- Anasayfa
- Karakterler
- Charlotte
Charlotte
Canlandıranlar
Zoë Isabella Kravitz, Amerikalı oyuncu ve müzisyen. Ünlü müzisyen Lenny Kravitz ve aktris Lisa Bonet'in kızı olan Kravitz, Los Angeles'ta doğdu. 5 yaşındayken anne ve babası ayrıldı. Gençlik yıllarının bir kısmını, bir kısmını da annesiyle yaşayarak geçirdi. Miami Country Day School ve Manhattan'daki Rudolf Steiner School'da okudu. Purchase'daki State University of New York'ta konservatuarda eğitim aldı, ancak okulu bitirmeden filmlerde oynamaya başlayınca okulu bıraktı. 2007 yapımı Aşk Tarifi (No Reservations) adlı romantik filmle sinemaya giriş yaptı. Yelling to the Sky, It's Kind of a Funny Story, The Road Within gibi gençlik ve büyüme filmlerinde rol aldı. Bunlar haricinde 2010 yapımı X-Men: First Class'taki Angel Salvadore, Uyumsuz (Divergent) serisindeki Christina karakterleriyle kendini gösterdi. 2015 yapımı Mad Max: Fury Road'da Toast karakterini canlandırdı. Fantastik Canavarlar film serisinde de Leta Lestrange rolüyle yer aldı. Kravitz, oyunculuk kariyerinin yanında müzikle de ilgilenmektedir. Lolawolf adlı elektronik müzik grubunun solistidir.
Winona Laura Horowitz, bilinen adıyla Winona Ryder, Amerikalı aktris. Edebiyatla içli dışlı Cynthia Palmer ve Michael Horowitz çiftinin çocuğu olarak Minnesota'nın Winona kasabasında doğdu. İlk adını doğduğu kasabadan, ikinci adını ise anne ve babasının yakın arkadaşı yazar Aldous Huxley'nin eşi Laura'dan almıştır. Urie adlı bir erkek kardeşi, Jubal ve Sunyata Palmer adlarında üvey kardeşleri vardır. Winona Ryder'ın ailesi, sanat ve edebiyat dünyasıyla iç içeydi. Aile dostları arasında ünlü Beat şairi Allen Ginsberg, aktör ve yönetmen Timothy Leary ve yazar Philip K. Dick de bulunuyordu. 7 yaşındayken elektriğin bile olmadığı Kuzey California'daki bir komüne ait bir çiftlikte yetişti. Bu yıllarda edebiyat ve oyunculuğa merak duygusu geliştirmeye başladı. 10 yaşında ise San Francisco yakınlarında bir kasabaya taşınan ailesiyle birlikte daha geniş bir çevreye girdi ve daha sonra American Conservatory Theater'da oyunculuk dersleri almaya başladı. 13 yaşında Desert Bloom adlı film için deneme çekimine katıldı ama seçilemedi. Yine de yönetmen David Seltzer'in dikkatini çekti ve Lucas filminde rol aldı. 1987'de Square Dance filmiyle bir kez daha dikkat çekti. İlk büyük çıkışını 1988 yapımı Tim Burton filmi Beetlejuice ile yaşadı. Barbara ve Adam çiftini görebilen liseli Lydia rolüyle ne kadar yetenekli olduğunu kanıtladı. Ertesi sene Petaluma Lisesi'nden mezun oldu. Arka arkaya yer aldığı Welcome Home, Roxy Carmichael (1990), Edward Scissorhands (1990) ve Mermaids (1990) adlı filmlerle yorgun düşen genç oyuncu ağır bir gribe yakalandı ve Baba 3'te (The Godfather: Part III) oynacağı Mary Corleone rolünde oynamak istemedi. Herkese, hastalığı nedeniyle istediği performansı veremeyeceği için rolden vazgeçtiğini söylese de, 17 yaşından beri birlikte olduğu sevgilisi Johnny Depp ile arasında çıkan sorunlar nedeniyle böyle bir karar verdiği dedikoduları yayıldı. Francis Ford Coppola'nın Drakula'sında Elisabeta'yı canlandırdı. Daha sonra Martin Scorsese'nin yönettiği Masumiyet Çağı'nda (The Age of Innocence) oynayan Winona Ryder, People Dergisi tarafından 1997 yılının en güzel 50 insanı arasına seçildi. Girl, Interrupted (1999) New York'ta Sonbahar (2000), Simone (2001) gibi filmlerde oynadı. 2001'de bir dükkandan kıyafet ve aksesüar çalarken yakalanması, kariyerinin yönünü baş aşağı çevirdi. 3 yıl hapse mahkum edilen, ancak hapse girmek yerine kontrollü serbestlikten yararlanan ve kamu hizmeti cezaları alan Ryder, zor yıllar geçirdi ve bir müddet sinemadan uzak kaldı. 2010 yapımı Siyah Kuğu filminde, şöhretini kaybetmiş balerin Beth rolüyle kendine yer buldu. 2016'da başlayan ve genç bir oyuncu kadrosunu barındıran Stranger Things dizisinde, Jonathan ve Will'in annesi Joyce Byers rolüyle uzun bir aradan sonra popüler bir yapımın en ön plandaki ismi olmayı başardı. 2018 yapımı romantik komedi İstikamet Düğün filminde başrolü Keanu Reeves ile paylaştı ve Lindsay karakterine hayat verdi. 1990'lı yılların başlarında, birlikte Edward Scissorhands filminde oynadığı Johnny Depp'le birliktelik yaşadı, hatta nişanlanmışlar ve Johnny Depp sağ koluna aşkını anlatan bir dövme yaptırmıştı. Ancak çift 1993'te yollarını ayırma kararı aldı. 2011'den beri Scott Mackinlay Hahn ile birliktedir.
