‘Güneşin Oğlu’ Özel Röportajı

07.11.2008 17:07
‘Güneşin Oğlu’ Özel Röportajı

Daha önce “Polis (2006) ve “Çocuk” (2007) filmlerinde yönetmen koltuğunda oturan Onur Ünlü, bu hafta gösterime giren yeni filmi “Güneşin Oğlu” ile yeniden gündemde. Haluk Bilginer, Özgü Namal ve Hümeyra’nın başrollerini paylaştığı filmi izleyenler gülmekten kırılsa da, yönetmen Onur Ünlü, “Güneşin Oğlu”nu bir komedi filmi olarak kategorize etmiyor.

Hangi türde değerlendireceğimize emin olamadığımız bu filmi, yönetmeninden dinlemek için Onur Ünlü’nün kapısını çaldık.


Sinemalar.com: “Güneşin Oğlu”, komedi türüne çok yakın bir çalışma. Ancak bu türde daha önce bir deneyiminiz olmadı. Bu durum sizi tedirgin etti mi?  

Onur Ünlü:Güneşin Oğlu” bir komedi filmi değil. Komik bir film ama komedi filmi değil. Bunu anlatmaya çalışıyorum ama filmi izleyenler gülmekten ne dediğimi anlayamıyorlar Ayrıca bir komedi filmi çekmiş ya da çekecek olsam da fazladan bir tedirginlik duymazdım. Herhangi bir film çekmek, tür farkı gözetmeksizin insanı yeterince tedirgin ediyor zaten…

\"\"Senaryosunu yazdığınız filmlerin çoğunda fantastik öğeler var. Bunun özel bir sebebi var mı?

Filmlerimdeki fantastik öğeler, aslında ‘fantastik sinema’ denen şeyin sınırları içinde kullanılıyor değiller. Ama genel olarak anlatmak istediğim şeye katkı yapacak her şeyi kullanabilirim.

Kendi hayatınızda doğa üstü konular ile ilgilenir misiniz?

Metafizikle filan mı mesela? Hayır, hiç…  

“Güneşin Oğlu”nda Haluk Bilginer, Özgü Namal ve Hümeyra gibi ünlü oyuncular ile çalıştınız. Oyuncu seçimleri size mi aitti?

Evet, ben ve birlikte çalıştığım arkadaşlarım oyuncu seçimi konusunda birlikte karar verdik. Fakat böyle oyuncularla çalışırken sizin bir karar vermeniz kendi başına işe yaramaz. Onların da karar vermesi gerekir. Bu açıdan, aslında oyuncu seçimini bizzat oyuncularımın kendisi yaptı diyebilirim: her birisi kendisini seçerek…

\"\"Haluk Bilginer gibi bir usta ile çalışmak nasıl bir deneyim sizin için?

Bu, Haluk Bilginer’le ilk çalışmam değil. Fakat her seferinde daha da verimli oluyor her şey. Bu da bence çok acayip bir durum. Nasıl oluyor ben de anlamıyorum…

Filmin senaryosunda fantastik motifler var; Fikri Bey’in ruhunun, çevresindeki insanların bedenlerine girip çıkması gibi. Bu sahnelerin çekimlerinde nasıl bir yöntem kullandınız? Ruh transferini gösteriyor musunuz seyirciye?

‘Ruh transferi’ dediğiniz şey anladığım şeyse; evet gösteriyoruz. Ama film genel olarak her şeyi ‘basit’ anlatmak iddiasında olan bir film; bu açıdan ‘ruh transferi’ dediğimiz şeyi görsel efektler yoluyla anlatırken de abartmadık. Sade ve çok dikkat çekici olmadan; mümkün olduğu kadar kolay ve direkt bir şekilde durumu seyirciye anlatabilecek şekilde tasarlandı efektler…

Nasıl bir seyirci kitlesine hitap ediyor “Güneşin Oğlu”? Filmden kimler keyif alabilir?

Bir film yaparken seyirci tasarlamazsınız. Bir kere bu bağımsızlık ruhuna aykırıdır. Biz, hep söylüyorum, kendi izlediğimizde beğeneceğimiz filmler yapmaya çalışıyoruz. Seyirci de beğenirse ne âlâ!

\"\"Ortaya çıkan sonuç, senaryo aşamasında hayal ettiğiniz gibi oldu mu?

Epey yakın olduğunu söyleyebilirim…

Türk seyircisinin komedi filmlerine ne kadar ilgi gösterdiğini, son olarak “Recep İvedik”te bir kez daha görmüş olduk. “Güneşin Oğlu”nun da aynı ilgiyi görmesini bekliyor musunuz?  

Söylediğim gibi; “Güneşin Oğlu” saf bir komedi filmi olmadığı için, böyle kategorik bir soruya da yanıt vermem doğru olmayacak.

Türk sinemasının en hareketli dönemlerinden birini yaşıyoruz. Gösterime giren, girmeyi bekleyen ve yapım aşamasında olan onlarca Türk filmi var. Bu hareketliliği nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mezkur hareketliliğin ne kadar sağlıklı olduğundan emin değilim. Zaman gösterecek…

Sinemada bir sonraki adımınız ne olacak?

Bir iki şey var ama ne olacağı belli değil. En yakın iki ihtimal, “Bankası” ve “Ölürsem Yaşayamam” adlı projeler. Birisini benim, diğerini de A. Taner Elhan’ın çekmesini planlıyoruz. Ama bu işler hiç belli olmuyor…


Röportaj: Serkan Tavşanoğlu