Z jenerasyonuna ve özellikle de “Zillenial” denilen Y ve Z jenerasyonu arasındaki seyircilere hitap edecek harika bir diziye hazır mısınız?
28 Mayıs 2025’te ilk bölümüyle FX’te ekranlara gelen “Adults”un yayımlanan 8 bölümüne Disney Plus platformundan ulaşabilirsiniz.
Önce dizimizin konusuna bakalım.
New York’ta yaşayan yirmili yaşlarındaki beş yakın arkadaş, mükemmel olmasalar da bir arada kalmak ve evlerini geçindirmek için ellerinden geleni yaparlar. Genç yetişkinlerin dünyasına absürt bir bakış sunan dizide kariyer yönetiminden sağlık sisteminin kafa karıştırıcılığına, akşam yemeği partilerinden dijital çağda flörtleşmeye kadar birçok güncel konu farklı bir yaklaşımla işleniyor.
Adults’un, 2020’lerin “Friends” benzeri yirmili yaşları konu alan dizi eksiğini giderebilecek bir iş olduğunu düşünüyorum. Fakat “Adults”un “Biz yeni ‘Friends’ olacağız!” iddiasıyla yola çıktığını sanmıyorum. Daha önce çok karşılaşmadığım bir sahicilikte günümüz gençlerinin komedisini yansıtan bu dizi, sıra dışı bir arkadaşlık dinamiği kurarken kısıtlı bir durum komedisi (sitcom) evrenine sıkışmıyor.
Dikkat! Bu kısımdan sonra yazımda tat kaçırıcı detaylara (spoiler) rastlayabilirsiniz.
Dizi; Z jenerasyonunun kaotikliğini, kültürünü; genç yetişkinliğin getirdiği kafa karışıklığını ve naifliği başarıyla gözler önüne seriyor. Özellikle Billie’nin hastane operasyonunda onun tüm operasyonları o gün geçirmesinin en hızlı ve ekonomik çözüm olacağını düşünen Samir ve herkesle arkadaş olmadan yapamayan Anton’un içine düştüğü sıkıntılı durumlar beni çok eğlendirdi. Yetişkinliğe geçiş evreleri tam pandemiye denk gelmiş bir jenerasyonun yaşadığı asosyalliği ve gerçek hayat karışamamakla ortaya çıkan çocuk-yetişkinlik hâlini bu ekipte çok iyi gözlemleme fırsatı buluyorsunuz.
Bu zıtlık çok hoşuma gitti, çünkü çoğu izlediğim gençlik dizisinde hayat romantize ediliyor. Karakterler ailelerinden tamamen bağımsız yaşıyor, zorluklar bile bir şekilde grubun içinde birbirlerinin desteğiyle hallediliyor. Ama bu dizide o sıkı sıkıya kenetli ekip o kadar saçma durumlara düşüyor ki gerçek bir krizin ortasında daha yeni ayaklarının üzerinde durmaya başlamış insanların nasıl çabaladıklarını görmek çok eğlenceli oluyor. “Tavuğu fırına verdik” isimli altıncı bölüm özellikle bu açıdan çok hoşuma gitti. Samir’e Öğretmen Bey’in bir sır vermesiyle başlayan terslikler ardı arkası kesilmeden devam ediyor. Absürtlükler göze batmıyor, her şeyin yanlış anlaşıldığı olaylar silsilesi sonradan -en sevdiğim film / dizi klasiği olan- yemek masası kaosunda birleşiyor.
Dizi genel olarak Z jenerasyonundan birileri tarafından yazılmış gibi hissettirse de arada yapılan espriler, “Birileri bu gençleri dışardan gözlemliyor!” diye düşündürüyor. Dizinin ilk düşünülen adının “Snowflakes” (kar taneleri) olması da dizinin karakterlere mesafelendiği hissini veriyor. “Snowflake”, İngilizce’de “Sen de amma hassassın ha!” gibi bir yerden kullanılabiliyor. Karakterlere bu yaklaşımda hissettiren anlardan birisi de Issa’nın sürekli yaptığı “Aynı x filmindeki gibi oldu! Gerçi o filmi izlemedim” şakası. Dikkat süresinin kısalığından muzdarip bir jenerasyon için bu gözlemin çok yerinde olduğunu düşünüyorum. Dizi, yer verdiği şakalara geri dönmenin bir yolunu buluyor, yeni bölümlerde eski şakalara referans yaparak evreni güzel bir şekilde örüyor. Örneğin sezon sonlarına doğru İssa’nın film referanslarına ve hap bilgilerine bu filmleri öğrencilerine izletip onlardan yorumları dinleyerek sahip olduğunu öğreniyoruz. 1. sezonun son bölümü iseise -sezon boyunca Con Edison elektrik şirketinin adını anmalarından sonra- elektrik kesintisi sebebiyle yine film izlenememesiyle final yapıyor.
Aklımdaki “bu diziyi Z jenerasyonundan birileri mi yazdı?” sorusuyla dizinin yaratıcılarını araştırdığımda karşıma çıkan isimler Rebecca Shaw ve Ben Kronengold oldu. 1-2 yıl farkla Y kuşağına dahil olmuş ikili, kendilerini jenerasyonlarıyla tanımlamadıklarını söylüyorlar. “The Tonight Show”da yazarlık yapmış en genç insanlar olan Shaw ve Kronengold ikilisi, birlikte farklı senaryolar ve “Naked in the Rideshare” isimli bir kitap yazmışlar. Stefani Robinson, Sarah Naftalis, Curtis Cook, Allie Levitan, Sanaz Toossi ve Shaun Menchel’in de yer aldığı yazar ekibinde çalışırken yazdıkları karakterlerin ilhamlarını etraflarındaki arkadaşlarından aldıklarını söyleyen ikili, karakterlere şu şekilde yaklaştıklarını söylüyor: “Yazar odasında ilk hemfikir olduğumuz konulardan biri, bu karakterlerin genç olsalar da şimdiye kadar oldukları en yaşlı yaşta olduklarını fark etmekti. Bu yüzden onlara giriştikleri her şeye bodoslama dalma cesaretini vermek istedik- daldıkları şey camdan bir duvar olsa da”. Dizinin yaratıcıları ve oyuncuları ile ilgili daha fazla bilgi almak için LA Times’ın bu röportajını okuyabilirsiniz.
Dramatik oldukları kadar sempatik ana karakterleri ile bu diziyi kesinlikle genç yetişkin izleyicilere tavsiye ediyorum. Tek oturuşta bitirilebilecek bu akıcılıktaki diziyi Disney Plus’tan izleyebilirsiniz.
Şimdiden iyi seyirler dilerim!
Beren Demirci
Yorumlar (0)