazıldığı şeyleri yaşamaya başlıyor. Geldiği gibi tekrar gitmesi gerekiyor bu dünyadan bir başka dünyaya göç etmesi gerekiyor her şeyi arkasında bırakarak. Yoluna devam etmesi gerekiyor, insanlığın her zaman yapmak zorunda olduğu gibi.

 

Sadece 14 kopya ile 21 haftada sadece 15 bin kişinin izlediği Altın Portakal ödüllü bir film. Sessiz sedasız gişeden çekildi filme rağbet etmeyen izleyici sebebiyle. Birkaç sinemada uzun süre vizyonda kaldı belirli seanslarda oynadı sadece. Ve DVD\'sinin çıkması için çok uzun bir süre de beklendi. Ancak sonunda DVD\'si piyasaya sürüldü. Sinematografik olarak bir şaheser olan Kosmos\'u bu kadar güzel yapan birçok etmen var elbette. Ancak bu film Kars yerine başka bir şehirde çekilseydi bu kadar güzel olur muydu bu en büyük soru işareti. Bir boy küçük soru işareti de başroldeki Sermet Yeşil yerine bir başka aktör kullanılsaydı bu kadar güzel olur muydu film. Duru bir güzelliğe sahip Türkü Turan bu kadar çarpıcı olmasaydı bu kadar akılda kalır mıydı Neptün? İşte bu soruların cevabını merak ediyorsanız, Türk sinemasının sinematografik olarak müthiş bir başarıya sahip bu filmini kesinlikle edinmelisiniz. İstanbul dışındaki sinema severler vizyonda izleme şansı bulamadı filmi pek. Ancak DVD\'si ile bu müthiş filme hakettiği desteği göstermeliyiz.