'Recep İvedik'in İlk Röportajı
27.02.2008

'Recep İvedik'in İlk Röportajı

Basın bülteni ilk elimize ulaştığında, kıtlıktan çıkmış gibi yemek yiyen, tüylü bir adam görünüyordu sadece fotoğraflarda. Şahan Gökbakar’ın televizyonda ilgiyle izlenen Recep İvedik karakterini sinemaya taşıyacağı haberini hemen duyurmuştuk ancak bu boyutta bir ilgi beklemiyorduk, açık konuşmak gerekirse. Ne olduysa filmin fragmanı internette yayınlanmaya başlayınca oldu ve Türk halkı yeni bir yıldız kazandı: “Recep İvedik”. Fragmanı Sinemalar.com’da izlenme rekorları kıran “Recep İvedik”i bu kadar popüler yapan neydi? Onu görür görmez gülmeye başlamamız normal miydi? Bu soruların cevabını ancak ‘Recep İvedik’ karakterinin yaratıcısı Şahan Gökbakar verebilirdi. Yeni başlayan televizyon programı ve “Recep İvedik” filminin tanıtım çalışmaları nedeniyle hareketli günler geçiren Şahan, kendisinden daha ünlü olmayı başaran “Recep İvedik”i ilk kez Sinemalar.com’a anlattı.. Sinemalar.com: “Recep İvedik” filminin fragmanının bu kadar ilgi göreceğini tahmin ediyor muydun? Şahan Gökbakar: Aslında beklediğim bir ilgiydi çünkü diğer skeçler de son derece iyi oranlarda izlenmişti. Ama tabii bir rekor kırması çok hoş. Sinemalar.com’da da rekor kırmış duyduğum kadarıyla. S: Neden skeçlerinde canlandırdığın diğer karakterler değil de, Recep İvedik üzerinden bir film yapmayı tercih ettin? Şahan: Geri dönüşü en çok bu tipten aldım. S: Aslında sokakta binlerce Recep İvedik ile karşılaşıyoruz her gün… Bu karaktere neden bu kadar çok gülüyoruz peki? Şahan: Bence çok bizden bir karakter de o yüzden. Herkes biraz Recep İvedik aslında. S: Recep İvedik’in fragmanının gördüğü ilgi üzerine, hiç ortada yokken, birden “AROG” ve “Osmanlı Cumhuriyeti”nin tanıtım filmlerinin yayınlanması, filminin başarısını gölgelemek için yapılan kasıtlı bir hareket olabilir mi? Şahan: Eğer filminiz başarılıysa bence hiçbir kuvvet bunu engelleyemez. Ama bilinçli bir hareket olduğu çok açık. Bu da beni çok mutlu etti. Demek ki çok ciddi ve ses getiren bir iş yapmışım. S: “AROG” ve “Osmanlı Cumhuriyeti”, “Recep İvedik’e zarar verebilir mi? Ya da tam aksi, “Recep İvedik”ten çok mu korktu acaba diğer komedyenler? Şahan: Bu iki film de neredeyse bir sene sonra vizyona girecek. O yüzden kimse kimseye zarar veremez. S: Skeçleri ve fragmanı oldukça ilgi gören “Recep İvedik”in filminin de aynı başarıyı yakalayacağını düşünüyor musun? Şahan: Bence film benzer bir başarıyı yakalayacak ama ne kadar gişe yapar bilemem. Tek istediğim insanları güldürmek.       S: Skeçlerinde canlandırdığın karakterler içinde filme dönüştürmeyi düşündüğün başka kahramanlar var mı?
‘Recep İvedik’ten Rekor Açılış!
26.02.2008

‘Recep İvedik’ten Rekor Açılış!

