Ömer Seyfettin Biyografi

Ömer Seyfettin (1884-1920) 20. yüzyıl başı önde gelen öykü yazarlarındandır. 1884'de Gönen-Balıkesir'de doğdu. İlköğretimine Gönen'de başladı. 1892'den sonra İstanbul'da sürdürdü. Eyüp Sultan Baytar Rüştiyesini (veteriner okulunu) bitirdikten sonra Edirne Askeri İdaresini (Lisesini) okudu. İstanbul'da Harbiye Mektebini 1903'te bitirerek teğmen rütbesiyle İzmir Redif Birliğinde görev aldı. 1907'de İzmir Jandarma Okulunda öğretmen oldu. Meşrutiyet'ten sonra 1908'de üsteğmen olarak Selanik'teki 3. Ordu Merkezi'ne gönderildi. Ertesi yıl Makedenyo sınırındaki bir köyde görevlendirildi. 1911'de ordudan ayrılarak Selanik'e yerleşti. Balkan Savaşının başlamasıyla yeniden orduya çağrıldı. Sırp ve Yunan cephelerinde savaştı. Yanga Kalesi'nin savunmasında Yunanlılara tutsak düştü (1913). Serbest bırakılınca İstanbul'a gelerek Kabataş Lisesinde öğretmenliğe başladı. 1917-1918 yıllarında İÜ'de kurulan Tedkikat-ı Lisaniyye Encümeni (Dil İnceleme Komüsyonu) üyeliğinde bulundu. Kısa öykü türünün ilk başarılı örneklerini vermiş, dilde sadeleşme hareketinin öncülüğünü yapmış olan Ömer Seyfettin yazıya şiirle başladı. İlk şiiri 'Hiss-i Müncemid' 1900'de Mecmua-i Edebiyye'de ilk öyküsü, 'İhtiyarın Tenezzühü' ise Sabah gazetesinde 1902'de çıktı. Edirne'de öğrenciyken yazmaya başlayan yazar, İzmir ve Makedonya da bulunduğu sırada çeşitli gazete ve dergile şiir, öykü ve makale yazdı. Asıl ününü Genç Kalemler dergisindeki yazarlarıyla yaptı. Derginin ilk satısında yayınladığı 'Yeni Lisan' başlıklı imzasız makalesi Milli Edebiyat akımının başlangıcı sayıldı. Halkın konuştuğu dilde, anlaşılır, yalın anlatımıyla yazdığı kısa öyküleri, Ali Canip Yöntem ve Ziya Gökalp'in yürüttükleri Milli Edebiyat akımının başarılı örnekleri oldu. O yıllarda Osmanlıcılık, Batıcılık, Türkçülük gibi akımlar tartışılıyordu. Ulusçu, halka doğru yönelişler ağırlık kazanılıyordu. Buna koşut olarak edebiyatta da ulusal kaynaklara da dönme düşüncesi yaygınlaşmaya başladı. Tanzimat'tan beri süregelen dilde sadeleşme, bu düşünce ile benimsendi. İşte Ömer Seyfettin makaleleriyle halkın anlayacağı bir dilden yazmayı savunurken öykülerinde örnekler verdi. Bu yıllarda Ömer Seyfettin'in etkilendiği ve beslendiği kaynaklara eğildiğimizde Ziya Gökalp'in yanında İzmir yılarında Baha Tevfik, Mehmet Necip, Yakup Kadri, Şehabettin Süleyman gibi yazarlarla ilşki kurmasının düşün dünyasını zenginleştirdiğini görmekteyiz. Fransız Edebiyatını yakından izlemiş, Maupassant, Emile Zola'dan etkilenmiştir. 1909-1913'te Makedonya'da Balkanlar'daki ulusal kurtuluş mücadelesini yakından görmesi onun ulusal bilince ulaşma düşüncesini oluşturmuştur. Bu yıllarda Türkçülük anlayışını destekleyen öyküler yazmıştır. 1917-1920 yıllarında yazdığı öykülerde toplumsal eleştiri ve tartışma vardır. Son dönem öykülerinde ise gülmeceye ağırlık verdi. Ömer Seyfettin öykülerinde betimlemenin, ruhsal çözümlemelerin yerini 'olay'lar alır. Öykülerini kişi-çevre-olay üzarine kurmuştur. Serim-düğüm-sonuç bölümlemesine göre geliştirir. Folklordan ve halk edebiyatından yararlanır. Çok sayıda öykünün yanında üç de roman yazmıştır. Edebiyatımızda öykü geleneğinin oluşmasının temel taşlarından olan Ömer Seyfettin,  savaş sonrası yıllarında umutsuzluk ve karamsarlık içinde yaşayan insanlara iyimserlik aşıladı, umut verdi. 35 yaşında şeker hastalığına yakalanan Ömer Seyfettin, 1920'de İstanbul'da bu hastalık nedeniyle öldü. Ömer Seyfettin, ilk önce Kadıköy'deki Kuşdili Mahmut Baba Mezarlığı'na gömüldü, daha sonra Zincirlikuyu Mezarlığı'na nakledildi.
Devamını Oku
Bu sanatçı için henüz resim eklenmemiş. İlk sen ekleyebilirsin!