Deyin Hele ‘Ulak’ Buraya da Geldi mi?

11.02.2008 17:25

“Babam ve Oğlum” ile izleyenleri salya sümük ağlatan; küskün babaları, oğulları barıştıran Çağan Irmak, “Ulak” ile sevenleriyle tekrar buluştu. “Babam ve Oğlum” ile çekirdek aile sorunlarına merhem olmaya çalışan; “burada çıkarılacak çok ders” var diyen genç yönetmen yeni filmiyle toplumun kendisine mesajlar vermeye çalışıyor.

Oyuncu seçiminde yine en güvendiği onbirini sahaya sürmüş diyebiliriz Çağan için. Oyuncu performansları için “şahane” diyebiliriz. Ama özellikle Çetin Tekindor’u ayakta alkışlamak gerek diye düşünüyorum. Filmi başından sonuna kadar taşıdığını söyleyebiliriz. Hele ki hikâyesi açığa çıktığında ağlaması yok mu; hiç ağlayacağım yokken gözyaşı döktürdü bana. Hümeyra her zamanki gibi doğal. Yetkin Dikinciler’e kötü adam rolü de gidebiliyormuş. Bu filmden sonra ona olan hayranlığınız daha da artacak gibi. Veletler de büyüklerinden geri kalmış değiller. Hepsi birer “helal olsun”u hak ediyorlar.

Filme dönecek olursak, film için zaman ve mekân kavramlarının kullanılmadığını söylemek mümkün. Bana kalırsa yönetmenimizin bunu yapmaktaki amacı; şimdiki zamanı anlattığını düşündürecek bir geçmiş zaman filmi yapmak olsa gerek.
                 
Uyku öncesi masallarımızdaki gibi Ulak’ta da; sözü geçmeyen iyiler, korku salan kötüler, yeniliklere ve yabancılara kapalı köy ve koyunlaştırılmış bir halk mevcut. Aslında çok bilinen bir hikâyeden esinlenmiş gibi görünüyor Çağan Irmak. Kendilerine gelen vahiyleri kitaplaştıran peygamberlerin acıları, havarilerinin türlü mücadeleleri ve ölümle sonuçlanan sonları, onların uyarmaya çalıştıkları toplumların türlü felaketlere maruz kalması ve inanan bir avuç insanın bu felaketlerden etkilenmemesi. Evet, çok benzemesine rağmen tüm bunlar filmin bir dini anlattığı ya da dini mesaj vermeye çalıştığı pek söylenemez. Çağan Irmak, dini olgulardan yararlanarak ahlaki mesaj verme derdinde daha çok. “Hayal kuran tüm çocuklara ithafen” diye biten filmde mesaj kaygısının biraz abartıldığını söylemek mümkün.

Filmimizin sonu için “oldukça derin” diyebiliriz. Ülkemiz insanının alışık olmadığı bir şekilde bitiveriyor. Saffet’in hikâyeyi kaldığı yerden devam ettirmesi seyirciye, “devamını sen getir” der gibi.

Teknik açıdan ele aldığımızda da film için söylenecek şeyler genelde olumlu. 5 milyon dolara mal olmuş bir filmin efektleri daha iyi olabilirdi. Özellikle hayaletlerin ortaya çıktığı sekanslardaki efektlerin zayıf kaldığı görüşündeyim. Ayvalık’ta hummalı bir çalışma sonucunda yaratılan köy, oldukça iyi tasarlanmış. Emek harcanmış, belli yani. Makyajlar tıpkı kostümler gibi iddialı. Sanat yönetmenimiz bir Oscar hak etmiş kanımca.
                      
Çağan Irmak bu filmle “ben ustayım” diye haykıramamış olsa da, gelecekte çok daha iyi işler yapacağı haberini vermiş.

Anlatan için oldukça zor, dinleyen içinse daha da zor bir masal “Ulak”. Seyircinin anlaması için çok şey vermesi gerekiyor. Aksi halde filmden sonra ”Mümkünse bana masal anlatmayın bir daha” diyen insanlar çıkabilir.