Tuncel Kurtiz Filmleri

Tuncel Kurtiz 1 Şubat 1936'da Bilecik'te doğdu. Annesi öğretmen, babası kaymakamdı. Babasının işi nedeniyle çocukluğu Türkiye'nin birçok farklı şehrinde ve Amerika'da geçti. Daha sonra Balıkesir'in Edremit ilçesine taşındılar. Liseyi Balıkesir ve Haydarpaşa Lisesi'nde okudu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. İlk kez 1959 yılında Dormen Tiyatrosu'nda oyunculuğa başlamış olan sanatçı, kısa sürede birçok oyunda yer aldı. Bir yandan da İETT'de elektrikçi olarak çalışıyordu. 50 yıldan uzun sürecek olan sinema kariyeri ise 1964'te başladı. Bu yıllarda üniversiteden arkadaşı olan Yılmaz Güney'in oynadığı filmlerle sinemaya adım attı. "Üçünüzü de Mıhlarım", "Ben Öldükçe Yaşarım", "Çirkin Kral", "Silahların Kanunu" gibi filmlerde rol aldı. Daha sonra yurtdışına çıkarak tiyatro kariyerini burada sürdürdü.

1. Tabutta Rövaşata - Efsane Replik

Tabutta Rövaşata, Rumelihisarı civarında yaşayan evsiz Mahsun'un gerçek ve ibret verici hikayesini anlatıyor. Mahsun, soğuk gecelerde ısınmak için araba çalıp sabaha kadar gezdikten sonra çaldığı arabaları yıkayıp temizleyerek eski yerlerine bırakmaktadır. Bu tür riskli bir ısınma metodunun faturasını sürekli oarak karakoa alınıp dayak yiyerek ödemektedir. Eroinman bir kıza duyduğu platonik aşk onun giderek karanlık bir hal alan yaşamını çok kötü yönde etkileyecektir. Montpellier, Torino ve San Fransisco başta olmak üzere bir çok festivalde ödül alan film, çok küçük bir bütçeyle ve kısa zamanda kotarılmış olmasına rağmen büyük bir beğeni toplamayı başarmıştı. Tuncel Kurtiz ve Ahmet Uğurlu'nun üstün performanslarıyla göz doldurduğu film, yurtdışındaki festivallerde en çok ödül olan Türk filmi oma özelliğini taşıyor.

 

2. Fakirin Yüzü Soğuktur - Umut filminden bir sahne

Faytonculuk yaparak yaşamını kazanmaya çalışan, Cabbarın ve ailesinin içine düştügü çıkmazlar ve kurtulmaya çalışmasını anlatır. Atı bir arabanın çarpması sonucu ölen Cabbar . ailesini geçindirmek için emeğiyle çalışarak para kazanamayacağını düşünerek, kestirme bir yol aramaya başlar.Aldığı milli piyango biletine de ikramiye çıkmayınca , bu kez define aramaya başlar.

3. Duvar

Bir Merkez Cezaevi: Ankara
Kadınlar ve erkekler, adli ve siyasi tutuklular, ve çocuklar, çocuk koğuşu: hapishanenin köleleri.
Dördüncü koğuşun çocukları. Dördüncü koğuşun çocularının sefaleti. İşte koğuşun kırık camları, hırsızları, katilleri, terkil edilmiş çocukları.. Ay.. İncecik, kavun dilimi gibi ay.. umut ve özlem.. Şişko’nun, Şaban'ın ve diğer çocukların elleri Tanrıya doğru açılır. Derler ki, yeni ayı ilk gördüğünde dua eder ve dilek tutarsan, Tanrı bunları yerine getirir. Çocukların hepsi tek bir dilek tutarlar: 'Allah'ım, beni daha iyi bir hapishaneye yolla.' 'Beni de Allah'ım' Tüm çocukların dilek ve arzuları budur: daha iyi bi cezaevi. Buraya artık dayanamıyorlar. Şiddet, dördüncü koğuş’un angaryaları onları tüketmiş. Her şeyi kabul etmek zorundalar. Temizlik, mutfak işleri, kömür ve çöp taşıma, kısaca cezaevinin tüm angaryası onların eline bakar.. Dayak, baskılar.. Onlar gerçekten cezaevinin kölesidirler. Ancak umutları tükenmez. Başka bir cezaevine gitmeyi başarmalıdırlar...

4. Sürü

Hayatları ve geçimleri hayvanlar ve hayvancılık üzerine kurulu aşiretin reisi Hamo’nun (Tuncel Kurtiz) oğlu Şivan (Tarık Akan) düşman aşiretin kızı Berivan (Melike Demirağ) ile evlidir. Hayvancılığın eskisi gibi para getirmemesi yüzünden durumu bozulan Hamo, oğlunun aşiretten ayrılmak istemesiyle çılgına döner. Hamo ve oğulları, adamlarıyla birlikte son sürüyü Ankara’da satmak için trenle yola çıkarlar

5. Siyah Beyaz

Fırtınalı bir hayat yaşamış ama 70 yaşına gelmesine karşın hala durulmamış, ideallerine bağlı bir ressam (Tuncel Kurtiz); kalp krizi geçirdikten sonra işini bırakan, sümüklü böcek besleyip sakin bir yaşam sürmeye çalışan bir avukat (Erkan Can); mesleğini yapmaktan sıkılmış, üstüne bir de karısı tarafından terk edilmiş bir doktor (Nejat İşler); hayata karşı tek başına direnen, yalnızlığı bir yaşam tarzı haline getirmiş bir iş kadını (Şevval Sam); SİYAH BEYAZ da onların sığınabilecekleri son liman… Barın sahibiyse kimseye taviz vermeyen, sinirli, alıngan ama dünya tatlısı bir insan olan Faruk (Taner Birsel)

6. Otobüs

Yurt dışına hurda bir otobüsle götürülen 9 türk işçisi, Stockholm meydanında kaderlerine bırakılırlar. Sansürün yasakladığı ancak Danıştay kararıyla gösterim izni alan, mizah duygusu yüksek anlatımıyla bir göç filmi. 9 Türk işçinin para kazanmak adına kaçak yollarla, üstelik hurda bir Otobüs ile Stockholm meydanındaki terk edilişleri, gördükleri karşısında yaşadıkları. Korku, şaşkınlık, ölüm ve tutuklanmalar...