Emma Thompson, İngiliz aktris. 15 Nisan 1959’da Paddington, Londra'da dünyaya geldi. Babası Eric Thompson, The Magic Roundabout isimli radyo programının sunucusu olarak tanınan bir aktör, annesi Phyllida Law ise İskoç bir aktristi. Kızkardeşi Sophie Thompson da oyuncuydu. Thompson, Camden School for Girls'de eğitimini tamamladıktan sonra Cambridge'teki Newnham College'da İngiliz Dili ve Edebiyatı okudu. Kolejde Footlights isimli komedi kulübünün de üyesi ve başkanıydı. O dönem daha sonraları aktör olarak ün yapacak olan Hugh Laurie'yle flört eden Thompson, eğitiminini tamamlar tamamlamaz oyunculuğa başladı. Me and My Girl müzikalinde Robert Lindsay'le beraber oynadıktan sonra BBC için hazırlanan Fortunes of War isimli dizide oyunculuk yaptı. Dizideki oyuncu arkadaşı Kenneth Branagh'la 20 Ağustos 1989'da dünya evine girdi. Çift, Henry V, Dead Again, Much Ado About Nothing filmlerinde de başrolleri paylaştılar. Thompson'ın sinemadaki ilk deneyimi ise 1989 yılında The Tall Guy filmiyle oldu. Yıldızı arka arkaya çevirdiği Henry V, The Winslow Boy, Impromptu, Dead Again, One Hugs, the Other Doesn't ve Cheers filmleriyle iyice parlayan oyuncu için 1992 yılı dönüm noktası olacaktı. Zira yönetmen James Ivory'nin kamerasının karşısında Anthony Hopkins'le çok başarılı bir ikili olmuşlardı. Margaret Schlegel rolüyle en iyi kadın oyuncu oskarını ve Golden Globe ödülünü kucaklayan Thompson'dan tüm sinema eleştirmenleri övgüyle söz ediyorlardı. Howards End'i Much Ado About Nothing ve Peter's Friends gibi filmler takip etti. Anthony Hopkins'le kamera karşısındaki uyumları James Ivory'nin yeni projesi için yine ilham kaynağı oldu. Kazuo Ishiguro'nun romanından Ruth Prawer Jhabvala’nın senaristliğinde beyaz perdeye aktarılan Günden Kalanlar (The Remains of the Day) büyük ilgi topladı. 8 dalda Oscar'a aday gösterildi ve Thompson'ın drama dalındaki başarısını iyice pekiştirdi. 1993'te yine iddialı bir yapımla izleyiciyle buluştu Thompson. Gareth Pierce rolünü canlandırdığı In the Name of the Father'da Daniel Day-Lewis'le kamera karşısındaydı. Jim Sheridan'ın Gerry Conlon'ın özyaşam hikayesini beyazperdeye aktardığı bu otobiyografik yapım, 7 dalda Oscar'a aday gösterilmişti. 1994 yılında The Blue Boy isimli filmde başarılı bir performans gösterdikten sonra, aynı yıl My Father the Hero ve başrollerini Arnold Schwarzenegger ile birlikte paylaştığı Junior adlı yapımlarda oynadı. 1995'te, Jane Austin'in ünlü romanı Sense and Sensibility'yi senaryolaştırıp başrolde oynadı. Thompson, Ang Lee'nin yönetmenliğinde gerçekleştirdiği başarılı performansıyla göz doldurdu ancak bu kez senarist olarak Oscar'ın sahibi oldu. Bu da hem bir oyuncu hem de senarist olarak Thompson'ın sinema kariyerini taçlandırdı. Kenneth Branagh'dan boşandıktan sonra bir süre film yapmayan ancak 1997'de Hospital isimli TV dizisinde rol alan