En İyi Federico Fellini Filmleri!

1993 yılında hayatını kaybettiğinde, Federico Fellini en iyi dört yabancı film Oscar'ını kazanmıştı ve tüm yönetmenler arasında ödülü en çok kazananonunla birlikte Vittorio De Sica idi. Ancak ölümünden 28 yıl sonra, Fellinin'nin mirasının etkisi ödüllerin ve övgülerin çok ötesine uzanıyor. Ne de olsa, maestronun vizyonu, kendi tarzını sinema jargonuna ('Felliniesque') sokacak kadar tekil ve hipnotize edici olmakla kalmıyordu, filmleri aynı zamanda film yapımcılarına nesiller boyu ileriye giden yolu - nasıl deneyeceklerini ve izleyeceklerini de göstermişti.

Ölümünün 28. yıl dönümünde usta yönetmen ''Maestro'' Federico Fellini'yi en çok beğeni toplayan filmleri ile birlikte anıyoruz.

1. Il Bidone

Bu film, La Strada gibi, Fellini'nin erken senaryo yazarlığı kariyerinin Yeni-Gerçekçiliği ile sonraki çalışmalarının mizah ve pikaresk dokunaklılığı arasında bir orta noktadır. Broderick Crawford, Richard Basehart ve Giulietta Masina, kırsalda dolaşan ve çiftçileri birikimlerinden kurtaran bir dolandırıcı ekibi hakkında bir hikayede rol alıyor. Crawford, bu hayattan bıkmaya başlayan çetenin lideri Augusto'yu canlandırıyor. Kızının hayatına yeniden girmesiyle kişisel karışıklığı bir krize girer.

2. Roma

Rüyaların, tutkuların, anıların ve kadınların yönetmeni Federico Fellini, Roma ile İtalya'nın en sinematografik kentine yakından bakıyor ve kendi Roma'sını anlatıyor. Filmin bir diğer adının, 'Fellini'nin Roma'sı' olması son derece anlamlı.Yarı-otobiyografik, yarı düşsel Roma, sinemacının Rimini'den Roma'ya taşındığı dönemde yaşadıklarından esinleniyor. Peter Gonzales'in yönetmeni canlandırdığı filmde Marcello Mastroianni, Alberto Sordi ve Gore Vidal gibi oyuncular izleyiciyi selamlasa da, filmin başrolünde Roma var. Konuklarıyla anlam kazanan, rengini içinde yaşayan insanlardan alan o rengarenk şehir... Belki de Fellini'nin çılgın ve melankolik bilinçaltına en yakın olan yer...

3. Ruhların Jülyeti

Kentli ve zengin bir kadın olan Giulietta, yaz mevsimini Fregene’deki evinde geçirir. Manastırda eğitim görmüş olan Giulietta, dedesinin bir balerinle kaçtığı günü hafızasından silememiştir. Giulietta’nın Giorgio’yla evlilik yıldönümleri nedeniyle düzenlenen partide ruh çağırma seansı düzenlenir. Müstehcen ve erotik hayaletler çağrılır; fakat hayaletlerden birinin Giulietta’ya hakaretler yağdırması üzerine, Giulietta, Giorgio’nun kendisini onunla aldattığı gibi bir fikre kapılır ve kadının kimliği krize sebebiyet verir. Giulietta bu hayaletli evde, iyi yetişmiş sofu ve yasaklamalar arasında, kafasındaki çelişkilerle baş başa kalır. Giulietta’nın komşusu Susy, onu evine davet eder. Giulietta burada, kocasının onu somut bir şekilde aldattığını öğrendikten sonra, onu huzursuz eden şeyleri anlatıp, içini dökerek nihayet rahatlamayı başarır. Bu suçun verdiği hisler onu kaçmaya sevk eder ve bu zıt görüntüler beynini altüst eder. Bir psikanalist, ona gerçek bir savaşla, var olan hayaletlerle, bir takım şartlanmalarla yüzleşebilmesine yardımcı olur. En sonunda ümit dolu bir çaba ve denizden esen şiddetli rüzgar, ortalığı sakinleştirerek onu tekrar ferah günlere kavuşturur.

4. Ve Gemi Gidiyor

Fellini'den bir başka gerçeküstü mücevher: kendi izolasyonuna olan sevgisi bariz olan bir film. Sokaklarda değil, stüdyoda yaratılan bu eser Yeni-Gerçekçilikten olabildiğince uzakta. Bir grup müzik ünlüsü, ünlü bir opera şarkıcısının küllerini savurmak için bir yolcu gemisi yolculuğundadır ve Fellini, bu çeşitli şefler, solistler ve sopranolar arasında çekişme, entrika ve tartışma gibi tuhaf ve komik anlar ve sahnelerden oluşan bir karışım sunar. Ama zaman Arşidük Franz Ferdinand suikastının ardından, ufukta bir savaşın olduğu Temmuz 1914'tür ve bir grup Sırp mültecinin gemiye kabul edilmesiyle gerilim tırmanır.