22 Şubat’ta 230 kopya ile vizyona giren “Recep İvedik”, Türk sinemasında “Kurtlar Vadisi: Irak” filminden bu yana ilk 3 günde en fazla izlenen ikinci film oldu. İki sene önce yine Şubat ayında vizyona giren “Kurtlar Vadisi: Irak”ı ilk üç günde 1.099.219 kişi izlemişti. Şahan Gökbakar’ın televizyon skeçlerinde canlandırdığı karakterden sinemaya uyarlanan “Recep İvedik” ise ilk üç günde 791.536 kişi tarafından izlenerek tüm zamanların en iyi 2. açılış rekorunu kırdı.
Recep İvedik'in İlk Röportajı
24.02.2008

Recep İvedik'in İlk Röportajı

Basın bülteni ilk elimize ulaştığında, kıtlıktan çıkmış gibi yemek yiyen, tüylü bir adam görünüyordu sadece fotoğraflarda. Şahan Gökbakar’ın televizyonda ilgiyle izlenen Recep İvedik karakterini sinemaya taşıyacağı haberini hemen duyurmuştuk ancak bu boyutta bir ilgi beklemiyorduk, açık konuşmak gerekirse. Ne olduysa filmin fragmanı internette yayınlanmaya başlayınca oldu ve Türk halkı yeni bir yıldız kazandı: “Recep İvedik”. Fragmanı Sinemalar.com’da izlenme rekorları kıran “Recep İvedik”i bu kadar popüler yapan neydi? Onu görür görmez gülmeye başlamamız normal miydi? Bu soruların cevabını ancak ‘Recep İvedik’ karakterinin yaratıcısı Şahan Gökbakar verebilirdi. Yeni başlayan televizyon programı ve “Recep İvedik” filminin tanıtım çalışmaları nedeniyle hareketli günler geçiren Şahan, kendisinden daha ünlü olmayı başaran “Recep İvedik”i ilk kez Sinemalar.com’a anlattı. Bu özel röportaj için kendisine teşekkür ediyor ve 22 Şubat’ta vizyona girecek filmi için başarılar diliyoruz, pek ihtiyacı yok gibi görünse de… Sinemalar.com: “Recep İvedik” filminin fragmanının bu kadar ilgi göreceğini tahmin ediyor muydun? Şahan Gökbakar: Aslında beklediğim bir ilgiydi çünkü diğer skeçler de son derece iyi oranlarda izlenmişti. Ama tabii bir rekor kırması çok hoş. Şu an internette 3 haftada 5 milyon kez izlendi. Sinemalar.com’da da rekor kırmış duyduğum kadarıyla… S: Neden skeçlerinde canlandırdığın diğer karakterler değil de, Recep İvedik üzerinden bir film yapmayı tercih ettin? Şahan: Geri dönüşü en çok bu tipten aldım. S: Aslında sokakta binlerce Recep İvedik ile karşılaşıyoruz her gün… Bu karaktere neden bu kadar çok gülüyoruz peki? Şahan: Bence çok bizden bir karakter de o yüzden. Herkes biraz Recep İvedik aslında. S: Recep İvedik’in fragmanının gördüğü ilgi üzerine, hiç ortada yokken, birden “AROG” ve “Osmanlı Cumhuriyeti”nin tanıtım filmlerinin yayınlanması, filminin başarısını gölgelemek için yapılan kasıtlı bir hareket olabilir mi? Şahan: Eğer filminiz başarılıysa bence hiçbir kuvvet bunu engelleyemez. Ama bilinçli bir hareket olduğu çok açık. Bu da beni çok mutlu etti. Demek ki çok ciddi ve ses getiren bir iş yapmışım. S: “AROG” ve “Osmanlı Cumhuriyeti”, “Recep İvedik’e zarar verebilir mi? Ya da tam aksi, “Recep İvedik”ten çok mu korktu acaba diğer komedyenler? Şahan: Bu iki film de neredeyse bir sene sonra vizyona girecek. O yüzden kimse kimseye zarar veremez. S: Skeçleri ve fragmanı oldukça ilgi gören “Recep İvedik”in filminin de aynı başarıyı yakalayacağını düşünüyor musun? Şahan: Bence film benzer bir başarıyı yakalayacak ama ne kadar gişe yapar bilemem. Tek istediğim insanları güldürmek.       S: Skeçlerinde canlandırdığın karakterler içinde filme dönüştürmeyi düşündüğün başka kahramanlar var mı?
Oscar’a Doğru…
22.02.2008

