Punk'ın Ruhu Ian Dury

07.01.2011 15:47

Bir kişi hakkında anarşist dendiğinde o kişi kötüdür. Ancak düşünülmez neden kötü olduğu. Veya neden anarşist olduğu. Genel yargılar vardır toplumsal olarak ve ona uyarsan onun kabul ettiği her şeyi kabul eder, etmediklerini dışlar, hatta yeri geldi mi de şiddet ile bastırırsın. Bir kişi hakkında Punkçı dendiğinde de o kişi kötüdür. Veya toplumsal yapı onun kötü olduğunu bireye empoze etmiştir. Sorgulamaya geçilmeden, neden kötü olduğu veya neden punk olduğu hakkında en ufak bir fikir dahi öne sürülmeden hüküm verilir dışlanma yaşanır. İşte Ian Dury\'nin hikayesi ve küçük yaşta Punk olan bir adamın serüveni de böyledir bir bakıma. 

İngiliz Punk tarihinin en renkli simalarından birisi olan Ian Dury\'nin farklı bir şekilde ele alınan biyografisi \"Sex & Drugs & Rock & Roll\". Müthiş bir açılışla 70\'lerin o Punk furyasına saygı duruşunda bulunuyor yönetmen Mat Whitecross daha filmin en başında. Smeagol/Gollum rolü ile aklımızdan hiç çıkmayacak olan Andy Serkis ise bir Punk/Rock&Roll ve hatta New Wave olarak anılan türün temsilcisi olan Ian Dury efsanesini canlandırıyor filmde.


Filmin açılışı müthiş \"Billericay Dickie\" şarkısı ile. Tıpkı bir tekerleme gibi, akılda takılı kalıyor ve güldürdükçe de güldürüyor. Şarkının hemen ardından ise sahnede buluyoruz kendimizi tekrar. Bu sefer Ian Dury başlıyor anlatmaya hikayesini. Nerede doğduğunu, nerede büyüdüğünü, çocuk felci hastalığı Polio\'yu nerede kaptığını ve nasıl kötürüm kaldığını. Ancak bunları anlatırken sahne üstünde metaforik canlandırmalar sunuluyor önümüze, o derece de ciddi bir film. Her ne kadar Ian Dury hiçbir şeyden çekinmese de korkmasa da bizim korkmamız ve çekinmemiz gerekiyor. Zira Ian Dury bu. Şakaya gelmez, mezarından çıkıp önce yönetmeni ardından bizleri ziyaret edebilir. O kadar aksi ve absürddür yani Ian Dury. Kendine müthiş bir özgüveni vardır. Hala boşanmadığı ancak ayrı yaşadığı karısı ve çocukları ikinci plandadır. Çünkü onlar için müzik yapmaktadır. O kadar ki, karısı doğum yaparken hemen alt katta grubuyla birlikte provadadır ve zavallı kadını zıvanadan çıkartmaktadır. Yine de kadınlara karşı şansı sürekli yaver gitmektedir. Bunun da tek sebebi şarkıcı veya kendi deyimiyle eğlendirici olmasından çok kendine aşırı güveni ve hiçbir şeyden korkmamasıdır. Bu sebeptendir ki henüz 20 yaşına bile gelmemiş Denise, ona aşık olur. Üstelik çok kötü çaldıkları bir konserden hemen sonra. Bu durumu şöyle açıklıyor kendisi: \"Herkesin bir zayıflığı vardır ancak Ian\'ın zayıflığı o kadar göz önündedir ki hiçbir şeyden korkmasına gerek yoktur.\" Denise ile olan ilişkisi dışında çocukları ile olan ilişkisini de görüyoruz Ian\'ın. Bir yandan da babası ile ilgili sorunlar gün yüzüne çıkıyor ve onu daha da agresif olmaya itiyor, sürekli özür dilerken bile.

Film müthiş bir 70\'ler ve 80\'ler İngilteresi sekansı adeta. Kıyafetler, saçlar, yaşam tarzları, seks, uyuşturucu, rock\'n roll ve tüm bu hedonizm sırasında hayatın kendi dertlerini unutma çabaları. Bu yüzden sürekli sarhoş dolaşılıyor, sürekli boş işlerle uğraşılıyor, sürekli saçma sapan isyan şarkıları yazılıyor belki de. Biz ise bu şarkılar arasında sürekli dolanıyoruz. Ancak bu baş döndürücü şarkı furyası bir yerden sonra sıkmaya başlıyor. Zira yarımşar saniyelik görüntülerin 3-4 dakika boyunca arka arkaya verilmesi belki normal müzik kliplerinde işe yarıyordur ancak bunun gibi uzun ve ağır filmlerde izleyiciyi bir anda kopartıyor filmden. Çok fazla uzun sürmüyor bu kopukluk.

 

İngiltere\'nin bir numarasına kadar yükselen Ian Dury & The Blockheads\'i şimdi ne bekliyor merakı tekrar filme döndürüyor. Sonrasında ne mi oluyor? Şöhretin getirdiği rahatlık, rahatlığın getirdiği umursamazlık, umursamazlığın getirdiği tembellik ve tembelliğin getirdiği düşüş. Ancak bu pek de umrunda olmuyor Ian Dury\'nin. Çünkü kendisi sonradan hatırlanmak istemiyor anı yaşamak istiyor, bulduğunu almak, aldığını kopartmak istiyor.

 

Uzun ve yazması zahmetli bir isme sahip bu film. Okuması da bir o kadar zorlu, izlemesi de. Ancak biraz zamanınızı ayırırsanız belki de dünya tarihinde yer etmiş sanatçılardan birinin absürd yaşamı ile ilgili bir biyografisini daha izlemiş olursunuz. Son cümle ise Ian Dury\'ye ait: \"Bu hikayenin mesajı ise... Peki. Bu hikayede bir mesaj aramayın, mesaj aramak istiyorsanız postaneye yaylanın!\"