Devrim Arabaları: Otomotiv Devriminden, At Islahına...

05.05.2009 17:44

Belki hakkında bir sinema filmi çevrilmeye kalkılmasaydı birçoğumuzun haberinin bile olmayacağı, bilenlerin de “Benzini biten araba” olarak tanımaya devam edeceği bir araba olacaktı “Devrim”. Halbuki sadece adıyla değil, beraberinde getirdikleri ile de Türkiye’nin ekonomik ve sanayi devriminin ilk adımı olabilecek bir projedir “Devrim Otomobili”.

1961 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in isteği ve özel direktifi üzerine aynı zamanda ordunun binek araç ihtiyacını karşılamak amacı güden, ilk seri ve yerli üretim hedefiyle projeye başlanmıştır. Görev TCDD işletmelerine verilir ve 4,5 ay gibi kısa bir süre içerisinde bu otomobilin bitirilmesi ve Cumhuriyet Bayramına yetiştirilmesi istenir.

Zamanla mühendislerin önündeki tek engelin kısıtlı zaman olmadığı ortaya çıkar. Türk Milletinin zaman zaman ayyuka çıkan “biz yapamayız, yabancılar yapar” temalı aşağılık kompleksi, tıpkı Atatürk Devrimleri’nde olduğu gibi tekrar yüz gösterir. Basın organları gün aşırı projeyi eleştirip dalga geçerken, mühendisler elindeki imkânlarla ortaya bir Türk arabası çıkartmaya uğraşıyorlardır. Engeller bununla da kalmaz, devrimi idrak edemeyen bürokratlarca proje baltalanmaya çalışılır. Zira Türkiye’nin –belki de ileride bir otomotiv devi olmasını sağlayacak- “boş” bir projeye devletin harcayacak parası yoktur. Mühendisler Cemal Paşa’nın şahsı dışında, proje boyunca pek destek göremezler.

Tamamen Türk yapımı bir motor ve tasarımı ile oluşturulmuş %100 Türk yapımı araba fikriyle hem makine mühendisliği hem yerli sanayi açısından birçok gelişimin başlangıcı olacağını bildikleri için, mühendisler otomobile “Devrim” ismini koyarlar. Otomobil belirlenen sürede tamamlanır. Trenle taşınırken buharlı trenlerin bacalarından sıçrama sonucu arabaların zarar görmesini engellemek adına araçların benzin depoları boşaltılır. Sıhhiye’de benzin ikmali yapması gereken makam aracı olarak tasarlanmış Siyah otomobil, tuhaf bir anlaşmazlık sonucu benzin ikmali yapmadan meclise gidince Cemal Gürsel’i ancak 100 metre ileriye götürebilir.

Cemal Paşa ikinci arabaya davet edilirken ünlü “Garp kafasıyla araba yaptınız; ama şark kafasıyla benzin ikmal etmeyi unuttunuz” sözünü sarf eder. O sırada benzini doldurulmuş Bej renkli ikinci Devrim otomobili ile Cemal Gürsel önceden planlanan tüm güzergâhlara başarıyla varır ve otomobil görevini başarıyla tamamlar.

İşte “Devrim Arabaları” filmi, yapım kararının alınmasından arabanın tamamlanmasına kadar geçen sürede, mühendislerin yaşadıkları zorluklara, sıkıntılara, yokluklara ve engellere rağmen pes etmeyişlerini, mücadelelerini ve bu sırada aile hayatlarını bu proje uğruna riske atmalarını anlatıyor. Tolga Örnek filme, dört sene önce “Devrim Otomobilleri” ile ilgili eline geçen bir yazı üzerine karar vermiş. Bunun üzerine projeyi bütünüyle araştırıp, halen yaşayan mühendislerle konuşmuş, döneme ait gazeteleri araştırmış ve bu bilgiler eşliğinde bir senaryo hazırlanması aşamasına geçmiş.

Tolga Örnek’i “Hititler” belgeselindeki başarılı yönetimiyle ve şahsi kanaatimce neyi anlatmaya çalıştığını hala anlamadığım, pahalı yapımı “Gallipoli”den (Gelibolu değil) tanıyoruz. Belgesel dışında Tolga Örnek’in ilk sinema çalışması olacağını de belirtmek gerek. Oyuncu kadrosu hem kalabalık hem kaliteli bir şekilde bir araya getirilmiş. Taner Birsel’den, Halit Ergenç’e; Vahide Gördüm’den Uğur Polat’a uzanan oyuncu kadrosuyla filmde tarihin gaflete ve sığ görüşlülüğe karşı inançla ve azimle dayanan bir dönemini birlikte yaşayacağımız vaat ediliyor.

Senaryo, yakın tarihe ait bilinen bir hikâyeden uyarlandığı için, burada izleyici açısından dikkat edilmesi gereken en önemli nokta kuşkusuz anlatım dili olacaktır. Mühendislerin bireysel ve idealist özelliklerinin vurgulandığı ve daha çok onların hayatları çevresinde dönen bir film olacağ,ı fragmandan ve filmle ilgili verilen bilgilerden apaçık anlaşılmakta. Bu sebeplerle, dönemin bürokratları tarafından olmayacak bir hayalin peşinde koşmak olarak adlandırılmış bu projenin hayata geçirilişinde yönetmenin ve oyuncuların yorumunu açıkça hissedeceğimizi de belirtmek gerekir.

Peki, Devrim otomobillerine daha sonra ne olur? Ufak bir benzin ikmali hatası yaşamasına rağmen otomobil istenilen sonucu verir ve kendi motoruyla kendi tekerleri üzerinde harekete geçmeyi başarır. Fakat ertesi gün tüm gazeteler otomobille ilgili aynı başlığı atar: “100 metre gidip bozuldu.” Hâlbuki ikinci araç o gün Cumhuriyet Bayramı kapsamında tüm Ankara’yı dolaşmıştır ve benzin ikmal edilmeyen otomobilde de teknik bir bozukluk yaşanmamıştır.

Buna rağmen gazetelerde ve toplum nezdinde arabaya harcanan paranın beyhude olduğu tartışmaları başlar. Fakat bu otomobil için ayrılan ödeneğin 20 mislinin Tarım Bakanlığı!na “At Neslinin Islahı” için verilip, sonuçlarından bahsedilmemesi ve bu durumun gazetelerde yer almaması da Türkiye’nin ulaşım tercihini belirler ve otomobilden inip ata binmemizin zeminini hazırlar.

İşte Türkiye’nin otomotiv devriminden, at ıslahına uzanan yolculuğunu bizlere tüm zorlukları ve sıkıntılarıyla anlatacak olan; ülkenin sanayi devrimine ön ayak olabilecek bir projenin, hele o devirde mühendislerimizin toplu iğneyi bile üretemezken, dünya otomotiv sanayisine hem de akıl almaz şartlar altında meydan okuyuşunun beyaz perdeye yansımasıdır “Devrim Arabaları” filmi. Bu aşamada bize düşense tarihin bu acı verici dönemine tanıklık etmektir. Zira hata yapmak değil, hatalardan ders almamak kayıptır.

Tamer SAĞCAN

* Paylaşım için Sinemalife.com dergisine teşekkür ederiz.