Oscar’a Doğru…

24 Şubat’taki 2008 Oscar Ödülleri Töreni yaklaştıkça heyecan ve merak da artıyor… 80. Akademi Ödülleri için adayları değerlendirmeye başlamadan önce, Oscar’da şimdiye kadar neler olup bitmiş, bazı veriler ve istatistiklerle göz atalım… Öncelikle son 5 yılın Oscar alan filmlerine bakalım: 2003 – En iyi film dahil olmak üzere 6 dalda Oscar’a, ayrıca 3 Altın Küre ve bir de BAFTA ödülüne layık görülen “Chicago” 2004 – Deyim yerindeyse fantastik dünyada yeni bir kapı açan Peter Jackson’un Yüzüklerin Efendisi serisinin son filmi “Kralın Dönüşü” en iyi film dahil olmak üzere 11 dalda Oscar alarak, Ben-Hur ve Titanic ile birlikte rekora ortak oldu. 2005 – Garsonluktan boksörlüğe uzanan hikayesiyle Hilary Swank’ın canlandırdığı Maggie ve tabi ki Clint Eastwood’un başarısı “Million Dollar Baby” 2006 – Los Angeles’ta birbirini tanımayan insanların otuz altı saatte birbiriyle nasıl tanıştıklarını konu alan “Crash” aynı zamanda en iyi orijinal senaryo Oscar’ının da sahibi olmuştu. 2007 – ve 1929’dan bu yana süre gelen Oscar Törenleri’nde son Oscar Ödülü’nü alan film “The Departed (Köstebek)” 79. Oscar Akademi Ödülleri Töreni’nden tam 4 ödülle ayrılmıştı… Bilgilerimizi tazeleyecek verilerle devam edelim: Son 5 yılın; En İyi Yönetmen Oscarları: 2003 – Roman Polanski (The Pianist) 2004- Peter Jackson (Kralın Dönüşü) 2005- Clint Eastwood (Million Dollar Baby) 2006- Ang Lee (Capote) 2007 – Martin Scorsese (Köstebek) En İyi Kadın ve Erkek Oyuncu Oscarları: 2003 – Nicole Kidman (The Hours), Adrien Brody (The Pianist) 2004 – Charlize Theron (Monster), Sean Penn (Mystic River) 2005 – Hilary Swank (Million Dolar Baby), Jamie Foxx (Ray) 2006 – Reese Witherspoon (Walk The Line), Philip Seymour Hoffman (Capote) 2007 – Helen Mirren (The Quenn), Forest Whitaker (The Last King of Scotland) Şimdi de Oscar tarihindeki istatistiklere göz atalım; 14 Dalda Aday Gösterilmiş Filmler: -          All About Eve (1950), 6 dalda ödül kazanmış. -          Titanic (1997), 11 dalda ödül kazanmış. 13 Dalda Aday Gösterilmiş Filmler: -          Gone with the Wind (1939), 8 dalda ödül -          From Here to Eternity (1953), 8 dalda ödül -          Mary Poppins (1964), 5 dalda ödül -          Who’s Afraid of Virginia Woolf? (1966), 5 dalda ödül -          Forrest Gump (1994), 6 dalda ödül -          Shakespeare in Love (1998), 7 dalda ödül -          The Fellowship of the Ring (2001), 4 dalda ödül -          Chicago (2002), 6 dalda ödül 11 Dalda Ödül Almış Filmler: -          Ben-Hur (1959), 12 dalda aday -          Titanic (1997), 14 dalda aday -          The Return of the King (2003), 11 dalda aday 10 Dalda Ödül Almış Filmler: -          West Side Story (1961), 11 dalda aday 9 Dalda Ödül Almış Filmler: -          Gigi (1958), 9 dalda aday -          The Last Emperor (1987), 9 dalda aday -          The English Patient (1996), 12 dalda aday En Fazla Aday Gösterilen Oyuncular: -          Meryl Streep, 13 dalda aday - 2 ödül -          Katharine Hepburn, 12 dalda aday - 4 ödül -          Jack Nicholson, 12 dalda aday – 3 ödül -          Bette Davis, 10 dalda aday – 2 ödül -          Laurence Oliver, 10 dalda aday – 1 ödül İstatistikleri istemediğimiz kadar uzatmak mümkün, ancak bu kadarı yeterli diye düşünüyorum. Oscar’ın yakın tarihine baktığımızda, ne