Tüm zamanların en iyi film üçlemelerini sizler için derledik!

Gerçek anlamda kusursuz bir film üçlemesi yapmak hiç kolay bir iş değil; zira tek bir devam filminin bile öncekilerden daha iyi olması başlı başına bir meydan okumalı. Üçüncü film geldiğinde ise, serinin bu son halkasının önceki iki filmde başlatılan hikaye iplerini ve karakter gelişimlerini tatmin edici bir şekilde sonuçlandırması, duygusal olarak doyurucu bir final sunması gerek.

Arka arkaya üç harika film çıkarmak, göründüğünden çok daha zor; çünkü sadece bir kötü film, tüm üçlemeyi raydan çıkarabilir. Örneğin, Sam Raimi'nin yönettiği "Spider-Man" serisi, felaketle sonuçlanan "Spider-Man 3" olmasaydı mükemmel olabilirdi. Yine aynı şekilde, "Star Wars 7: Güç Uyanıyor" ve "Star Wars: Son Jedi"ın parlaklığını, "Star Wars: Skywalker'ın Yükselişi"ın galaksinin en kötü bölümü olması gölgeledi. İşte sinema tarihinin en önemli on film üçlemesi, sıralanmış haliyle.

İşte sizler için derlediğimiz en iyi film üçlemeleri!

1. Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği

Harika romanların kusursuz filmlere dönüştürülmesi oldukça nadirdir, ancak J.R.R. Tolkien’in ikonik fantastik serisi "Yüzüklerin Efendisi"ni uyarlama işini Peter Jackson’dan başka birinin başarıyla gerçekleştirmesi neredeyse imkânsız olurdu. Jackson, tüm üçlemeyi Yeni Zelanda’da aynı anda çekerek Orta Dünya’yı adeta gerçek bir yere dönüştürdü; kostümler, setler ve makyaj üzerinde gösterilen titiz çabalar sayesinde sinema tarihinin en etkileyici evren kurulumlarından birine imza attı.

"Yüzüklerin Efendisi" üçlemesindeki üç film de eşit derecede mükemmeldir; bu nedenle kalite açısından bir sıralama yapmak, tamamen izleyicinin kişisel tercihlerine bağlıdır. Yine de, "Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü", tam on bir Oscar kazanarak "Titanic" ve "Ben-Hur" ile birlikte tüm zamanların en çok Oscar alan filmi unvanını paylaştı.

2. Yol Türküsü

Satyajit Ray, Apu Roy adlı karakter etrafında şekillenen üçlemesiyle kusursuz bir büyüme hikâyesi yarattı. Bu üçleme, 20. yüzyılda ailesel sorumluluklarını kabullenmeyi öğrenen bir Hint çocuğunun yolculuğunu anlatır. "Yol Türküsü", Apu’nun erken çocukluk dönemini gözler önüne sererken, "Yenilmez", kariyer arayışına çıktığı geç ergenlik dönemini işler. "Apur'un Dünyası" ise onun aile mirasıyla yüzleşmesini konu alır.

Ray’in bu kadar etkileyici bir seriyi son derece kısıtlı bir bütçeyle yaratmış olması büyük bir başarıdır; Apu Üçlemesinin her bir halkası, tüm zamanların en iyi bağımsız filmleri arasında gösterilebilir. Kişisel bir deneyim sunsa da, Ray’in filmleri aynı zamanda Hindistan’ın tarihinin çok önemli bir döneminde yaşadığı sosyal, politik, ekonomik ve kültürel değişimlere dair derin bir bakış sunar. Bu dönem, ülkenin küresel konumunun hızla değişmeye başladığı yıllardı.

3. Yıldız Savaşları Bölüm IV: Yeni Bir Umut

"Yıldız Savaşları", sinema endüstrisini sonsuza dek değiştirdi. George Lucas, 1970’lerin radikal siyasi düşüncelerinden, Joseph Campbell’ın mitoloji felsefesine, Yunan mitolojisinin hikâye öğelerinden "Flash Gordon" gibi bilimkurgu dizilerinin tarzına, klasik western maceralarından tamamen geliştirilmiş özgün bir evrene kadar birçok etkiyi harmanlayarak tüm zamanların en ikonik film destanını yarattı.