5. Amarcord

Yetişkinlik dönemlerini anlattığı 1972 tarihli Roma'dan sonra, gençlik yıllarını geçirdiği ufak bir İtalyan kasabası olan Rimini'ye dönüş yapan Fellini, yine son derece sıcak bir film ile beyazperdeyi ısıtıyor.1930'lu yılların Rimini'sinde, Akdeniz ruhunun izlerini taşıyan son derece sıcak karakterli insanlarla bezeli Amarcord, o tarihlerde yükselişte olan faşizmi merkezine ve hedefine alıyor. Her karesinin, Fellini sinemasının yapı taşlarını ortaya koyduğu film, yönetmenin kaçırılmaması gereken çalışmalarından...

6. Cabiria'nın Geceleri

Fellini'nin gerçekten harika filmlerinden biri, şiddetli bir melankoli ve hatta belki de onun için alışılmadık bir trajedi var. Masina, kırılganlık ve meydan okuyan gücün paradoksal karışımı bir dizi bölümde işlenen bir seks işçisi Cabiria'yı oynuyor. Kasabanın eteklerinde sefil bir kulübede yaşamaktadır: hem Fellini'nin hem de Michelangelo Antonioni'nin hayal gücünü yakalayan ürkütücü biçimde modernize edilmiş çorak bir arazide... Cabiria neredeyse vahşi bir varoluşa öncülük eder, ancak her an kendini zengin bir adamın dairesinde veya sefil bir sokakta bulabilir ve hepsinin üstesinden gelmek durumundadır.

7. Aylaklar

Fellini'nin I Vitelloni'si bir enerji, canlılık ve sıcaklık patlamasıdır: yükselen komedi yıldızı Alberto Sordi liderliğindeki huzursuz genç adamlardan oluşan bir kalabalık (her biri bir Fellini çizgisine sahiptir), taşralarından kaçma hayali kurmaktadır. Çoğu zaman hiçbir şey yapmazlar ve yapacak çok da bir şeyleri yoktur. Bıyık bırakırlar, sonra tıraş olurlar. Kadınların peşinden koşarlar ve sonra kendilerinin kovalandıklarını zannederler, babalığın sorumluluklarından kaçarlar ve elbette, Fellini karnavalının kilit noktasnda yer alırlar.

8. Sonsuz Sokaklar

Bu erken dönem Fellini başyapıtının yürek burkanhikayesi, onu kaç kez izlerseniz izleyin, sizi etkileyecektir. Masina, ailesi tarafından Anthony Quinn'in canlandırdığı Zampanò adlı vahşi bir gezgin oyuncuya 10.000 liret karşılığında satılan, öğrenme güçlüğü çeken, basit işçi sınıfı kızı rolünde Chaplinvari bir performans sergiliyor. Ona zorbalık eder ve onu sömürür ama onun hayatındaki varlığının gizemli bir ilahi lütfun çalışması olduğunu çok geç anlar. Fellini'nin sirk teatralliğinin perde arkasına gittiği ve bize bunun sadece muhteşem gerçeküstü bir fenomen olmadığını, uygulayıcıları için kalp kırıklığı içeren zorlu bir iş olduğunu gösterdiği nadir bir andır.

9. Tatlı Hayat

1960'ların başındaki Roma'nın moda dünyasını hicveden bu muhteşem filmde saf bir coşku ve ilham vardır. Fellini'nin sineması, İtalya'yı sinema dünyasının merkezine koydu. Mastroianni, Via Veneto'da asalak bir şekilde şov dünyası hikayeleri umuduyla dolaşan ve romanını henüz yazmadığı için kendini küçümseyen bıkkın bir magazin gazetecisidir. Kısa bir süreliğine, Trevi çeşmesinde gördüğü Anita Ekberg'in canlandırdığı Amerikalı bir oyuncuya aşık olur ve öfkeli kocasının dayağına boyun eğer. Daha sonra, Meryem Ana'nın iki çocuk tarafından görüldüğünü yazacaktır; kutsal ve saygısız olan bu filmde eşit öneme sahiptir.

10. Sekiz Buçuk

Fellini'nin başyapıtı, sinemanın en büyük ve en rahatsız edici rüya sekansı ile başlar, hayallerin ve fantezilerin kasvetli gerçeklikten kaçmanın bir yolu olarak üretildiği bir filmde yer aldığı için daha da rahatsız edicidir. Marcello Mastroianni, besbelli Fellini'nin kendisine dayanan ve kendini yeniden icat etme veya kendi kendini mitolojileştirme amacıyla yaratılmış bir film yönetmeni olan Guido Anselmi'yi oynuyor. Guido, kişisel ve yaratıcı bir kriz anına gelmiştir: engellenmiştir ve son filminin yapımı durmuştur. Hafızaya ve geçmişe dair kişisel bir yolculuğa çıkar ve sevdiği tüm kadınlarla hesaplaşmaya başlar.

Film, MUBI üzerinden izlenebiliyor.