yazık ki görmek isteyip de göremediğimiz ya da görmemek isteyip de gördüğümüz pek çok film mevcut… Bu konu ayrıca bir tartışma mevzusu olacağı için ayrıntıya girmiyorum. Gel gelelim 80. Akademi Ödülleri’ne… Bildiğiniz üzere Ocak ayının son haftasında Los Angeles’taki törenle toplam 24 dalda verilecek ödüller için adaylar, Film Sanat ve Bilimler Akademisi’nin 5800 üyesinin oylarıyla belirlendi. Californialı bir petrolcüyü konu alan “There Will Be Blood” ve unutulmaz Coen Kardeşler’in filmi “No Country For Old Men” sekizer dalda Oscar’a aday olurken, Altın Küre ve BAFTA ödüllerinde iyi bir performans gösteren “Atonement” ile “Michael Clayton” ise yedişer dalda aday gösterildiler. Ayrıca en iyi yönetmen dalında ise aynı beşliden tek bir fark vardı, “Atonement” yerini Julian Schnabel’in etkileyici Fransızca dram ve biyografi filmi “The Diving Bell and the Butterfly” aldı. Oscar adaylarını değerlendirirken, basın ve anketlere dayalı gözlemlerime ve kendi düşüncelerime gelince... İçlerinden birkaç film hariç, Oscar’a aday olma hakları bile tartışılacak beş adet film… Aday olmalarını burada tartışmak yerine, adayları değerlendirelim. Son Altın Küre ve BAFTA ödüllerinde başarılı bir çıkış yakalayan “Atonement”, sadece Altın Küre ile yetinmek istemiyor. Zaten Oscarlık filmlere genel olarak baktığımızda, drama öğelerini oldukça fazla barındıran filmler olduğu görülür. Yani Akademi’nin gözüne girmek için yüksek bütçeli filmlere gerek yoktur, bu filmler her ne kadar sinefiller tarafından yüksek notlar alsa bile, Akademi üyelerinin ilgisini çekmeyebilir. O açıdan “Kefaret” Akademi üyelerini etkilemiş görünüyor. Zaten adaylar arasında biz kamuoyundan da geçer not alan filmler arasında “Kefaret”. Geçer not alan bir diğer film ise “There Will Be Blood” hiç şüphesiz. Şimdiden IMDb listelerinin üst sıralarını karıştıran bir film. Yeni nesil Citizen Kane olarak görülen film, IMDb Top 250 listesinde Citizen Kane’i bile geride bırakarak 21. sıraya yerleşti ve bu son yıllarda görülen en önemli hareketlerden biriydi. Coen Kardeşler, Fargo’dan bu yana içeriği değil ama kendilerini geliştirmişe benziyorlar. Aynı şekilde yine bir çanta paranın ardından koşacağımız “No Country for Old Men” Top 250’de 34. sıraya yerleşse bile taraflar ve benim kanaâtime göre de Oscar heykelciğine sahip olacak gibi görünmüyor. 7 dalda Oscar’a aday olan “Michael Clayton” en iyi film haricindeki diğer 6 dal için dua etmeye başlasa iyi olur. En zayıf halka olarak gördüğüm “Juno” ise bu dalda Oscar’a aday gösterilerek ödülünü aldı bile… Şüphesiz, En İyi Yönetmen Oscarı, en merakla beklenen ödül çünkü Akademi’nin kamuoyunu -eskilerde de olduğu gibi- şaşırtacağını düşünüyorum. Pek çok kesim “Paul Thomas Anderson” ile “Coen Kardeşler” arasında kararsızlığını sürdürse de Oscar, “Kelebek ve Dalgıç”taki performansıyla “Julian Scnabel”e gidecek gibi görünüyor. Benim düşüncem Coen Kardeşler’i destekliyor… Beş tane birbirinden yetenekli En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ı adayı… Hiç şüphesiz her biri ayrı ayrı Oscar’ı hak ediyor. Hollywood tarihinin belki de en başarılı oyuncularından biri “Tommy Lee Jones” ve ayrıca “Eastern Promises”ta iyi bir performans gösteren “Viggo Mortensen” ne yazık ki bu yıl Oscar’a uzak görülüyorlar. Kamuoyundaki duruşuyla Akademi’nin antipatisini kazanan “George Clooney” ise bu sebepten dolayı ödüle uzak. Geriye kalan iki isimden “Johnny Depp” her ne kadar sevilen ve sempatik bir oyuncu olsa da, bu yıl ödülü “Daniel Day-Lewis”e kaptıracak gibi gözüküyor.    