Murat Han Özel Röportajı

26.11.2008 13:52
Murat Han Özel Röportajı

Bakmayın siz onun soğuk ve sert göründüğüne… Biraz konuşunca, oldukça cana yakın ve aslında komik biri olduğunu düşünmeye başlıyor insan. Bizler onu “sert delikanlı” rollerinde izlemeye alışmış olsak da, komedide çok daha başarılı olduğunu söylüyor Murat Han. “Mutluluk filmindeki rolü ile 44. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü kazanan genç aktörün, sinemada yeni hedefi Nuri Bilge Ceylan ile çalışmak.

Son olarak Erden Kıral’ın “Vicdan filmindeki performansı ile adından söz ettiren başarılı oyuncu Murat Han ile 3. Uluslararası Bursa İpek Yolu Film Festivali’nin Çırağan Sarayı’nda yapılan tanıtım toplantısında biraraya geldik.

 

Sinemalar.com: “Vicdan” filmindeki rolünüzün “Murat Han” ismini parlattığını söyleyebilir miyiz?

Murat Han: Bence şu ana kadar oynadığım tüm rollerin bana ve ismime katkısı olmuştur. Ben “Vicdan” filmi ile sivrilmedim. Biliyorsunuz, “Mutluluk” filmi ile en iyi erkek oyuncu ödülünü aldım Altın Portakal’da.   

Ancak bu rolünüzün seyirci üzerinde daha etkili olduğunu düşünüyorum ben. İsminizin artık hafızalara yerleştiği kanaatindeyim.

Öyle mi düşünüyorsun? “Mutluluk” daki rolüm de önemliydi bence. Aslında benim için her filmin, birlikte rol aldığım her oyuncunun yeri ayrı. “Vicdan” daha çok etkilemiş olabilir seni. İnşallah bundan sonraki sinema filmlerimin de etkisi büyük olur.

Kendinizi bir oyuncu olarak hangi türe daha yakın hissediyorsunuz? Böyle bir ayrımınız var mı?

Benim öyle bir ayrımım yok. Ben mesela “çok iyi komedi oynarım” diyorum ama herkes bana gülüyor. Bunda gülünecek birşey yok aslında. Bana böyle bir fırsat verilmeli bence. Oyuncuları belirli rollere yakıştırmak yönünde bir yaklaşım var bizim piyasada. Tabii beni “Mutluluk” ve “Vicdan”da izledikten sonra; ‘arızalı karakter’, ‘sert adam’, ‘delikanlı adam’ rollerine uygun görüyorlar. İnsanlar hep gördükleri ile nitelendiriyorlar bizi. Aslında biraz hayal güçlerini kullansalar, daha önce görmedikleri rollerde de başarılı olabildiğimizi farkedecekler. Ben Türkiye’ye “Mutluluk” ile gelmeseydim, bir komedi filmi ile gelseydim; bu sefer de ‘sert adam’ rollerini bana uygun görmeyeceklerdi. Aslında ben komedide çok çok daha başarılı bir oyuncuyumdur. Ama bunu bilmiyor insanlar.

\"\"Peki bu isteğinizi paylaşıyor musunuz yapımcılarla, yönetmenlerle?

İşte böyle, sizin aracılığınızla bir yerlere söylüyoruz, bakalım.

Türkiye’de komedi filmlerine yaklaşım biraz daha farklı ama. Siz bu düzene ayak uydurabilecek misiniz?

İlla komedi filmi olmasına gerek yok. Bir tiyatro oyunu da olabilir, bir sit-com da. Benim komedi anlayışım da farklı aslında. Durum komedilerini seviyorum ben. Çünkü komedinin durumdan doğduğuna inanıyorum. Bir palyaço gelip önümüzde düşse gülmeyiz, ama çok ciddi bir ortamda, çok önemli bir adam düşüverse, o durum bize komik gelir. Ben bütün komedilerin hassasiyet ve ciddiyetle oynanması gerektiğine inanıyorum. Bu özeni gösterebilecek bir oyuncuyum.

Türk sinemasında beraber çalışmayı arzu ettiğiniz yönetmen ya da oyuncular var mı?

Benim sinemada beraber çalışmayı çok istediğim bir yönetmen var aslında: Nuri Bilge Ceylan.

Bunu söyleyeceğinizi tahmin etmiştim. Yüzünüzü ve tarzınızı çok yakıştırıyorum Nuri Bilge Ceylan sinemasına.

Ben de öyle düşünüyorum. Çok yakın hissediyorum kendimi Nuri Bilge Ceylan’a. Çok hoşuma gidiyor çalışmaları. Gerçekten de, onun karelerinde olmayı çok istiyorum.

\"\"“Üç Maymun”u izlemişsinizdir mutlaka.

İzledim tabi. Çok etkilendim. Beni son yıllarda en çok etkileyen filmlerden biri. Ama neden bu filmi, bu ülkede sadece 90.000 kişinin izlediğini gerçekten bilmiyorum. Açılış sahnesi benim gözümün önünden gitmiyor.

Bizim seyircimiz “karanlık” filmlerden pek hoşlanmıyor galiba…

Bilemiyorum. Türkiye’de bir filmin başarılı olmasında, fısıltı gazetesinin büyük ölçüde etkili olduğunu düşünüyorum. “Üç Maymun” bu açıdan zayıf kalmış olabilir. Bir de, bizim düşünmeyi ya da hayal gücüne bırakmayı sevmiyor gibi bir halimiz var. Aslında sanat hayal gücüdür. İnsanları geliştiren şey de soru işaretleridir ve herkesin kendi değerlendirmesini yapmasıdır. Herşeyin önümüze hazır gelmesine alıştığımız için, düşünmeye, analiz etmeye üşeniyoruz. Biraz da tembellikten geliyor tabi bu. Ama insanlar bunu biraz aşabilse, çok daha iyi sonuçlar çıkacak ortaya. Buna inanıyorum.
 

Röportaj: Serkan Tavşanoğlu