Synchronicity Shinju Tenshi

Bir öğleden sonra, piyanist Ai sulamak için bahçeye gider. Uzak gökyüzünden, ''bir şey'' onun zihnine düşer. Aynı zamanda tamamı birbirinden ayrı yaşayan ofis çalışanı Yu ve lise öğrencisi Kei de kendini aynı hisseder ve onlar bayılıp düşer. Üçü hiçbir şey olmamış gibi uyanır ama hepsi ''tuhaf bir duygu''ya uğrar. O zamana kadar, dikkat etmedikleri küçük ve ince şeyler anlamlı şeyler haline gelir. ''Bir şey beni çağırıyor.'' Günden güne, bu ''tuhaf duygu'' büyüdü ve kaçınılmaz oldu ve onlar kendilerini soyutladılar. Ai'nin ailesi Ai'nin davranışlarından dolayı şaşkındır, Ai ailesinden uzak duruyor gibi görünmektedir. Yu'nun kız arkadaşının da kaygıları artmaktadır çünkü Yu da kendini diğerlerinden soyutlamıştır. Hatta Kei'nin kaygısız annesi bile farklı davranan Kei hakkında çok endişelidir. Onlar sevdikleri birinin kendilerinden ayrı durmalarından dolayı gerçekten şaşkına dönmüşlerdir. Yardım edemiyorlardır.Daha sonra, Ai, Yu, ve Kei'nin ''düşünceleri'' senkronize olur. Onlar aynı görüntüyü görür, aynı melodiyi duyar ve aynı kelimeyi mırıldanır. Onların ''düşünceleri'' gerçekliği aştığı zaman, hepsi aniden ''söz verdikleri yerde'' karşılaşır. Onlar ''yalnızlık'' ile bağlıdır. Mutluluk ile, onlar ''gerçekliği'' terkeder. Ve ''gerçekliği'' kolayca unutup ''başka bir gerçekliğe'' sürüklenirler.