Thompson, daha sonra The Winter Guest, Primary Colors, Judas Kiss ve Maybe Baby filmlerinde rol aldı. 2001 yılında HBO için çekilen Wit isimli dizide ölmekte olan bir kanser hastasını canlandırdığı rolüyle oldukça başarılı bulundu. Oldukça iddialı TV projelerinde her rolün altından başarıyla kalkan Thompson, Mike Nichols'ın yönetmenliğini yaptığı ve tüm dünyada büyük ilgiyle karşılanan Angels In America'da Al Pacino'yla başrolleri paylaştı. Emmy ödüllü dizi aynı zamanda beş dalda Golden Globe ödülünü de kazanmıştı. İngiliz romantik komedilerinin sevimli yüzü Hugh Grant ve Liam Neeson, Colin Firth, Keira Knightley'li oyuncu kadrosuyla göz dolduran Love Actually, 2003’te büyük gişe başarısı getirdi. 2004'te Harry Potter and the Prisoner of Azkaban, 2005'te Nanny McPhee, 2006'da Stranger Than Fiction'dan sonra serinin üçüncü filmi Harry Potter and the Order of the Phoenix'te rol alan Thompson, 2008'de Brideshead Revisited adlı filmde oynadı. 2012'de Siyah Giyen Adamlar (Men in Black) serisinin 3. filminde Ajan O rolünde oynadı. Yine o yıl, Tom Hanks'le birlikte Saving Mr. Banks filminin başrolünü paylaştı ve Mary Poppins'in yazarı P.L. Travers'ı canlandırdı. Effie Gray ve Bridget Jones'un Bebeği filmlerinin senaryosunu yazdı. 1989'dan 1995'e kadar aktör ve yönetmen Kenneth Branagh'la evli kaldı. Ayrılığından sonra bir başka oyuncu Greg Wise ile birlikte olmaya başladı ve çift 2003'te resmen evlendi. Thompson'ın 1999 doğumlu Gaia Romilly adında bir kızı, 2003'te evlat edindikleri aslen Ruandalı Tindyebwa Agaba adlı bir oğlu vardır.
Jessica Kelly Siobhán Reilly, İngiliz aktris. Donmar Warehouse'da sergilenen After Miss Julie oyunundaki performansıyla birlikte Londra sahnelerinin ünlü bir yıldızı haline gelmiş ve 2003 yılında Laurence Olivier Theatre ödülüne aday gösterilmiştir. Daha sonraları Mrs Henderson Presents filminde yer almış ve performansından dolayı Empire Award ödülünü kazanmıştır. Bu filmdeki başarısından sonra 2009 yapımı olan korku gerilim türündeki Eden Lake filminde başrolde yer almıştır. Hollywood'daki yıldızı her geçen gün daha da parlayan ünlü oyuncu 2012 yılında çekilen Sherlock Holmes: Gölge Oyunları filminde Mary Watson karakterini canlandırmıştır. Sherlock Holmes'daki rolünden sonra Robert Zemeckis tarafından başrolünde Denzel Washington'ın yer aldığı Flight kadrosuna dahil edilmiş ve Nicole karakterini canlandırmıştır. 2018 yapımı 10x10 adlı gerilim filminde başrolü Luke Evans ile paylaşmış, Cathy karakterini canlandırmıştır. 2012'de Kyle Baugher ile evlenmiştir.
Jemima Kirke, 1985 doğumlu İngiliz aktris. Ünlü İngiliz davulcu Simon Kirke ve Lorraine Kirke çiftinin 2. çocuğu olarak İngiltere'nin başkenti Londra'da doğdu. 1990 doğumlu kız kardeşi Lola Kirke de oyuncu olmuştur. 2 yaş büyük ablası Domino Kirke de şarkıcıdır.
İlgili Filmler





























