2007’ye Toplu Bakış
11.01.2008

2007’ye Toplu Bakış

Yeni bir yıla girmişken, geçen yılın değerlendirmesini yapmakta fayda var. Neler izledik, neleri beğendik ve nasıl uğurladık 2007’yi…Genel olarak bakıldığında ilk göze çarpan % 20’lik izleyici düşüşü. Geçen yıla oranla daha az insan film izlemek için sinemayı tercih etti. Büyük rakamlara erişen yıldız filmler olmadı maalesef. Özellikle de “Babam ve Oğlum” ve “Kurtlar Vadisi” gibi sinemaya gitme alışkanlığı olmayanları bile çekecek filmler çıkmadı. 2007 yılı genel olarak; fantastik filmlerin, çizgi roman uyarlamalarının ve devam filmlerinin yılı oldu. Büyük merakla gösterime giren “Shrek”, “Örümcek Adam”, “Karayip Korsanları”, “Testere” ve “Bourne” serilerinin şimdilik son filmlerini izledik. Aralarından ön plana çıkan, önceki iki filmi aratmayan “Bourne Ultimatom” oldu. “Devam filmleri kötü olur” önyargılarını da kırarak, senenin en iyi aksiyonlarından biri oluverdi. Roberto Rodriguez ile Tarantino ortaklığı ürünü “Grindhouse” projesi bizde pek değerini bulamasa da sinefillerin kucakladığı bir proje oldu. İki film de amaçlarına ulaşıyor, zevkle izleniyordu. Yeniden çevrim harikası olarak, ilk filmin açıklarını da kapatan” 3.10 to Yuma” iki iyi oyuncu ile ön plana çıktı. 1957 yapımı ilk filmden 50 yıl sonra bir klasik daha da güçlendirilip karşımıza geldi. Çizgi roman uyarlaması “300 Spartalı” tüm fanatiklerini memnun ederken, senenin en çok izlenen filmleri arasındaydı. Gücünü Beatles şarkılarından alan “Across the Universe” çok az şehirde ve sinemada gösterime girmesine rağmen izleyen herkesi mesteden filmlerdendi. 70’lerin müzikali gibi idi adeta… Bazı filmler de uzun süre beklendi. Bunlardan en önemlisi kuşkusuz “Kaynak”dı. Ölümsüzlüğün peşinde, aşkın gölgesinde bir adam ve mükemmel müzikleri ile “Kaynak” da çok fazla gösterim fırsatı bulamadı. Yine senenin sonlarına doğru gösterime giren ve oldukça uzun isimli “Korkak Robert Ford’un Jesse James Suikastı”, Brad Pitt faktörüne rağmen pek fazla izlenmedi, izleyenlerin de ortak görüşü entel dantel buğday sahneli bir film olduğu yönündeydi. Usta yönetmen David Fincher’ın bir tutkunun peşinden gittiği “Zodiac” seyirciyi ikiye bölse de senenin en iyilerindendi. 60 ve 70’lerde cinayetler işleyen ve asla yakalanamayan Zodiac lakaplı katilin izinden giden, izleyiciyi sürekli geren film Fincher’ın da iyice ustalaştığını kanıtlıyordu. Geçtiğimiz yıldan sarkan filmleri de anmak gerek. Gecikmeli gösterime giren ama Oscarların da gazıyla daha çok ilgi görmesine sevindiğimiz iki film senenin en iyileri arasında yerini aldı. Bağımsız yapım “Küçük Gün Işığım” Oscar’da hakkı yenenlerdendi. Zeki bir karamizah ve mükemmel bir ironi içeren film, genç bir oyuncuyu da sinema dünyasına kazandırdı. Bir başka usta David Cronenberg, bu sene kara film janrını değiştirerek izleyeni mest etti. Senenin en iyi filmlerinden “Şark Vaatleri” özellikle hamam sahnesi ile unutulmaz olacak. Senenin kuşkusuz en iyisi “Atonement-Kefaret” idi. İki aşığın parçalanan hayatları mükemmel bir kurgu ile işlenerek, harika bir film olarak seneye damgasını vurdu. Yankıları Oscar’da devam edecek kuşkusuz. Senenin Hollywood dışı yükselen seslerine bakıldığında göze çarpan, klişelerden uzak orijinal fikirler oluyor. Büyük çoğunluğu ödüllü olarak gösterime giren filmlerden öne çıkanlar da şunlar oldu: Balkanlar’dan acı dolu bir ana-kızın öyküsü “Esma’nın Sırrı”, çizgi roman uyarlaması, karakalem çizgileriyle saf sinema örneği “Persepolis” ve yıllardır çekilemez denen bir başyapıtı sinemaya kazandıran Tom Tykwer’in ustalığının kanıtı “Koku” en çok ön plana çıkanlardı. Uzakdoğu sineması elbette boş durmadı. Yine ince mizah barındıran ironik film harikası “Yaratık” ve Ang Lee ustanın cinselliği yoğun kullandığı “Dikkat Şehvet” izleyenleri memnun etti. 2006 yapımı mükemmel film “Pan’ın Labirenti” geç tanıştığımız nimetlerdendi. Özgün film denince seneye damgasını dev harflerle vuran film, yönetmenin yarattığı muhteşem atmosferi ile izleyenleri büyüledi. Belki de senenin birkaç defa izlenecek ender filmlerindendi. Oscar’lı “Başkalarının Hayatı”, sene içinde yitirdiğimiz oyuncu Ulrich Mühe’nin harika performansı ile ön plana çıkanlardandı. Berlin duvarının yıkılmasından öncesini anlatan filmler gelmeye devam ediyor. Hollywood’dan iyi filmler, başyapıtlar çok çıkmadığı gibi özgün işler de göremedik. Genelde klişelere dayanan senaryolarla karşılaştık. Özgün senaryo sıkıntısı çeken sektör, bir de senarist grevinin gölgesinde seneye kötü bir giriş yaptı. 2007’de en çok dikkat çeken ve “onların yılı oldu” denebilecek üç isim vardı. Özellikle “Transformers” ile çıkış yakalayan genç oynuncu Shia Labeouf, üç filmiyle dolu bir yıl geçiren Sienna Miller ve “Kefaret” ile dikkatleri çeken James McAvoy... Sinema açısından bir iki notu da belirtmekte fayda var. Martin Scorsese’in sonunda Oscar alabildiği yıldı 2007. “Olamaz, kötüdür” sesleri ile karşılanan “Rocky 6” ile Slyvester Stallone dostu düşmanı çatlattı. İlerleyen yaşına rağmen iyi bir film yaparak “Rambo 4” için özgüven tazelemiş de oldu. Kendi ilk üçümü vererek değerlendirmemi bitireyim…3.Kaynak 2. Şark Vaatleri 1.Kefaret.
Karşınızda Paşhan Yılmazel!
10.01.2008

