Şeytanın Oteli'nde Beklentiler Fazla

03.08.2007 11:32

Norveç ürünü olan klasik korku filmlerimden biri daha karşımızda... Farklı bir korku filmi hissi uyandırdığındanmıdır bilinmez beklentiler fazlaydı şeytanın otelinde...Fragmanlar her zamanki gibi etkileyiciydi ve belkide mekan, dekor ve afiş cezbetmişti izleyiciyi. Korku filmlerinin vazgeçilmez gençleri yine çıktı karşımıza. Yalnız bu sefer  Norveç’in ıssız ve uçsuz bucaksız karlarla kaplı dağlık bölgesi Jotunheimen’da alışılagelmedik bir kayak tatiline çıkmışlardı..  Görsellik birici planda tutulmuş,  izleyiciyi son derece etkiliyordu. Fakat ilk gözüme çarpan bence kayak sahnelerinde dublör kullanıldığı bu kadar belli olmamalıydı.
         
Çok geçmeden aralarından birinin yaralanmasıyla birlikte, maceranın başlayacağının sinyalleri verildi. Telefonlarda çekmiyor, (ki bu korku filmlerinin alışılmış bir oyunu oldu artık)  herhangi bir insana da ulaşma imkanı yok!  Hal böyle olunca, elleriyle koymuş gibi bir otel bulup yerleşmeye başlamışlardı .. Yaralının bacağının  yapıştırıcıyla onarılmaya çalışılması  ayrı bir ayrıntı olarak kalıyordu.  Gençlerimiz herzamanki gibi pürneşe içindeydiler ve küçük kaza bile onlarının neşelerinden pek bişey kaybettirmemişti... Artık izleyicinin sıkıldığı " otele alışma sahneleri bitsede şu gerilim başlasa" dediğimiz anlarda, beklendiğinin aksine daha da sıkıcı sahnelerle bunaltmaya başlamıştı. Hiç bir gerilim olmadan filme ara verilmesiyle  birlikte pişmanlık sinyalleri de başgösteriyodu izleyicide...

İkinci yarı başlar başlamaz, amacının  ne olduğunu anlayamadığımız, yüzü gözü örtülü katilimiz nihayet ortaya çıkmıştı..   Korku filmlerinin doğasında olan kan, dehşet ve korkudan çok gerilim birinci plandaydı. Yönetmen Roar Uthaug izleyiciyi korkutmak için, mekanı ıssızlığı ve çaresizliği bir bütün içinde kullanmaya çalışmış... Fakat bunda ne kadar başarılı olduğu, filmin çok eleştirilmesinde anladığımız gibi tutmamışdı... Oyuncular alışıldığının tersine son derece soğuk, duygusal konuşmalara yer olmayan, birbirlerini pek de düşünmeyen karekterlerdi. Fakat filmin daha başında, hangi oyuncunun güçlü olduğunu ve hayatta kalacağı kolaylıkla anlaşılabiyordu... Sonuçta ortada 5 gencimiz vardı  mutlaka birinin kurtulacağını hesapladığımızda, ve hepsinin ölüm biçimleri de aynı olunca  geride "hepsi ölse de gitsek" gibi bir intiba bırakıyordu...

Ve tabiki mantık hataları... Bunları yakalamak bizim için bu kadar kolay olmamalı! Filmin artık son sahnelerinde, katilin elindeki baltayla yere yığılan genç, ertesi gün nasıl olurda hiç bir yara almadan ayağa kalkar anlamış değilim.... Zira katilin, insanlardan aldığı bu intikamının asıl nedeninin anlatılması izleyici aydınlatmamış  olmakla birlikte, koca bir soru işaretiyle salondan çıkmamıza sebep olmaktadır... Şeytanın Oteli gibi türünün tüm geleneklerine harfiyen uyan klasik  korku filmlerini artık izleyici görmek istemiyor kanısındayım.  Yönetmen Roar Uthaug "Hollywood" sinemasına bu kadar özenmeseydi, eminim bu harika mekanda çok daha iyi bir şeyler çıkarabilirdi...