Testere 5’ten İlk Kareler
05.08.2008

Testere 5’ten İlk Kareler

Geçtiğimiz günlerde tanıtım fragmanını yayınladığımız “Testere 5” filminin merakla beklenen ilk film görselleri yayınlandı. Tobin Bell’in bir kez daha Jigsaw rolünde karşımıza çıkacağı Testere 5’te, serinin diğer filmlerine oranla, kan ve vahşet dolu sahnelerin daha çok yer alacağı konuşuluyor. Yönetmenliğini David Hackl’ın üstlendiği filmin, Ekim 2008’de gösterime girdiğinde, yeni bir gişe rekoru kıracağı tahmin ediliyor. İşte “Testere 5”ten ilk kareler:
Kara Şövalye: Nur İçinde Yat Heath Ledger!
05.08.2008

Kara Şövalye: Nur İçinde Yat Heath Ledger!

Yazıya başlamadan önce bildirmek isterim bu yazı spoiler içermektedir. Filmi izlemeyenlerin okuması tavsiye edilmez. Yılın en çok beklenen filmi en sonunda ülkemizde de gösterime girdi. Büyük vaatlerle yola çıkan ve seyircisinde büyük umutlar uyandıran “Kara Şövalye” lafı hiç dolandırmadan söylüyorum beklentilerin çok çok ötesinde bir film oldu. Öncelikle diğer Batman filmlerinden bambaşka bir filmle karşı karşıyayız. Bir çizgi roman uyarlamasının çok ötesinde, çok daha derin bir konunun, işlenişin ve anlatımın tam ortasındayız. Yüzeysellik yok, ezber yok, klişe yok…”Kara Şövalye”  bir kahraman filminden öte tabir-i caizse bir toplum, ahlak draması ve bu mevhumların sorgulaması. Batman ve Joker’in ikisinin birden filmin iyilik ve adalet timsali salt adil karakteri Harwey Dent’i kendilerine halef seçmeleriyle bir nevi sorgulama başlıyor. Batman, sevdiği kadınla birlikte olmasına rağmen Dent’in asıl iyi, asıl kahraman olması gerektiğine inanıyor. Çünkü Gotham şehrinin maskesiz etten kemikten, güvenilir ve adil bir kahramana ihtiyacı var. Aslında Batman’ın de O’na ihtiyacı var. Çünkü halk Dent’i kahraman ilan ettiği taktirde Batman de istediği normal yaşama kavuşabilir. Joker’in Harwey Dent’i halef seçmesindeki amaç ise en iyinin bile yozlaşabilirliğini gösterebilmek. En iyiyi kötüleştirip istediği kaosu yaratabilmek, insanları ikileme düşürebilmek. Joker’in işi aslında tamamen zıt kutupları birbirine çakıştırmak ve bundan doğacak sonuçla insanların ezberini bozabilmek. Aslında amaçsız, aldığı işten kazandığı bir oda dolusu parayı benzini döküp yakması, ölüme giderken bile çığlık çığlığa gülmesi,yüzündeki yaralara her seferinde farklı hikayeler bulması O’nun amaçsızlığının, bir geçmişinin yada geleceğinin olmayışının  birer ispatı.Tam da kendi tarifinde dediği gibi “İnsanı öldürmeyen şey onu tuhaflaştırır”. Kendisi bu tezinin en güçlü örneği. Batman her zamanki üstün teknoloji eseri kostümüyle arz-ı endam eylerken görünürde basit bir soygunla fitil ateşlenmiş oluyor. Filmin eleştirdiği diğer konulardan bir diğeri de bu zaten; “olay ne kadar büyük olursa olsun dışardan bakanlar tarafından hep basit görülür” düşüncesi. Hatta filmin sonlarına doğru Joker bunu Batman’a kendisi de söylüyor. Filmde ikilemler üzerinde çok fazla duruluyor. Aslında ikilemden kurtulmak oldukça basit bir yazı tura oyunu kadar. Kazanırsın ya da kaybedersin, iyi ya da kötü, dark night ya da white night, yaşarsın ya da ölürsün… Başta paranın iki tarafı da beyazken sonra bir tarafı kararıyor ve bu nokta da işteee “ two face”… Gelelim karakterlere ve oyunculuklara... Batman yine tam formunda, karizma patlaması uçuşları, olağanüstü sesi her şeyiyle dört dörtlük karşımızda. Cristopher Nolan bir önceki Batman filmindeki gibi Bruce Wayne karakterini Batman karakterinden daha derin işlemiş ki önceki filmde çok sevdiğim ayrıntılardan biriydi yine tam isabet olmuş bence. Çünkü süper kahramana çok yüklenmek işi afişe etmekten yüzeyselleştirmekten başka bir işe yaramazdı. Cristian Bale sonuna kadar hakkını vermiş iki karakterinde. Filmin kadın karakteri Rachel ise biraz sönük kalmasına rağmen aslında yine bir ezber bozumunun