Karşınızda Paşhan Yılmazel!

Filmden önce şarkısını sevdiğimiz ‘Çılgın Dersane Kampta’ bugün vizyona girdi. Neredeyse tamamı fişek gibi gençlerden oluşan kadrosu ve eğlenceli atmosferi ile özellikle genç kitlenin ilgisini çekmeyi başaran filmin “babyface” (kızlar öyle diyor) oyuncusu Paşhan Yılmazel, bugünlerde programdan programa koşturuyor. Filmin tanıtımı için yoğun bir dönem geçiren Paşhan’ı boş bulduğumuz bir anında yakaladık ve sizlerin merak ettiği soruları yanıtlamasını istedik…   Sinemalar.com: 2006'da gösterime giren 'Çılgın Dersane' çok sevildi.  Gençler, çocuklar bu tarz filmleri neden seviyorlar dersin? Paşhan Yılmazel: Türkiye’de yeterince gençlik filmi çekilmiyor. Genç jenerasyon kendi okul ya da dersane hayatındaki eğlenceyi, yaşam tarzını, dostluğu ve arkadaşlığı görmek için bu filmleri tercih ediyor. Çılgın Dersane 1’in başarısının nedeni bunu çok iyi yansıtmış olmasıdır. S: Çok keyifli ve eğlenceli bir atmosferi var "Çılgın Dersane Kampta"nın. Peki siz oyuncular olarak, aynı keyifi alabildiniz mi çekim aşamasında?   P.Y.: Evet, fazlasıyla diyebilirim. Çok zor ve yoğun koşullarda çalıştık. Bir sinema filmi, dizi gibi “çek at” olmadığından; her detay, her sahne saatlerce sürdü ve özenle çekildi. Fakat oyuncu kadrosu çok enerjik ve genç olduğu için kamera arkasında oluşturduğumuz eğlenceyi kamera önüne taşımayı başardık. Çok üşüdük, çok yorulduk ama çok eğlendik. Filme de inanılmaz artılar katmış olduk. Yazılı senaryonun üstüne bizden çok şey eklenmiş oldu. Benim canımı eklemem gibi.  S: Bu kadar kalabalık bir kadro içinde uyum sağlamak hiç zor olmadı mı yani?     P.Y.: Bu durum film öncesi yapılan senaryo toplantıları ve görüşmelerde yüzde doksan aşılmıştı zaten. Sete indiğimizde de yüzde onluk kısmını aşmak hiç zor olmadı. Çok iyi arkadaşlığın oluştuğu bir ortamda, çok güzel bir sinerji çıkardık. S: 'Çılgın Dersane Kampta', 'Çılgın Dersane'ye göre daha eğlenceli bir film gibi duruyor. Filmin oyuncularından biri olarak, ne gibi farklar görüyorsun iki film arasında?   P.Y.: Benim için ilk fılmden daha eğlenceli olmasının nedeni hikayesinin çok daha sürükleyici olmasıdır. Filmi baştan sona taşıyan dramaturjisi çok daha sağlam. Kırılmaları olan, heyecanı yüksek tutan, yanlış anlaşılmadan doğruya uzanan köprü son ana kadar heyecanı sürüklüyor. S: Sibel Tüzün ve Berksan gibi şarkıcıların filme nasıl bir katkısı oldu sence?   P.Y.: Berksan’ı eskiden beri tanıyorum. Zaten çok iyi arkadaşımdı. Filmde onunla çalışmak ayrı bir keyif benim için. Gercekten çok tatlı ve eğlenceli bir popstar oldu Berksan. Onun hayran kitlesi bu rolünü çok sevecek ve hayran kitlesi büyüyecek. Bu da seyirci olarak bize dönecek. Sibel zaten dünya tatlısı, çok iyi bir insan. Oynadığı Yüksel Hoca karakteri gercekten çok korkutucu ama çok seksi bir hoca. Mojo, yani ben kendisine hastayım :) Filmin en güzel iki rengi bence… S : Çekimlerde kahkaha krizine girdiğiniz anlar oldu mu?   