Gerçek ve İnanç Karşı Karşıya

18.02.2011 15:38

Gerçek bir hayat hikayesinden alınarak ele alınmış filmlerin başı da bellidir, sonu da. Bu yüzden önemli olan ortasını doğru ve çarpıcı bir şekilde verebilmektir. Bir olay hiçbir zaman tam olarak doğru bir şekilde verilemeyeceği için de mümkün olan en doğru ve en çarpıcı şekilde sinema severlere aktarılması gerekir yaşananların. Conviction, bunu başarabilen ancak bunu olayların biraz uzağında durup sadece ikili ilişkilere göre irdeleyen bir film.

 

Çocuklukları çok zor geçmiş iki kardeşin hikayesi bu film. Birbirlerine bağlılıkları onlara karşı ilgisiz olan ebeveynlerinin bağlılığından çok daha fazla. Bu öyle bir bağlılık ki her şeyi birlikte yapmaya çalışıyorlar, birbirlerini sürekli kolluyorlar. Huzur dolu bir ev ortamı aramak için komşularının evine girdiklerinde ve polis onları yakaladığında bile sürekli birbirlerini düşünerek hareket ediyorlar. Ebeveynleri tarafından bu kadar ilgisiz bırakılan çocukların büyüklüğü ne olabilir ki? İşte Conviction filmi bize bunu anlatıyor bir bakıma. Gördüğü yanlış davranışlar karşısında yumruklarını esirgemeyen bir ağabey ve sürekli onu korumaya çalışan, her şeyden çok onu seven bir kız kardeşin birbirlerine duydukları sevgi ve güvenin hikayesi bu. Başı sonu belli ancak ortasındaki sevgiyi izlemek de bir o kadar keyifli.

 

Sam Rockwell, rol aldığı her filmde kendini ön plana çıkartabilen, başarılı bir oyuncu. The Green Mile\'da, Matchstick Men\'de, Moon\'da ve hatta Iron Man 2\'de de bu durum böyle. Onu beyaz perdede izlemek gerçekten müthiş bir keyif. Bu filmde de Kenny Waters rolü ile her zaman her sekansta karşımızda görmek istiyoruz onu. Ancak o işlemediği bir cinayet yüzünden hapis yatıyor. Onun yerine bolca Hilary Swank\'i izliyoruz. Onun zaman geçtikçe yorulan ama asla pes etmeyen kız kardeş rolündeki güzel performansına tanıklık ediyoruz. Ağabeyi için avukat parası bulamıyor ancak ağabeyi için hukuk fakültesine girip avukat oluyor. Böyle bir inanç, güven ve sevgi var aralarında. Aslında film de bu güven ve sevgi üzerinde ilerliyor zaten. Bazen inancın gerçeğin önüne geçmesi ile gözlerin kör olması noktasındaki sorgulama anına da götürüyor bizi Conviction. İnanç gerçek ile yer değiştiriyor, hırs artıyor ama kafadaki o ufak soru işareti hep var. Ya gerçekten cinayeti o işlediyse? Bu soruyu film boyunca sormamızı sağlayan da sadece yönetmen Tony Goldwyn. Zira Kenny Waters işlemedim diyor, Betty Anne Waters işlemediğine hayatı pahasına inanıyor ancak yönetmen filmin izlenirliğini arttırmak için bunu ufaktan sorgulatıyor izleyiciye.

 

Conviction, yarattığı sıcak atmosferi ile bir hırs, sevgi ve inanç filmi diyebiliriz. Ne hukuksal bir sorgulaması var filmin ne de acıklı sekansları. Her şeyden uzak durarak 20 yıllık bir süreyi çok kısa bir zaman dilimine sığdırmaya çalışıyor film. Özellikle son bölümü biraz hikayeden kopartsa da yine de Kenny Waters hakkındaki gerçeği öğrenmek için filme devam ediyorsunuz. Orta seviyede bir dram olan Conviction, türün izleyicileri tarafından beğenilecektir.