göstergesi. Çünkü genel itibariyle bu tarz filmlerde kadın karakter hep aşırı güzeldir, esas oğlanın üstünde inanılmaz bir baskısı vardır ve filmin sonuna kadar bir ton gereksiz sahneye neden olur. Oysa Rachel basit bir güzelliğinde arzu nesnesi olabileceğinin bir temsili ve sonra etrafını edilgenleştirmeye çalışmamasıyla da oldukça hoş bir karakter. Bir diğer adamımız ve filmin 2. en iyi performansını gösteren oyuncumuz Harwey Dent yani Two Face yani Aaron Eckhart… Tamamiyle 10 numara bir oyunculuk örneği. Derin işlenmesi ve aslında filmin temel yapısını oluşturması çok daha etkin kılmış haliyle iki yüzlü Harwey’imizi. Tüm iç acıtıcı hallerini yüzünde fazlasıyla görebiliyoruz. Filmin tamamında oyunculuklar oldukça tatmin edici düzeyde zaten en büyük rolünden en küçük rolüne kadar. Ve şimdi sıra O’nda, evet Joker’de… Joker yani Heath Ledger filmin, filmi geçtim tüm Batman serilerinin, onları da geçtim tüm çizgi roman uyarlamalarının ve sinema tarihinin en en en büyük oyunculuk performanslarından birini gösteriyor. Seyircisine haykırır derecede “yok böyle bir adam” dedirtiyor. Maskeli yada makyajlı karakterlere karşı genellikle hep bir ön yargı vardır. Ama hadi yüzü geçelim böyle bir vücut dili örneği yok!. Ki ayrıca yüzü geçmeyelim de zaten sürekli dudaklarını manyaklar gibi yalaması göz hareketleri, kafa hareketleri, o iğrenç gülüşü, eğik yürüyüşü, her ama her şeyiyle dört dörtlüğün bile ötesinde bir oyunculuk. Heath Ledger karaktere öyle mimikler öyle bir ruh hali katıyor ki seyirci resmen ağzı açık izliyor. Hastaneden çıktığı sahne bile tüm oyunculuğunu anlatmaya yeter. Bu makyaj önyargısı en çok Oscar ödüllerinde var ki Johnny Depp’in Jack Sparrow’la ödül alamamasının nedeni de buydu ama tutup ta Joker’i Jack Sparrow’la kıyaslayıp O’na ödül vermezlerse kendimi HOLLYWOOD yazısından aşağı atmayı planlıyorum. Son olarak filmin görselliğinden ve keşke olsaydı dedirten yönlerinden söz edelim. Görsel olarak “Batman Begins”’te yapılamayan her şey yapılmış denilebilir. Aksiyon sahneleri oldukça iyi. Özellikle filmin başındaki banka soygunu sahnesi ve sonraki tır sahnesi. Batmanın uçuşları, arabasının motora dönüşmesi, Lau’yu binadan çıkardığı sahne çok çok iyi sahneler. Filmde keşke olsaydı dediğim tek bir şey var ve eğer o olsaydı bu film bir başyapıt olurdu hiç şüphesiz. Sivillerin mahkumların teknesini patlatma noktasına geldikleri anda orda bir cesaret Nolan o patlamayı yaptırsaymış söylediğim gibi bir başyapıt daha tarihe geçmiş olurmuş. Ama ne kadar öteye gidilirse gidilsin sonuçta bu bir Batman filmi ve devamı da olacak eğer o patlama olsaydı devam olasılığı ortadan bir ihtimal kalkmış olurdu aslında çok da haksız sayılmazlar patlatmamış olmakla. Zaten filmin sonunda Batman’ın, Harwey Dent’in şehit ilan edilmesini, asıl kahraman olmasını sağlaması, kendisini kara şövalyeliğe hapsetmesi de filmin bir “Batman” filmi olduğunun altını ispirtolu kalemlerle çizerek gösteriyor. Sin City’den daha iyi bir çizgi roman uyarlaması yapılamaz diyordum ama işte yapıldı. Sin City’nin papucu böylece dama gitti. Nur içinde yat Heath Ledger… PremierGrup
Kara Şövalye: Kanunsuz Dünya
04.08.2008

Kara Şövalye: Kanunsuz Dünya

Uzun zamandır, şöyle bir dört senedir, koltuğa oturup ışıkların kapanmasını beklerken hiç bu kadar heyecanlandığımı hatırlamıyorum. Her açıdan çok şey beklediğim, bu beklentilerimle sevgili yönetmenin omuzlarına bir hayli yük bindirdiğim, Batman’in son hikayesi Dark Knight (Kara Şövalye)daha önce de görme fırsatı bulduğumuz müthiş açılış sahnesiyle başladı. IMAX kameraları, şehri tepelerden seyrettiğimiz her sahnede kendini hissettirdi. On dakika sonra filmin içine girmiştim bile.
Bir Çılgının İçinde: Dave ile Tanışmasanız da Olur!
31.07.2008

Bir Çılgının İçinde: Dave ile Tanışmasanız da Olur!