P.Y.: Çoğu zaman Ama sen böyle sorunca pat diye bir anı hatırlamak inan çok zor. Dörtlü şişe çevirme sahnesinde ben ve Ceyda gülmekten öpüşemedik mesela. Bu en çok güldüğümüz anlardan biriydi çünkü bizden önce öpüşen Ozan’ın dudağında Bahar’ın ruju kalınca  sinirlerimiz bozuldu. S : Lise yıllarında sen nasıl bir öğrenciydin peki? P.Y.: Ben daha çok çalışkan ve aktif bir öğrenciydim. Böyle şeylere pek zamanım kalmıyordu S : 'Çılgın Dersane Kampta' için "sadece sulu bir eğlence" eleştirisi yapılıyor bazı çevrelerce. Bu konuda neler söylemek istersin?   P.Y.: Bunların amacı eleştiri değil bence, bu direkt baltalamak. “Türk sinemasında yeni bir gençlik fılmi çekilmiş, hadi zarar verelim” deniyor sanırım. İyi ya da kötü, bütün Türk filmlerine destek verilmeli bence. S: Son dönem Türk sinemasındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsun? İçinde bulunmak istediğin bir proje oldu mu izlediklerin içerisinde?   P.Y.: Çok umutluyum. Artık sinema filmleri çekilmeye başlandı. Yapımcılar büyük projelere imza atmaya başladı. Bunlar gelecek için çok güzel adımlar. Ne kadar çok fılm çekilirse, o kadar iyi projeler çıkacak sonunda. S: ‘Beyaz Melek’ ve ‘Kabadayı’ arasındaki rekabet konusunda bir de senin yorumunu alalım...Senin favorin hangisi?   P.Y.: ‘Buzda Dans’tan dolayı ikisini de izleme fırsatım olmadı ne yazık ki. Bir kıyaslama yapamam. S: Kendi gözlemlerine göre, oyunculuğunu nasıl buluyorsun?   P.Y.: Çok eksiğim var ama bunu doğal enerjimle kapatıyorum. Bu çok büyük bir artı bir oyuncu için. Çok daha fazla çalışıp eksiklerimi gidermeliyim. Asla azla yetinmek, olanla yetinmek bana göre değil. Üstüne hep birşey koyup farklılıkları büyütmem, yelpazemi genişletmem gerek. S: Farklı sinema projelerinde yer almak ister misin? Gerçek bir aşk filminde veya bir dramda oynamak ister miydin mesela?   P.Y.: Evet ya, bir aşk fılminde oynamak çok keyifli olurdu. Aslında en çok istediğim ne biliyor musun? Benim için hep yakışıklı, babyface, sevimli görüşü hakim. Ama ben bu suratla tam tersi, kötü bir karakteri canlandırmak isterdim. Hem de kimsenin benden beklemediği kadar zıt bir rolde… S: Umarım dilediğin gibi olur herşey. Bu koşturmaca içinde bize zaman ayırdığın için teşekkür ederiz. P.Y.: Ne demek, benim için bir keyifti. Herkesi filmi izlemeye ve izledikten sonra yorum yapmaya davet ediyorum. Sitenizde filmle ilgili yapılan tüm yorumları okuyacağım ona göre!  
‘Recep İvedik’ 22 Şubat’ta!
09.01.2008

‘Recep İvedik’ 22 Şubat’ta!