"Yıldız Savaşları Bölüm IV: Yeni Bir Umut", ilk gösterimi sırasında sinema tarihinin en büyük gişe başarısına ulaşan bir başyapıttı; ancak birçok hayrana göre, seriyi karanlık ve beklenmedik bir yöne taşıyan ikonik olay örgüsüyle "Yıldız Savaşları Bölüm V: İmparatorun Dönüşü" çok daha güçlü bir filmdi. Yine de "Yıldız Savaşları Bölüm VI: Jedi'ın Dönüşü" de seriyi güçlü bir şekilde sonlandıran harika bir yapımdı ve aynı zamanda “çok çok uzak bir galakside” anlatılacak yeni hikâyeler için kapıyı aralık bıraktı.

4. Geleceğe Dönüş

"Geleceğe Dönüş" serisi, tek bir yaratıcının elinden çıkmasının avantajını sonuna kadar kullandı; Robert Zemeckis, komedi, dram, bilim kurgu ve macera öğeleri arasında mükemmel bir denge kurarak, gelmiş geçmiş en iyi zaman yolculuğu hikâyelerinden birini yarattı. Serinin rotası, başrolde önce Eric Stoltz’un seçilmiş olmasıyla tehlikeye girebilirdi, ancak Michael J. Fox, sinema tarihinin en havalı kahramanlarından biri olan Marty McFly rolü için kusursuz bir tercih olduğunu kanıtladı.

"Geleceğe Dönüş", her bir filmini bir sonrakine başarılı şekilde bağlamayı başardı; her filmin sonunda yer alan kısa sahneler, hikâyenin nereye gideceğini önceden işaret ediyordu. Üçlemenin en uçuk bölümü western temasıyla "Geleceğe Dönüş 3" olabilir, ancak bu film aynı zamanda Doc Brown’a (Christopher Lloyd) sonunda mutlu olma şansı vererek tatmin edici bir final de sundu.

5. Gün Doğmadan

Richard Linklater, Amerikalı yazar Jesse (Ethan Hawke) ile Fransız kadın Celine’in (Julie Delpy) yıllara yayılan aşkını konu alan üçlemesiyle sinema tarihinde benzeri olmayan bir işe imza attı. Serinin her filmi, dokuzar yıl arayla geçiyordu. "Gün Doğmadan", genç âşıkların Paris’teki ilk karşılaşmalarını keşfederken, "Gün Batmadan", neredeyse on yıl sonra yeniden bir araya gelişlerini konu aldı. "Geceyarısından Önce" ise onları evli bir çift olarak ele aldı.

Linklater, bu başarıyı oyuncularının yaratıcı katkıları sayesinde elde etti; Delpy ve Hawke, serinin sonraki filmlerinin senaryolarına da aktif olarak katkıda bulundu. Tamamı diyaloglardan oluşan bir üçleme ilk başta sıkıcı görünebilir, ancak Linklater, bir ilişkinin zamanla nasıl geliştiğini göstererek, aşkı bugüne dek hiçbir yönetmenin yakalayamadığı kadar samimi ve gerçekçi bir şekilde yansıttı.

6. Şeytanın Ölüsü

Sam Raimi’nin "Spider-Man" üçlemesi, Sony Pictures’ın üçüncü filmi mahvetmesiyle zarar görmüş olsa da, Raimi aslında çocukluk arkadaşı Bruce Campbell ile birlikte yarattığı "Evil Dead" serisiyle çoktan kusursuz bir film üçlemesi sunmuştu. Pratik efektleri devrimsel biçimde kullanmalarının yanı sıra, Raimi’nin filmleri hem kan dondurucu derecede ürkütücü hem de son derece eğlenceli olabileceklerini kanıtladı.

"Evil Dead" serisi, Raimi’nin her filmde absürtlüğü giderek artırması sayesinde işe yaradı; ilk film "The Evil Dead", oldukça rahatsız edici bir “orman içindeki kulübe” korku hikâyesiydi. "The Evil Dead 2", aksiyon ve vahşetle dolu enerjik bir lunapark yolculuğunu andırıyordu. "Army of Darkness" ise "Monty Python ve Kutsal Kâse"yle benzerlikler taşıyan, tuhaf bir Orta Çağ macerasına dönüştü. Seriye daha sonra başka "Evil Dead" filmleri de eklendi, ancak Raimi’nin üçlemesi Ash’in hikâyesini mükemmel bir şekilde özetleyen bir yapı sundu.

7. Bir Avuç Dolar

Sergio Leone, başrolünde Clint Eastwood’un ikonik performansıyla küresel bir fenomene dönüşen gizemli “İsimsiz Adam” karakterine odaklanan film serisiyle adeta “spagetti western” türünü yarattı. "Bir Avuç Dolar", Akira Kurosawa’nın "Yojimbo" adlı filminin yeniden yorumu niteliğindeydi. Serinin ikinci filmi "Birkaç Dolar İçin", Lee Van Cleef’in unutulmaz kötü karakter performansıyla hikâyeyi daha da derinleştirdi.