Yaz aylarının komedi konusundaki kısır talihi dönsün diye çekilen filmlerin genelde hüsranla sonuçlanmasına alıştık artık sanırım. Daha çok son yıllarda büyük gişe filmlerinin yaz aylarında gösterime girmeye başlamasıyla, takvimin yeni fırsat alanı olan gişe canavarları şanslarını bir bir deniyor. Çok film olmadığı için yüksek gişe rakamlarıyla coşkuyla karşılandıkları bir gerçek. Ama tersi düşünüldüğünde tam bir hezimetle sonuçlanacağı gerçeği de bir yerde bekliyor yapımcıları.
Funny Games U.S. : Hiç Komik Değil!
31.07.2008

Funny Games U.S. : Hiç Komik Değil!

Sadist konulu pek çok film gördük; “Testere”, “Otel”, “Waz”... Bu türe uygun olduğunu düşündüğümüz bir film daha girdi vizyona, “Ölümcül Oyunlar”... Ancak 1997 yapımı “Funny Games” filmini izleyenler en azından bunun böyle olmadığını biliyorlardı. Çünkü her ne kadar içeriği bu tarz filmleri andırsa da bunun böyle olmadığını izleyiciler filmin ilerleyen dakikalarında anlayabilirler. Fakat filmin kendine özgün içeriğiyle, kesinlikle diğer filmlerden bağımsız, izleyicide bıraktığı apayrı bir duygu sinemaseverlere hissettirildi. Film 10 sene sonra Michael Haneke yönetmenliğinde tekrar çekildi. Michael Haneke tabi ki hiç de yabana atılacak bir isim değil, zaten sinema dünyasına ‘Piyanist’ ile damgasını vurmuş bir şahsiyet. Ancak “Funny Games U.S.” adeta kopya senaryoyla, daha uygun ve kaliteli oyuncularla bu sefer bir Amerikan yapımı olarak tekrar hayata geçirildi ve herhangi bir başkalaşım geçirmeden sadece yenilendi. 10 sene sonra bile izleyicide aynı duyguyu tattıracak senaryosu ile... Filmin açılış sahnesi klasik müzik eşliğinde, gayet mutlu ve mesut bir aile tablosu sergileyen; anne, baba ve küçük bir erkek evlattan oluşan çekirdek bir aile, arabalarının arkasına kayıklarını bağlamış tatil yapmak için yazlıklarına gitmekte... Unutmadan ailede ayrıca çok sevimli bir köpek de var. Bu açılış sahnesi ile bile Haneke’nin seyirciyi nasıl etkilemeye çalışacağını anlayabiliyoruz. Sahneleri uzun tutarak seyircinin bilinçaltında etkilenmesini sağlıyor ki filmde sık sık bu duyguyu tadacağız. Her türlü imkanda ve olumsuzlukta bile ailesini koruma ve ayakta kalma direnci ile dikkatlerimizi çeken anne rolümüz Ann yani Naomi Watts kapısına gelen ve komşularının kendilerine yumurta istemesi için gönderdiğini belirten iki tane beyaz yüzlü, temiz görünümlü, eli ayağı düzgün, ellerinde golf eldivenli Paul ve Peter (Micheal Pitt ve Brady Corbet) ile evde yalnız kalır. Bu gençler her ne kadar nazik ve iyi görünümlü olsalar bile, seyirciler yüz ifadelerinden ne kadar cani ve soğukkanlı birer psikopat katil olduğunu hissedebilmiştir. Başlarda iyi aile babası rolündeki, ancak ilerleyen sahnelerde, çaresizlikten kendinden nefret eden ve psikolojisi o denli bozulmuş bir babaya dönüşen Tim Roth, oğlu Georgie (Devon Gearhart) ile yükselen seslere gelirler ve ortamda gerilimin arttığını farkederler. Filmin daha başında golf sopasıyla bacağı kırılan baba çaresizliğe mahkum edilir ve ailesine yapılan zulme ne yazık ki seyirci kalır. Bu durum sinemaseverlerin sürekli sinirini bozmakta, çaresizlik duygusunu ne yazık ki izleyenler de yaşamaktadırlar. Oturma odasını tercih eden katillerimiz çocuğun başına bir poşet geçirerek oyuna başlarlar. Yönetmen apayrı bir üslup sergilemektedir, katilimiz bir anda seyirceye dönerek onlarla da konuşur. Seyirci çok farklı bir heyecan ve duyguya kapılır, ancak yönetmenimiz bir türlü beklenilen gerilimi veremez, kurbanlar acınacak halde ve çaresizdirler. Bu durum iyiden iyiye izleyicinin sinirlerini bozmaktadır. Üstelik yönetmenimiz sahnelerde sürekli gereksiz ayrıntıları göstermekten çekinmemiş, seyircinin canı burnunda bu sahneleri takip etmesi zorlanmıştır. Aksiyon yok derken bir anda tüfek patlar ancak yönetmenimiz bu sahneyi göstermek yerine belki de izleyicinin kendi hayal dünyasına bırakmış ve bu şekilde binlerce sahne yaratmış olabilir... Birden sular durulur, katillerimiz evi terk eder. Bir an kendilerini boşlukta bulan anne ve babamımız belki de olayın şokunda adeta ne yapacaklarını şaşırmışlar, evden ayrılmaları için sürekli yalvardıkları katillerin evi terk etmesini iyi bir şekilde değerlendirememişler, seyirci senaryonun kendi kafalarındaki senaryodan farklı oluşundan dolayı belki de çıldırma noktasına gelmiştir. Kaçmaya çalışan Ann ne yazık ki yakalanır ve oyunun ikinci leveli başlar... Yine bir nebze olsun gerilim bekleyen seyirci bir anda istediğini bulur. Çünkü katilin bir anlık boşluğundan yararlanan Ann tüfeği Peter’a uzatır ve ateş eder. Paul şaşkındır ancak seyircide tarif edilemez bir rahatlama meydana gelmiştir. Fakat bu rahatlama uzun sürmez, Paul birden kumanda aramaya başlar ve akıllarımıza birden ‘Click’ filmi gelir. Yönetmenimiz bir ilginçlik daha gösterir ve sahneyi geri sarar ve Peter’ın hayatını kurtarır. Bu saatten sonra seyircinin filme bakış açısı değişir ve büyük beklentilere girmeden filmi izleyeceklerini anlarlar. Seyirci artık kötü sona hazırdır çünkü yönetmenimiz katilin ölmesine engel olmuş ve George vurulmuştur. Ann’i tekneye alan katillerimiz bir diğer kurbanın evine yaklaşırken başlatmış oldukları oyuna bir son verirler ve çok soğukkanlı bir şekilde eli kolu bağlı olan Ann’i suya atarlar. Hiçbir kurban kurtulamamış, katillerimiz yeni kurbanlarının evine yine yumurta isteme bahanesiyle girmişler ve acımasız oyunlarına devam edecekelerdir. Bu açıdan film çok farklı bir mizah anlayışı içinde seyir almış, beklentileri farklı olan seyirciye farklı duygular yaşatmış ve bu da Heneke’nin üslubunu ortaya koymuştur... Premier Grup
Tüm Güzeller ‘Nine’da Buluşuyor!
30.07.2008