En İyi Kadın Oyuncu kategorisine baktığımızda, yine çekişmeli bir durum söz konusu. Ancak “Ellen Page” için Oscar erken görülürken, “Laura Linney” içinse şansın düşük olduğu açık. Oscarlı oyuncu “Julie Christie”nin alzheimer hastası bir kadın rolündeki performansı göz doldururken, Edith Piaf biyografisi ile “Marion Cotillard” Oscar’ı alarak bizleri şaşırtabilir. Oscar’ın en büyük favorilerinden “Cate Blanchett” aynı yıl iki dalda Oscar’a aday olarak başarısını ortaya koydu zaten. En İyi Özgün Senaryo için, genç bir kızın beklenmedik hamileliği ve bebeği için yaptığı planları konu alan “Juno” Oscar’a en yakın aday. Fakat En İyi Film dalında da aday olan “Michael Clayton” ve senenin bağımsız filmlerinden “Lars and the Real Girl”ü de es geçmemek gerekiyor. Her ne kadar En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu adayları arasında “Casey Affleck” bulunsa da, ödül hiç şüphesiz “Javier Bardem”e gidecek… Belki de en belirsiz kategori En İyi Kadın Oyuncu Ödülü… Akademi belki de iki dalda aday olan “Cate Blanchett”ı en azından bu ödüle layık görebilir ya da “Gone Baby Gone”daki performansıyla “Amy Ryan” Oscar’a en yakın isim. “Takva”yı da adaylar arasında görmek istediğimiz, Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ını Yahudi-Nazi konusunu işleyen “The Counterfeiters” kazanacak gibi. Ancak bir Kazak filmi olan “Mongol” bu ödülü alsa fena olmazdı… Adaylar açıklandığında tepkisiz kalamadığım bir kategori En İyi Animasyon Oscar’ı… Amerika’nın Springfield kasabalarından birinde geçen ancak tüm Amerika’yı ve dünyayı ilgilendiren konularıyla belki de dünyanın en ünlü ailesi haline gelmiş bir dizinin filmi ‘The Simpsons Movie’. Ne yazık ki Akademi Simpsonlar’ı sadece eğlence faktörü olarak görmüş olmalı ki Oscar’a layık görmedi. Fakat Matt Groening’e yapılan bir haksızlık olarak görüyorum bunu… İlginç ve gerekli içeriği ile “Persepolis” Oscar’ı hak ediyor; ancak Akademi Pixar’a oyunu verecektir ve “Ratatoluille” ipi göğüsleyecektir. Diğer kategorilerdeki dikkat çeken filmlere de göz atalım… En İyi Orijinal Film Müziği Ödülü “Once”a gidebilir. En İyi Kostüm kategorisinde “Karayip Korsanları: Dünya’nın Sonu” olmaması, ödülü “Sweeney Todd”un alması anlamına geliyor. Aynı şekilde, En İyi Makyaj’da da “Sweeney Todd”un bulunmaması, ödülü “Karayip Korsanları: Dünya’nın Sonu”na kazandıracaktır. Bu yıl çok beğendiğim bir film olan “3:10 to Yuma” umarım en azından aday olduğu En İyi Müzik Ödülü’nü kazanır. En İyi Görsel Efekt’te de iki film kapışıyor. Milyon dolarlık bütçesiyle “Altın Pusula” Oscar’ı “Karayip Korsanları: Dünya’nın Sonu”na kaptırmayacaktır. Bu sefer Amerika’daki sağlık sorununu ele alan Michael Moore “Sicko”su ile En İyi Belgesel Oscarı’na yakın… Umarım Oscar heykelciklerine hak eden filmler ve isimler sahip olur. Oscar Ödülleri’nin en önemli amacının, Oscar’a sahip olmak isteyen yönetmen ve oyuncuların her geçen sene daha çok çaba göstererek daha kaliteli yapımlarla Dünya sinema sektörünü geliştirmeleri olduğunu düşünüyorum.
5 Dakikada ‘Charlie İş Başında'
21.02.2008

