Perşembe'nin Gelişi Thor'dan Sorulur

03.05.2011 15:36

 

Bu tür süper kahraman filmlerinin genelde ilk filmlerinde süper güçleri öğrenme şenliğine davet ediliriz. Belki de ilk doz aksiyonları hep bu şekilde yaşar ve filme delice bağlanır, kahramanla içiçe geçeriz. Thor ise bu güçleri zaten babasından gelen bir hediye şeklinde almış ve bunları kullanmaya başlayarak filme giriş yapıyor. Her ne kadar hızlı bir giriş olsa da Thor, salt bir aksiyon filmi değil. Asgard gibi masallarda varolan bir dünyayı yaratıp onun içine kraliyet ailesinin epik mücadelelerini de eklemeyi beceriyor. Lakin bunu yaparken izlediği yol çok başarılı değil ancak yine de izleyiciyi filmden çok koparmadan orta seyirde ilerlemeyi başarıyor. Thursday (perşembe) gününün de Thor\'un gününden geldiğini film bize öğretiyor.

 

Hatırlanacağı üzere Iron Man 2\'nin sonunda, Ajan Coulson New Mexico\'ya gidip Nick Fury\'yi arayıp \"Onu bulduk\" diyordu. Bulduğu şey ise Mjöllnir\'den başkası değildi. Thor\'a gücünü veren bu çekiç fırtınaları kontrol eder ve sadece Thor tarafından kullanılabilir. Thor ise bu çekiç ile düşünmeden hareket eder, büyük kibri ile başını beladan belaya sokar. Odin\'in oğlu olan Thor, zamanı gelince Asgard\'ın kralı olacaktır ancak bunun için hazır değildir. Başına buyrukluğu, düşüncesizce hareket etmesi ve alaycı tavrı ile Asgard\'ı tehlikeye sokar ve bu yüzden de babası tarafından dünyaya sürgüne gönderilir. Film, bu bölüme kadar efsanelerde anlatıldığı şekilde ilerlese de dünyaya düştükten sonraki durum Hollywood\'un ve Marvel\'in anlatmayı uygun bulduğu şekildedir.

 

Chris Hemsworth, heybetli ve bol adaleli vücudu ile ortalıkta salınırken Natalie Portman, ona aşık olan bir astrofizikçidir. İkilinin arasındaki çekim belki de Mjöllnir-Thor ilişkisini de yönetirken film, bu raddeden sonra yan karakterlerin sığlığı yüzünden dibe vurmaya başlıyor. Usta oyuncu Stellan Skarsgard bile filmde performans göstermekten uzak kalırken, Shakespeare uyarlamaları ile ünlü yönetmen Kenneth Branagh, karakter analizlerini pek beceremiyor. Oscar\'lı oyuncu Natalie Portman, başrol olmasına rağmen filmde o kadar az diyaloga sahipki film sadece Thor\'u, Thor\'u ve Thor\'u anlatıyor. Ancak bu anlatım sırasında geçirdiği değişim, aşkı, şefkati, vurdumduymazlığı neredeyse hiç işlenmiyor. İşte bu yüzden de yine senaryosu vasat ancak görsel olarak müthiş bir film bizlere sunuluyor Hollywood tarafından. Özellikle Loki\'nin (Thor\'un kardeşi) filme ve Thor\'a etki eden ikinci kişi olmasına rağmen bu işin altından kalkamayacak derinliğe sahip olması, filmi salt bir aksiyon filmine dönüştürüyor. Biraz daha ince işlenmiş karakterler ve başarılı kurgu ile Thor, çok daha başarılı bir film olabilirdi.

 

Marvel evreni, İntikamcıları biraraya getirmeye başladı. Hulk, Iron Man, Thor derken yakında Kaptan Amerika da ekibe katılacak. Hepsi bir olacak Samuel L. Jackson\'ın canlandırdığı Nick Fury yönetiminde dünyaya veya amerikaya kötülük getirmek isteyenlere meydan okuyacaklar. Thor filmini sonuna kadar izleyin, jenerikten sonra bir ekstra sahne var her zamanki gibi.

 

Son olarak 3 boyutlu gözlük olayına değinmek gerekiyor. Evet belki görsel şölen olarak büyük bir başarı sunuyor bu gözlükler. Ancak sinemadan çıktıktan sonraki baş ağrısı gerçekten çok can sıkıcı. Thor\'da ise 3 boyut teknolojisinin kullanılması için hiçbir sebep yoktu.