Doğmamış: İkizin mi Var, Derdin Var!

12.01.2009 12:47

Adını “Blade” üçlemesi ile duyuran, daha sonra da “Batman” serisinin son iki filminde kameranın arkasında hatırı sayılı işler çıkartan  David Goyer bu sefer senaryosunu kendisinin yazıp yönettiği bir korku/gerilim filmi ile yılın bu ilk günlerinde sinemaseverlerin karşısında.

Yönetmenin, filmin başlangıç noktası olarak belirlediği ikizler konusu, aslına bakılırsa tarih boyunca tıp dünyasında  karanlıkta kalmış bir dolu gizemi de beraberinde sürüklemiş. Zaten Goyer’i de bu doğrultuda bir film çekmeye iten etken de bu olmuş. Filmini oturtacağı temeli hemen hemen belirledikten sonra ve bu konu hakkında yakın tarihteki olayları araştırmaya başlayınca da Nazi Almanyası ve onların ikizler üzerinde uyguladığı acımasız deneyleri, film üzerinde yapılacak şekillendirme için kullanmaya karar vermiş.

Bu paraleldeki araştırmalarına devam eden yönetmenin karşısına bu sefer de Yahudi halk hikayelerinde bahsi geçen “ Dibbuk” isimli lanetli ruhlar çıkıyor. “Öteki dünya ile dünyamız arasında mekik dokuyan ve cennete gidemedikleri için devamlı canlı bir beden arayan dibbuklar, kafamdaki kurguyu tamamlamak için bana lazım olan belki de en önemli unsurdu” diyor David Goyer.  

Hikaye de Casey Beldon’ın (Odette Yustman) gördüğü garip bir rüya ile başlıyor. Gördüğü imgelerin gerçek hayatta belirmeye başlaması , bebek bakıcılığı yaptığı evde çocuklardan birinin saldırısına uğraması, olmadık yerden çıkan böcekler, arkasını döndükten sonra gelen tıkırtılar gibi daha önceki türdaşlarının sıkça kullandığı elementlerle de seyirciyi içine çekmeye çalışıyor film. Casey’nin, gittiği göz doktorundan da yıllardır kendisinden saklanan bir gerçeğin ilk ipuçlarını öğrenmeye başlaması ile de film belirli bir raya oturma çabalarına girişiyor.  

Yan karakterlerin ortaya çıkmaya başlaması da işte tam bu noktada başlıyor. Bu yan karakterlerden Casey’nin en iyi arkadaşı Romy (Meagan Good) ve erkek arkadaşı Mark (Cam Gigandet) hikayenin gidişatı açısından etkili bir rol içinde olmasalar da, yaşlı bir Yahudi olan Sofi (Jane Alexander) kahramanımıza musallat olan bu ruhun çıkış noktasını bilen ve nihayete erdirmesine yardımcı olacak yegane insan olarak göze çarpıyor. Filmin oyuncu kadrosundaki en güçlü isim olarak gözüken Gary Oldman’ın varlığını açıklayabilecek en muhtemel cevap ise tamamen son iki “Batman” filmlerinden de görüleceği üzere David Goyer ile olan dostluğu.

Adrenalinin yükseldiği ve temponun arttığı yegane anlardan biri de filmin sonundaki şeytan çıkarma ayini olarak göze çarpıyor. Toplam 45 günlük çekimlerin 10 gününün sadece bu sahne için harcanması, Odette Yustman’in devamlı attığı çığlıklar ve rolüne daha iyi konsantre olabilmek için Youtube’dan izlediği şeytan çıkarma videoları da çekimlerle alakalı üzerinde durulması gereken notlardan birkaçı.

Korku filmlerinde kullanılacak elementlere izleyicilerin verdiği reaksiyonlar en önemli kıstaslardır değerlendirme için. Bu reaksiyon ya koltuğumuzdan zıplama şekliyle olur ya da müzikle beraber sahnede artan gerilimle vücudun verdiği kalp atışlarının hızlanması ve parmakların terlemesi  gibi tepkilerdir. “Doğmamış”, izleyenlere bu reaksiyonlardan hiçbirini yaşatmıyor.

Görsel efekler neticesinde yaratılan bazı görüntüler insanı ürpertiyor, özellikle yaşlı adamın merdivenlerden emekleyerek geçerek girdiği bir kovalama gibi... Ama bu tarz sahneler film boyunca oldukça ender ki, filmin yaratmaya çalıştığı o atmosferde kopmalar yaratıyor.  Birçok noktada araya giren kısa geri dönüşler ve hemen akabindeki çığlık atan suratlara yapılan yakın çekimler, normal sahnelerde araya giren ürkütücü bir takım imgeler ve olmadık yerlerde ortaya çıkan küçük çocuk ise anı kurtarmaya yönelik cılız çabalar olarak kalıyor.

Yönetmen Goyer daha önce yapılmış bir filmi olduğu gibi taklit etmek yerine tarihsel geçmişi baz alarak bir takım unsurlarla süslediği hikayesiyle yarattığı o ufak olumlu havayı da zayıf diyaloglar ve hikaye içindeki cevaplandırılamamış tutarsızlıklar ile kaybediyor.  Zaten kendisine fazlasıyla esin kaynağı olan “Şeytan Çarpması” ve “Rosemary’nin Bebeği” gibi türünün kült örneklerinin yanında “Doğmamış”, sadece kısa bir süre konuşulacak, ondan sonra da sabun köpüğü misali yokolup gidecek bir yapımdan fazlasını vaat etmiyor.