5 Dakikada ‘Charlie İş Başında'

 “Charlie Bartlett / Charlie İş Başında”, aralarında “Meet the Parents” ve “Austin Powers” serisinin de bulunduğu pek çok gişe başarısı olan filmde, Jay Roach’la birlikte işbirliği yaparak dünya çapında bir film editörü olan Jon Poll’un ilk yönetmenlik ve yazar Gustin Nash’in de ilk senaristlik deneyimi. Başrollerini Robert Downey Jr. ve Anton Yelchin’in paylaştığı filmde, gittiği her okuldan kovulan Charlie’nin, devlet okuluna gitmeye başladıktan sonra, erkekler tuvaletine doktor tabelasını asarak, okul arkadaşlarının özel itiraflarını dinleyen, kendi psikiyatrist seanslarında kendisine verilen ilaçları arkadaşlarına vermek gibi akılsızca bir karar alan, gizli ve tabii ki reşit olmayan bir deli doktoruna dönüş hikayesini izleyeceğiz. Türkiye sinemalarında 29 Şubat 2008’de gösterime girecek olan “Charlie Bartlett / Charlie İş Başında” filminin ilk beş dakikası ilk kez ve sadece Sinemalar.com’da. İyi seyirler…
Bayrampaşa: Ben Fazla Kalmayacağım
21.02.2008