Televizyon şovlarındaki skeçleriyle izleyicilerinin kalbini fetheden Şahan Gökbakar'ın canlandırdığı, çok sevilen 'Recep İvedik' karakterinin sinema filminin çekimleri tamamlandı. Televizyonda ilgiyle takip edilen Recep İvedik'in oldukça komik tatil macerasının anlatıldığı filmin yapımcılığını Faruk Aksoy, Mehmet Soyarslan ve Ayşe Germen üstleniyor. Toğan Gökbakar tarafından çekilen bu müthiş komedi filmi, 22 Şubat 2008’de gösterime giriyor. İlk kez bir sinema filminde rol alan Şahan Gökbakar, bu ilk uzun metraj çalışmasının senaryosunu da kendisi yazdı. Kahkaha garantili filmin konusu ise şöyle: Yolda arabayla giderken biri cüzdanını düşürmüştür.  Sokaklarda yaşayan bir adam, tam cüzdanı kapıp kaçacakken Recep İvedik, onunla mücadele eder ve sahibine vermek üzere cüzdanı almayı başarır. Fakat kafayı çevirdiği anda cüzdanı vereceği adam çoktan gitmiştir. Recep İvedik, akşam evde televizyon seyrederken, cüzdanını düşüren adamın Antalyalı çok önemli bir iş adamı olduğunu öğrenir. Arabasına atlar ve cüzdanı sahibine vermek üzere Antalya’ya yola çıkar. Bu macerada, akıl almaz pek çok komik olay yaşanacaktır. 22 Şubat’ta gösterime girecek filmin fragmanını izlemenizi öneriyoruz.
Gerçek Mahkumlar Oyuncu Oldu!
07.01.2008

Gerçek Mahkumlar Oyuncu Oldu!

“Bayrampaşa Ben Fazla Kalmayacağım” filmi, DIGITURK’ün sponsorluğunda, Senaryo Yazarları Derneği’nin (SENDER) 2006 yılı Haziran ayında Bayrampaşa ve Paşakapısı tutuk evlerinde başlattığı 'Hayal Kurmak Serbest Film Atölyesi Projesi’ kapsamında çekildi. Adalet Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da destek verdiği filmin senaryosu Birol Güven Senaryo Atölyesi yönetiminde çalışan mahkumlar tarafından yazıldı ve müzikleri de yine mahkumlar tarafından yapıldı.
‘Çılgın Dersane’ Devam Ediyor!
03.01.2008

‘Çılgın Dersane’ Devam Ediyor!

Geçtiğimiz sezon sinemaseverlerin büyük beğenisini kazanan komik ve eğlenceli gençlik filmi “Çılgın Dersane”nin devamı “Çılgın Dersane Kampta”, 10 Ocak 2008’de vizyona giriyor. Yapımcılığını Aksoy Film’in üstlendiği “Çılgın Dersane Kampta”da Cüneyt Arkın, Mustafa Topaloğlu, Sibel Tüzün, Berksan, Okan Karacan, Paşhan Yılmazel ve Alp Kırşan’ın da aralarında bulunduğu birçok ünlü isim rol alıyor.
Büyük Hazine: Sırlar Kitabı
03.01.2008

Büyük Hazine: Sırlar Kitabı

2004 yılında dünya hasılatı 347 milyon dolara ulaşan “Büyük Hazine”nin starları Nicolas Cage, Jon Voight, Harvey Keitel, Diane Kruger ve Justin Bartha’yı yeniden bir araya getiren ‘Büyük Hazine: Sırlar Kitabı’ ABD’de gösterime girdiği ilk haftada gişe rekorlarına adaylığını ilan etti. Toplam hasılatı 500 milyon doları aşan ‘Büyük Hazine’ serisinin ikinci filmi ‘Büyük Hazine: Sırlar Kitabı’, 4 Ocak 2008’de Türkiye’de gösterime giriyor.
Büyük Hazine: Sırlar Kitabı
03.01.2008

Büyük Hazine: Sırlar Kitabı

Walt Disney Pictures’ın aksiyon yüklü yepyeni macera filmi “Büyük Hazine: Sırlar Kitabı” (National Treasure: Book of Secrets), 2004 yılında dünya sinema hasılatı 347 milyon dolara ulaşan “Büyük Hazine”nin starları Nicolas Cage, Jon Voight, Harvey Keitel, Diane Kruger ve Justin Bartha’yı yeniden bir araya getirdi. İkinci “Büyük Hazine”nin yönetmenliğini ilkinde olduğu gibi yine Jon Turteltaub üstlenirken yapımcılığını da Jerry Bruckheimer gerçekleştirdi.