21.03.2011
İstilacı uzaylılar, bizi rahat bırakın!
Ben de bu uçsuz bucaksız evrende bizden başka uygarlıkların olableceğine inanıyorum. Hatta belki bir gün onlarla karşılaşağız. İşte merak uyandıran bu karşılaşma anı, yıllardır Hollywood’a zengin bir malzeme sunuyor. Teknolojimiz henüz onların seviyesine gelemediği için, genelde onlar bize misafir oluyorlar filmlerde. Arada bir E.T. gibi sevimli olanlarına da rastladık hatta. Ama tehditkar uzaylılar daha sık karşımıza çıktı. Özellikle CGI teknolojisinin sunduğu imkanların da yardımıyla, 1996 yapımı “Kurtuluş Günü” filmi ile beraber global tehdit filmleri daha popüler yapımlar haline gelmeye başladı. Gözünü gezegenimize diken istilacı, çirkin (kainat güzelini biz seçiyoruz ne de olsa) uzaylılarla son yıllarda sık sık karşılaştık. Hatta bazıları ürkütücü dev gemilerini dünya yüzeyinin altına saklama cesaretini bile gösterdiler. Aslında global doğal felaketleri de bunlara ekleyecek olursak (dünyamıza çarpan meteorlar, iklim değişiklikleri vs…), bu tip yapımları “dünya felaket filmleri” başlığı altında değerlendirebiliriz. Aşırı şanslı başrol oyuncuları, abartılı tesadüfler veya soğuk espriler katılmadığında doğal felaketleri konu alanlar biraz daha izlenebilir olabiliyor ama şu ana kadarki uzaylı istilaları vasatın oldukça altında kaldılar. Bu durumun en temel sebebi, sanırım her seferinde bilim-kurgu ifadesinin kurmacasını abartıp bilimselliğinin çok arka plana atılması ve klişe sosunun gereğinden fazla kullanılması. Çok basit bir mantıkla, Ay’dan öteye ayak basmamış insanoğlunun, ne kadar yüksek tahribat gücü olan silahlara sahip olduğu malum. Bu durumda, galaksiler arası seyahat edebilen, teknolojisi bizden çok çok üstün, tam teçhizatlı silahlanmış uzaylıların, dünyayı istila etmeye veya teslim almaya niyetlendiğinde atmosferimize bile girmelerine gerek olacağını sanmıyorum. Ama her seferinde yeryüzüne inip delikanlı gibi sıcak temasta bulunma hatasına düşüyorlar ve kahraman Amerikan askerlerini hesaba katmıyorlar.