Üç Harfliler: Marid Oyuncularından İlginç Açıklamalar

16.09.2010 10:52
Üç Harfliler: Marid Oyuncularından İlginç Açıklamalar

“GEN”, “MUSALLAT” ve “KANAL-İ-ZASYON” filmlerinin yapımcılığını üstlendiği DADA FİLM, yeni sinema filmi “3 HARFLİLER-MARİD” ile 24 Eylül de vizyonda. Yönetmenliğini Arkın Aktaç’ın yaptığı film gerçek bir olaydan esinlenerek günümüze uyarlanarak çekildi.

 

GÜLSEVEN YILMAZ (AYLA): “BU PROJEDE ASLA OLAMAM DEDİM”

 

Senaryo bana geldiğinde, bir çırpıda okuyup bitirdim ve teklifi hemen kabul ettim. Ama ertesi gün kendi kendime “Bu projede asla olamam” dedim. Aradan birkaç gün geçti, sakinleştim ve yeniden oynamaya karar verdim. Önce çok ürktüm, ama sonra bu projede olmak istedim. İnancın altını çizen ve bizim kültürümüzden bir konusu var filmin. İsmini söylemeyip 3 harfliler diyen önemli bir grup insan var bu ülkede. Filmin insanları çok korkutacağını düşünüyorum. Bir gün çekimler esnasında mumlar yakıldı, loş bir ortam oluşturuldu ve Celalettin Hoca “İçinizden dua okuyun, en sevdikleri ortamı yarattınız, gelebilirler” dedi. O gün çekim yaptığımız evin mutfak kapısı aniden kapandı. İçeride iki kişi kaldı. O kadar zorladık açılmadı. Çilingir çağırdık. Çilingir bile iki saatte kapıyı ancak açabildi. Hepimiz gerçekten çok korktuk. Setteki herkes bu varlıklara inanıyor ve korunmak için dua ediyor. Benim de her sabah okuduğum bir dua var. Beni koruduğuna inanıyorum. Filmdeki yaşananlar her an herkesin başına gelebilecek kadar gerçekçi. Zaten filmin yaşanmış gerçek olaydan alındığını duyunca korkularımız bir kat daha fazla arttı.

 

ÖZGÜR ÖZBERK (SERKAN): “GECELERİ ÇOCUKLUĞUMDA OKUDUĞUM BÜTÜN DUALARI YENİDEN OKUMAYA BAŞLADIM”

 

“3 Harfliler”le ilgili bir film teklifi gelince açıkçası ister istemez beni biraz gerdi. Konsept gereği zaten tedirginlik veren bir film olacağını biliyordum ama filmle içiçe olunca ya bu olanlar benim de başıma gelirse diye düşünmeden edemedim. Yatmadan önce çocukken okuduğum duaları tekrar okumaya başladım. Ve mümkün olduğunca bu konulardan bahsetmekten kaçınmaya başladım. 5 duyumuzla hissetmediğimiz ancak varlığını bildiğimiz varlıklarla ilgili bir film yapmak kimi korkutmaz ki. Filmin ilgi çekeceğini düşünüyorum çünkü çıkış noktası gerçek olaylar. Eğitici bir yanının da olacağını düşünüyorum verilen doğru bilgilerle. Ama filmi yarıda bırakıp korkup çıkabilir gibi geliyor bana.

 

TANER ERTÜRKLER (CEM): “KORKU SAHNELERİNDE KENDİMİ BAYAĞI HIRPALADIM”

 

Filmin konusu yaşanmış bir olaya dayandığından ve uzun yıllardır insanlar için en ürkütücü varlıklar olan cinlerle ilgili olduğundan, çekimler süresince bütün ekipte tuhaf bir gerginlik vardı. Açıkçası filmi izleyince ne yaptığımı, ne yaptığımızı daha iyi anlayacağım. Korku-gerilim türünde en çok işlenen konulardan biri cin hikayeleri. Çok başarılı ve çok kötü örnekleri var. Biz verili imkanlar içinde elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık ekipçe. İnşallah başarmışızdır. Seyircinin takdiri artık. Ben inançlı bir insanım. İnanışlarım içerisinde çeşitli doğa üstü varlıklar da var. Kimsenin inkar edemeyeceği bir çok açıklanamaz olay oluyor dünya üzerinde. Bu tür paranormal olaylar karşısında ürkmemek elde değil. Ama bilinmezin çekiciliğine olan ilgimiz, her ne kadar ürksek de hepimizi bu konuları konuşmaya, izlemeye, işte böyle bunlarla ilgili filmler yapmaya itiyor. Filmi çekerken kendimi havaya sokmak için inanan tarafımı daha da öne çıkartmaya çalıştığım için, korku sahnelerinde kendimi bayağı hırpaladığımı söyleyebilirim.