Tüm Güzeller ‘Nine’da Buluşuyor!

Senaryosunu Federico Fellini’nin yazdığı, Rob Marshall’ın yönettiği “Nine”, ünlü isimlerden oluşan oyuncu kadrosu ile dikkat çekiyor.   Yapımına 2009’da başlanacak filmde, Nicole Kidman, Kate Hudson, Penelope Cruz, Marion Cotillard ve Sophia Loren gibi dünyaca ünlü aktrisler başrolleri paylaşacak. Black Eyed Peas grubunun solisti olarak tanınan ve müzik hayatına solo albüm çalışmaları ile devam eden ünlü şarkıcı Stacy Ferguson da (Fergie) filmin oyuncu kadrosunda yer alıyor. Birbirinden güzel oyuncuları ile şimdiden konuşulmaya başlanan filmde, Oscar ödüllü başarılı aktör Daniel Day-Lewis de kamera karşısına geçecek. “Nine”, kişisel ve mesleki açıdan krizin eşiğine gelmiş bir yönetmenin, hayatındaki kadınları nasıl dengede tutmaya çalıştığını konu ediniyor.
Testere 5’in İlk Fragmanı
25.07.2008

Testere 5’in İlk Fragmanı

‘Testere’ dehşet saçmaya devam ediyor. Ekim ayında gösterime girmesi planlanan serinin devam filmi ‘Testere 5’in yönetmenliğini yine David Hackl üstleniyor. Senaryosu hakkında detaylı açıklama yapılmayan filmde, Tobin Bell yine Jigsaw rolünde sinema severlerin karşısına çıkacak. Yeni karakterler ile tanışacağımız ‘Testere 5’te,  Jigsaw'un ölümcül oyunlarından kurtulmayı başaran Hoffman'ın, sırrı ortaya çıkınca önüne çıkan tüm engelleri yok etmek için elinden geleni yapacağı söyleniyor. Merakla beklenen ‘Testere 5’in ilk fragmanını izlemek için aşağıdaki videoya tıklayın!