Bayrampaşa: Ben Fazla Kalmayacağım

DIGITURK TurkMax ve MinT Prodüksiyon işbirliğiyle oluşturulan, gerçek mahkum ve infaz koruma memurlarının rol aldığı ilk sinema filmi “Bayrampaşa: Ben Fazla Kalmayacağım”,  22 Şubat 2008’de sinemaseverlerle buluşuyor! Hamdi Alkan’ın ilk yönetmenlik denemesi olan “Bayrampaşa Ben Fazla Kalmayacağım” ile, dünyada ilk kez, senaryosunun mahkumlar tarafından yazıldığı, müziklerinin mahkumlar tarafından yapıldığı ve gerçek mahkumların infaz koruma memurları ile birlikte oynadıkları bir film çekilmiş oldu. “Bayrampaşa Ben Fazla Kalmayacağım” filminin senaryosu, Senaryo Yazarları Derneği’nin (SENDER) 2006 yılı Haziran ayında Bayrampaşa ve Paşakapısı Tutukevleri’nde başlattığı 'Hayal Kurmak Serbest Projesi’ kapsamında, Birol Güven Senaryo Atölyesi yönetiminde çalışan mahkumlar tarafından yazıldı ve müzikleri de yine mahkumlar tarafından yapıldı. “Bayrampaşa:Ben Fazla Kalmayacağım”, yanlışlıkla tutuklanıp, derdini anlatamadan yıllarca cezaevinde kalmak zorunda bırakılan bir adamın öyküsü. Evli ve bir çocuk babası olan Erdem (Vural Çelik), hayatını kuaförlük yaparak kazanmaktadır. Bir gün mahalle arkadaşı Ahmet'le (Hakan Yılmaz) karşılaşan Erdem, onunla bir çay bahçesine gitmeye söz verir. Ne var ki Ahmet bir uyuşturucu satıcısıdır ve telefonları dinlenmektedir. Ahmet'le ortak çalıştığı şüphesiyle narkotik şube polisleri tarafından tutuklanan Erdem suçsuz olduğunu anlatmaya çalışsa da, karısı dahil olmak üzere kimseyi inandıramaz. Bu arada Erdem'in hapishaneye düşmesi Eşi Ayşen (Yasemin Conka) tarafından küçük oğlu Ali'den (Okan Tangücü) saklanır. Uzay savaşlarını çok seven Ali, babasının dünyayı uzaylıların saldırısından kurtarmak üzere seçilmiş bir komutan olduğunu sanmaktadır. Bu oyuna zamanla bütün koğuş destek olacaktır. Erdem'in bu koğuştaki misafirliği ise o kadar çabuk bitmeyecektir... Afiş fotoğrafını cezaevi tabur komutanının çektiği filmde, Bayrampaşa'nın gerçeklerine ve gündelik hayatına tanıklık ediliyor. Bayrampaşa Cezaevi’nde çekilen filmde 24’ü başrollerde olmak üzere, 100’den fazla mahkum ve 26 infaz koruma memuru rol aldı. Filmde infaz koruma memurları ile mahkumlara, oyuncu Vural Çelik, Yasemin Conka, Hakan Yılmaz ve Okan Tangücü eşlik eti. Halil Ergün, Tamer Karadağlı, Yeşim Salkım, Savaş Ay, Doğa Rutkay gibi Türkiye’nin ünlü isimleri de konuk oyuncu olarak filmde yer aldılar. “Bayrampaşa Ben Fazla Kalmayacağım” filminin gösteriminden elde edilen gelirin bir bölümü cezaevlerinde kültürel ve sanatsal faaliyetlerin gerçekleştirilmesi için kullanılacak.
‘120’nin Samsun Galası 20 Şubat’ta
18.02.2008

‘120’nin Samsun Galası 20 Şubat’ta

15 Şubat 2008 Cuma günü Türkiye genelinde 181 sinema salonunda gösterime giren "120" filminin; İstanbul, Ankara, Van, Sivas ve KKTC’deki galalarından sonra, film için ayrı bir anlam taşıyan “Samsun Galası” da 20 Şubat 2008 Çarşamba günü saat 20:00’de Samsun Yeşilyurt Alışveriş Merkezi AFM Sinemaları’nda gerçekleşecek.   Gala öncesi AFM Sinemaları’nda, saat 18:00’de, oyunculardan Özge ÖZBERK, Cansel ELÇİN, Emin OLCAY ve yapımcı-senarist-müzisyen Özhan EREN’in katılacağı söyleşi ile sinemaseverler sanatçılarla buluşma fırsatı yakalayacak. 120, 1914 yılı Aralık ayında, Rusların Erzurum istikametinde taarruza geçmesi sonucunda cephanesi biten bir Jandarma Tümenine, sırtlarında cephane yetiştirmeye çabalayan çocukları konu alan bir yapım. Yaşları 12 – 17 arasındaki 120 çocuğun yaşadığı gerçek ölüm – kalım savaşını beyaz perdeye yansıtan filmin öncelikli amacı, özellikle gençlere tarihimizde yaşanan gerçek bir kahramanlık destanını aktararak sahip oldukları tarih bilincini arttırmak ve tarihimizi öğrenme arzularını teşvik etmek. Hikayesi 3 farklı mevsimde geçen 120 filminin çekimleri, Van ve Safranbolu’nun dağları da dahil olmak üzere, aralıklarla 4 ay sürdü; filmin bütün aşamalarında 250 kişilik bir ekip çalıştı. Yaklaşık 3 milyon dolar bütçeli filmde 100’lerce öğrenci, 2000’e yakın figüran ve develer başta olmak üzere birçok taşıma hayvanı rol aldı. “KARLARA YAZILMIŞ GERÇEK BİR DESTAN”ı anlatan 120 filminin yapımcılığı, müzikleri ve senaryosu Özhan EREN’e, hikayesi Hikmet ILGAZ ile Özhan EREN’e ve yönetmenliği Murat SARAÇOĞLU ile yine Özhan EREN’e ait. Filmin oyuncu kadrosunu ise Özge ÖZBERK, Burak SERGEN, Cansel ELÇİN, Emin OLCAY, Demir KARAHAN ve Ahmet UZ oluşturuyor. Süresi 115 dakika olan 120 filmi, türüne meraklı sinemaseverleri bekliyor.
‘Cennet’ Filmine Çin'den Teklif Var!
18.02.2008