 

SERAP ÜSTÜN (MELTEM): “FİLM ÇEKİMİ SIRASINDA AKLIMA SETTEN KAÇMAK GELDİ”

 

Kendimi ve çevremdekileri algıladığım yaşlardan beri bilinmeyen ve görünmeyenlerden hep ürkmüşümdür. Bu korku merakı da doğurdu ve beni Üç HARFLİLER MARİD film projesiyle buluşturdu. Cinleri konu alan üstelik yaşanmış bir hikayesi olan bir filmde yer almak insanın karanlığa bakışını değiştiriyor. Çekimler esnasında beni en çok etkileyen sahne Marid’le iletişime geçme sahnesi oldu. Bu sahne mum ışıklarında ve gece yarısı çekiliyordu. Sahnenin çekimi yapılırken Kemerburgaz’da şiddetli bir gök gürültüsü ile sağanak yağmurun çalışmayı durdurması sadece beni değil tüm ekibi ürküttü. Çünkü gök gürültüleri o kadar yüksek ve şiddetliydi ki sahneyi çekemez hale geldik. Bu çekimler esnasında beni en etkileyen anlardan biridir. O an insanın aklına sadece kaçmak geliyor.

 

ARKIN AKTAÇ (YÖNETMEN): “YİNE Mİ CİN, YİNE Mİ DİN DİYEN BİR GRUP OLACAKTIR. AMA BEN BU FİLME FARKLI BİR BAKIŞ AÇISIYLA YAKLAŞTIM…”
“BİZ ÇEKERKEN ÇOK KORTUK…UMARIM SEYİRCİ DE KORKAR…”

 

İlk filmler her zaman için zordur. Yönetmenin sırtına büyük bir yük oluştururlar. Aynı zamanda da fırsatlar yaratırlar yönetmen için. Benim ilk filmim bir korku filmi olacak. Korku filmleri seyircisi zor seyircidir. Türk korku filmleri seyircisi daha da zordur. Üç Harfliler Marid filmiyle seyircilerin önemli bir yüzdesini memnun edeceğimizi düşünüyorum. Yine mi din, yine mi cin, yine mi kuran diyen bir grup olduğunu biliyorum. Ben bu filmde cin konusuna şehirden bir bakış açısıyla yaklaştım. İnancın altını çizen şehirli bir korku filmi yaptım. Yaşanmış gerçek olaydan uyarlanan güçlü senaryoya aksiyon ve gerilimi de ekleyerek seyredenlerin korkacağı ve etkileneceği bir film ortaya koyduk. Filmin senaryo aşamasında hazırlık döneminde okuduğumuz kitaplar gerçek kişiden dinlediğimiz hikayeler beni önce çok etkiledi. Kolay korkan biri değilim ancak insan ister istemez bu konunun derinlerine indikçe psikolojik olarak etkileniyor. Hazırlık döneminde iki hafta kadar rahat uyuyamadım dersem yalan olmaz. Sonradan danışmanımız Celalettin İpekbayrak önerileriyle normale döndüm. Ne kadar inanmıyorum deseniz de içine girince işin rengi değişiyor. Filmin senaryo aşamasından itibaren telefonumda Ayetel Kursi, Felak ve Nas sureleri bulunuyor ve her gün okuyorum. Biz hazırlık aşamasında çekimde ve kurguda oldukça korktuk. Seyirciler de umarım korkarlar.

 

MURAT TOKTAMIŞOĞLU (SENARİST - YAPIMCI): “2,5 YAŞINDAKİ OĞLUM EVDE TAVANI İŞARET EDEREK “O GELDİ” DEYİNCE ÇOK KORKTUK…”

 

“Üç Harfliler – Marid” GEN\'den sonraki ikinci senaryo denemem. Gen filmi bir gerilim filmiydi. Üc harfliler ise bir korku filmi. Senaryoyu yazarken kendi korkularımdan yola çıkarak yazdım. Neler beni korkutuyorsa onları filmde kullandık. Filmin çıkış noktası yaşanmış korkunç bir olay. Senaryoyu yazarken karakter sayılarında ve olay örgüsünde değişiklikler yaptım. Temel olarak ana hikayenin temel noktalarına sadık kaldım. Gerçek yaşanan olayın tüm korkutucu anları senaryoda yer alıyor. Bununla birlikte farklı korku unsurları da senaryoda mevcut. Senaryo yazım aşamasında İmam-i Sibli’nin “Cinlerin Esrarı” kitabini defalarca okudum. Marid ismi dw kitapta yer alan türlerden birinin adı. Korkutucu kibirli ve güçlü bir tür. Cinlerle ilgili derin araştırmalara girdikçe ve senaryoda ilerledikçe psikolojimde değişiklikler oldu. Yaklaşık 1 hafta boyunca geceleri ışık açık uydum. Eşim korkuyor musun diye sorunca açık unuttum diyordum ama sanırım çok da inandırıcı olmadı. Senaryo yazım sürecinde bir gün eşim 2.5 yaşındaki oğlumuzun odasına beni çağırdı ve oğlumu göstererek “Bak ne diyor” dedi. Oğlum tavanda bir köşeyi gösterip, \"O geldi\" diyordu. Eşim bak neler yazıyorsun oğlan ne yapıyor diye oldukça korktu, bense “çocuk işte oyun oynuyor” dedim ama korkmuştum. Bu olayı senaryoya küçük Ayla’nın ağzından \"O burada\" diye yazdım. Filmdeki banyodan içerde olmayan birinin sesinin gelmesi, halüsinasyonlar, yaşanan üc günün hatırlanmaması gibi birçok olaya yaşanan gerçek olaydan bire bir değistirilmeden alınmıştır. Senaryo yazdığım günden bugüne her sabah ve akşam Ayetel Kursi, Felak ve Nas surelerini okuyorum.