Kevin Costner ile Özel Bir Söyleşi

09.09.2008 13:37
Kevin Costner ile Özel Bir Söyleşi

Yönetmenliğini yapıp, başrolünde oynadığı “Dances With Wolves – Kurtlarla Dans” ile 1991 yılında, \'en iyi yönetmen\' ve \'en iyi film\' dalında Oscar kazanan Kevin Costner,  Whitney Houston ile kamera karşısına geçtiği “The Bodyguard” filmi ile ismini tüm dünyaya duyurmayı başarmıştı.

Başarılı aktör, ondan öncesinde Sean Young ve Susan Sarandon gibi oyuncularla beraber kamera karşısına geçtiği “No Way Out” ve “Bull Durham” gibi filmlerde seksi başrol oyuncusu olarak isim yapmıştı.

Kevin Costner’ın 12 Eylül’de gösterime girecek, kendi imkanlarıyla finanse ettiği yeni filmi “Swing Vote- Oyum Kime”, şansı hiç yaver gitmeyen, alkol ve ebeveynlik problemleri olan orta sınıftan bir adamın vereceği oyla yeni Amerikan Başkanı’nın kim olacağına karar verme noktasına gelişini anlatıyor.

Bugünlerde Colorado’da ikinci karısı Christine Baumgartner ve 1 yaşındaki oğlu Caden ile beraber yaşadığı çiftlikte mutlu bir hayat süren ünlü oyuncunun aşk ve yaşam üzerine düşüncelerini samimiyetle ifade ettiği özel söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz.  


Bu filmde yapımcı olarak da görev yapıp çok miktarda paranızı koydunuz. Bir politik komediye yatırım yapmak, ticari açıdan risk değil mi?

Filmlerdeki karakterler daima bizim seçtiğimiz arka planların önünde hareket ederler. Bu filmdeki arka planımız ülkenin politik sistemidir. Ancak özünde bir komedidir. Bu nedenle politik ortamı arka plana almakla birlikte aslında olgun bir adam ile ergenlik çağındaki küçük kızı arasındaki ilişkiyi anlatır. Küçük kızın babasından şikayetleri vardır. Onun sorumsuz yapısına öfke duyar. Kendisi için en küçük bir adım dahi atmadığına kızar. Ancak sonuçta ikisinin de birbirini sevdiğini hissedersiniz.

Filmlerinizi kimin için yapıyorsunuz?

Erkekler için film yapıyorum. Tüm erkeklerin ortak zeminini arıyorum. Aynı zamanda iyi  çizilmiş kadın rolleri olan filmlerin de arayışı içerisindeyim. Filmlerde kadınlar için yeteri kadar iyi yazılmış roller olmadığını hep duyarız. Bu benim filmlerim için geçerli değildir.

Swing Vote”, Kevin Costner’ın yakışıklılığın sergilendiği bir film değil… Egonuz buna dayanabildi mi?

Yapmam gereken buydu diye düşünüyorum.Fizik güzelliğine ve yakışıklılığa yaslanmayan bir rol aldım ve öykü akışı boyunca sadece karakterin diğer özelliklerine odaklandım. Karım benim hala yakışıklı olduğumu düşünüyor. Sokağa çıktığım zaman birkaç bakışın bana çevrildiğini görüyorum. Belki ünlü olduğum içindir, belki de yakışıklı olduğum için… Bunu bilemiyorum. Aslında çok da umurumda değil… Eğer 18 yaşındaki kızları cezbetmeye çalışıyor olsaydım umurumda olurdu ama böyle bir düşüncem yok.

\"\"Bu aralar yeniden baba olmanın korkusunu yaşadığınızı söylemiştiniz. Bu durum şimdi size enerji veriyor mu?

Bir çocuk size enerji vermez. Şunu açıklıkla söyleyebilirim ki, çocuk sizin enerjinizi kullanır. Evet, bir ailem var ve ailemi seviyorum. Ancak yeniden baba olup çocuk büyütmenin zorluklarına  yeniden başlama fikri bana başlangıçta cazip gelmedi. Böyle birşeye ihtiyacım olmadığını düşündüm. Ancak derinlemesine düşününce karım için önemli olan birşeye benim de önem vermem gerektiği noktasına geldim. Eğer hayatınızda bir partneriniz varsa, onun için önemli olan birşeyin sizin için de önemli olması gerekir.

Bu noktaya geldikten sonra kararlarım da netleşti. Şöyle düşündüm: “Eğer olmamı istediği gibi olamıyorsam bu kadından uzaklaşmalıyım. Eğer onunla kalacaksam da onun istediği şeyleri yapmalıyım.” Hepimizin hayatta seçimleri vardır. Ben de tercih yapmak durumunda kaldım. Tercihimi sevgiden yana kullandım. Belki pratik gelmeyebilir ama sevgiyi kaybetmek istemedim.

Sözlerinize bakılırsa, kararınızdan pişmanlık duyuyorsunuz gibi…

Bilemiyorum. “Ne yapmalıyım?” sorusunun yanıtını içeren bir kitap yok. Bir tarafta, “Bekar kal, mutlaka bekar kal…” diyenler var. Buna bir de, “Neden durup dururken evlenip kendi elini kolunu bağlıyorsun” diye koro halinde şarkı söyleyenleri eklersek insanın kafası karışıyor.

\"\"Yeniden aşık olduğunuzu düşündünüz mü?

Hepimizin bu şansı var. Aşk sürekli inip çıkan bir asansör gibidir. Gerçekleştiği anda kendine özgü gizemi vardır. Haftada birkaç defa aşık olan erkek arkadaşlarım var. Ancak aynı hızda sevgililerinden ayrıldıklarını görüyorum. Bu çok can sıkıcı birşey… Ayrıca kendi keyfimiz için başka bir insanı incitmek de sözkonusu…

Christine ile tanışıncaya kadar aşkı gerçek anlamda yaşamamıştım. Çevremdeki ilişkilerden hep kavgalı dövüşlü örnekler gördüğüm için ciddi bir ilişkiye kalkışmamıştım. Bence eğer bir ilişkide “aşk” sözcüğünü kullanıyorsanız dikkatli olmalısınız. Çünkü aradan iki ay geçtikten sonra o kişiyi sevmiyorsunuz. Bir insanla ilişkiye girmek zor bir olay olduğu için “aşk” sözcüğünü kullanmamalısınız.

Ancak kadınlar için bu tavır pek alışık oldukları birşey değildir. Çünkü onlar, “Ne zaman bana aşık olduğunu söyleyeceksin?” diye düşünerek bekliyorlar. Eğer “aşk” sözcüğünü kullanacaksanız bu duygunuz gerçek olmalı ve tam konsantre olmalısınız. Sonuçta aşk ilişkileri  ticari ilişkiler gibi değildir. Emin değilseniz söylememelisiniz.

Herşeyin belli bir sebep sonucu oluştuğuna inananlardan mısınız?

Sanırım ama tam emin değilim. Bunu anlayabildiğimi iddia edemem. Benim için hala bir gizemini koruyan bir konudur. Şu anda hayatımın tam anlamıyla mükemmel olduğunu söyleyemem. Hayatımda değişimlerin olduğu bir dönemdeyim. Herşeyi belli bir düzene koymam gerekiyor. Ancak ben hayatım boyunca bu akıcı durumları her zaman hissetmişimdir.