‘Cennet’ Filmine Çin'den Teklif Var!

11 Nisan 2008'de vizyona sunulacak, Biray Dalkıran'ın ikinci filmi “Cennet”e, Çin'in önemli yapımcı ve dağıtımcı firmalarından biri olan  Big One Films'ten teklif geldi. “Cennet”in Çin'deki dağıtım haklarına talip olan Big One Films'in başkanı Shan Dongbing,  Berlin Film Festivali'nde filmin fragmanını gördüklerini ve çok etkilendiklerini belirtti. “Cennet”in yapımcısı ve yönetmeni Biray Dalkıran ise, bu gelişme ile ilgili çok heyecanlı olduğunu ve Çin'den gelen bu teklifi değerlendirdiklerini, filmin Çin'de de vizyona sunulmasının bir Türk filmi için çok önemli bir gelişme olacağını kaydetti. Geçen yıl da  Biray Dalkıran'ın ilk filmi  “Araf”ın dvd hakları,  bir Amerikan film şirketi olan Pathfinder Pictures' a satılmış ve  böylelikle "Araf" Türkiye'den Amerika'ya satılan ilk Türk filmi olma unvanını kazanmıştı.
Kısa Filmciler, Dikkat!
18.02.2008

Kısa Filmciler, Dikkat!

2008 Avrupa Kültürlerarası Diyalog Yılı etkinlikleri çerçevesinde, Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu "kültürlerarası diyalog" temalı kısa film yarışmasını bugün başlatıyor. Tüm amatör ve profesyonel film yapımcıları 1 Mayıs 2008 tarihine kadar filmlerini göndererek yarışmaya katılmaya davetlidir. Kültürlerarası Diyalog Kısa Film Yarışması 10 dakikayı geçmeyen ve 1 Ocak 2006 tarihinden sonra çekilmiş her türde kısa filmin katılımına açık. Daha önce, başka yarışma, festival veya benzeri etkinliklere katılmış ya da önceden ödül almış filmler de yarışmaya katılabilir. Yarışmada birincilik ödülünü kazanan film yapımcısı, Oberhausen Kısa Film Festivali’ne (Almanya) seyahat ve Shadow Edius DVX Desktop kurgu sistemi kazanacak. Yarışmanın ikincisi Clermont-Ferrand Kısa Film Festivali’ne (Fransa) seyahat ve Edius Neo Pro Notebook kurgu sistemi; üçüncüsü ise   Rotterdam Kısa Film Festivali’ne (Hollanda) seyahat ve Edius Neo Notebook kurgu sistemi ile ödüllendirilecek. Yarışmaya son katılım tarihi 1 Mayıs 2008 Perşembe. Ön elemeyi geçen filmler 12-13 Mayıs 2008’de Ankara Üniversitesi’nde gösterilecek. Kazananlar ise 15 Mayıs 2008’deki ödül töreninde açıklanacak. Yarışma ile ilgili ayrıntılı bilgi ve başvuru formları Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu’nun resmi web sitesinden edinilebilir: www.avrupa.info.tr.