Leone’nin üçlemesi, "İyi, Kötü ve Çirkin" ile zirveye ulaştı ve bu film, tür fark etmeksizin sinema tarihinin en iyi yapımlarından biri olarak anılmaktadır. Ennio Morricone’nin efsaneleşmiş müziği, unutulmaz final düellosu ve Eastwood’un sert oyunculuğu sayesinde film, western türünün tarihindeki en etkili filmlerden biri hâline geldi.

8. Batman Başlıyor

Christopher Nolan, Batman hikâyesine karanlık ve gerçekçi bir bakış getirerek, tüm zamanların en iyi süper kahraman serisini yarattı. Bu üçleme, Bruce Wayne’in (Christian Bale) Gölgeler Birliği’yle başladığı eğitimden, Gotham şehrinin ruhu için verilen destansı mücadeleye kadar uzanan yaşamını derinlemesine inceliyor. "Batman Başlıyor", Batman’in kökenlerine ilk kez bu kadar kapsamlı bir şekilde yaklaşan film oldu. "Kara Şövalye", anında bir Amerikan klasiği hâline geldi. "Kara Şövalye Yükseliyor" ise seriyi duygusal bir finalle kapattı ve yan karakterlere tatmin edici kapanışlar sundu.

Kara Şövalye üçlemesi, çoğunlukla unutulmaz kötü karakterleriyle hatırlanır. Heath Ledger’ın Joker rolüyle kazandığı Oscar ödüllü performansı sinema tarihinin en iyilerinden biri olarak görülürken, seride Ra’s Al Ghul (Liam Neeson), kızı Talia (Marion Cotillard), Bane (Tom Hardy), Scarecrow (Cillian Murphy) ve Harvey Dent (Aaron Eckhart) gibi diğer güçlü antagonistlere de yer verildi.

9. Bill & Ted's Excellent Adventure

Bill & Ted serisi, her bir filmiyle başarılı olmayı başaran nadir komedi serilerinden biridir; çünkü komedi türünde devam filmlerinin iyi olması oldukça ender rastlanan bir durumdur. "Bill & Ted’in Harika Macerası", gelmiş geçmiş en iyi zaman yolculuğu filmlerinden biri olmayı başarırken, "Bill Ve Ted'in Maceraları" sadece ilk filmin başarısını tekrarlamakla kalmadı; 1991 yapımı bu devam filminde Bill (Alex Winter) ve Ted (Keanu Reeves) cehenneme gönderilirken, gerçek dünyada yerlerine kötü robot kopyaları geçiyordu.

Yıllarca “geliştirme cehenneminde” takılıp kaldığı için bazı hayranlar bir daha asla vizyona girmeyeceğine inanmış olsa da, "Bill & Ted Müzikle Yüzleşiyor", seriye mükemmel bir final oldu. Film, Bill ve Ted’in ebeveyn olarak sorumluluklarını kabul edip olgunlaşmalarına olanak tanırken, dünyayı ve geleceği kurtaracak müziği yaratarak yazgılarını da tamamlamalarını sağladı.

10. Baba

"Baba", sinema tarihçileri tarafından sıkça tüm zamanların en iyi filmi olarak anılır ve bunun çok geçerli sebepleri vardır. Francis Ford Coppola’nın başyapıtı, Amerikan mafyasının sinemadaki temsilini kökten değiştirdi, aile ve miras temalarını işleyen zamansız bir hikâye anlattı, ilk gösteriminde tüm zamanların en çok gişe yapan filmi oldu ve En İyi Film Oscar’ını kazandı.

"Baba 2", sinema tarihinin en iyi devam filmi olarak kabul edilir ve En İyi Film Oscar’ını kazanan tek devam filmi oldu. Filmin bir kısmı Michael Corleone’nin (Al Pacino) hikâyesini sürdürürken, diğer bölümü ilk filmde Marlon Brando’nun canlandırdığı Vito karakterinin gençliğini (Robert De Niro tarafından canlandırıldı) anlatır. Beklentilerin çok yüksek olması nedeniyle kısmen hayal kırıklığı yaratmış olsa da, "Baba 3" hâlâ sağlam bir yapımdı ve Michael’ın hikâyesine ilgi çekici bir kapanış sundu.