Nehir Erdoğan Özel Röportajı
13.03.2008

Nehir Erdoğan Özel Röportajı

Nehir Erdoğan… Yeni neslin güzel ve başarılı oyuncularından biri. Oyunculuğun ana kriterinin güzellik olduğu ülkemizde; farkını ortaya koyan, yeteneğini ön plana çıkarmayı başaran ender güzellerden… Televizyon dizilerinde ve popüler filmlerde gösterdiği performanslardan sonra Amerika yolcusu olan genç oyuncu, şimdilerde yeni filmi Broken Angel / Meleğin Sırları’nın heyecanını yaşıyor. “Hollywood yapımı ilk Türk filmi” olan Meleğin Sırları’nda başrolü üstlenen Nehir Erdoğan ile beklediğimden daha sıcak bir röportaj yaptık. Ekranda biraz soğuk göründüğünü kendisi de kabul ediyor ancak okuyunca siz de anlayacaksınız ki, oldukça keyifli ve esprili biri…Sinemalar.com: “Meleğin Sırları” filminde başrol oynamanız için yönetmen Aclan Büyüktürkoğlu\'ndan mı teklif aldınız? Nehir Erdoğan: Evet, yönetmen Aclan Büyüktürkoğlu ile bu proje sebebiyle tanıştık. Ön görüşmenin ardından -ki küçük bir oyunculuk sınavına da tabii tutulmuştum bu görüşmede- birlikte yol almaya karar verdik… Ardından gelen üç yıl boyunca da Aclan ve eşi Leslie ile kimi zaman Amerika’da kimi zaman Türkiye’de projeyle ilgili sık sık görüştük. Üç yıl önce alınmış bir karar olması sebebiyle, senaryo ve benim karakterim üzerine Aclan’ın fikirlerinden çokça yararlanma şansım oldu.S: Türkiye’de rol aldığınız birkaç dizi ve filmden sonra, Hollywood yapımı bir Türk filminde başrolde oynamak için biraz erken gibi bir kaygıya kapıldınız mı?N: Bilmem. 27 yaşındayım. Hollywood için  yaş sınırı mı vardı?  İşin şakası bir tarafa, sadece Hollywood olduğu için değil, her yeni işimin başlangıcında heyecanla birlikte biraz kaygı da duyarım… Bu da hiçbir zaman kaybetmek istemediğim bir şey…Çünkü ister tv dizisi olsun, ister Hollywood yapımı bir sinema filmi, heyecan duymadığım gün hayatta kendime yapacak başka şeyler bulmam gerektiği gündür, bunu bilirim.S: Kendinizi bir oyuncu olarak nasıl görüyorsunuz ?N: Bilemem. Bu soruyu ben yanıtlayamam. Yanıtlamam.S: O zaman rolünüzden konuşalım. Canlandırdığınız “Ebru” nasıl bir karakter? Bu karaktere adapte olmak kolay mıydı sizin için?N: Son zamanlarda çıldırmışcasına artan ‘başarıya giden yol’ provakasyonları, büyük güçlerin, kendilerine göre büyük emelleri için pompaladığı ‘daha, daha, daha fazla’ ara gazları, bu gazlara gelmeyip, ‘güçlü karakter’ başlığı altında kalbini sertleştirmeyen kimseler için ne anlam ifade ediyor acaba? Ben söyleyeyim, bu insanlar, ki ‘Ebru da bunlardan biri, ‘arada kalanın canı çıksın’cı sistemin direnen kurbanlarından biri… Bu karaktere adapte olmaya gelince, ben de aynı devirde, aynı sistem içinde yaşıyorum…S: Filmi bir seyirci gözüyle değerlendirdiğinizde, izlemek için üç sebep sayabilir misiniz?N: Bizde hep bir ‘adamlar yapmış abi’ cilik vardır. ‘Onların yapmışlıklarından özenerek bahsederken ,çoğu zaman kendi iyi taraflarımızı, değerlerimizi, Anadolu insanının kalplerindeki  sevgi doluluğu, birbirimize olan bağlarımızın kuvvetinden gelen güven duygusunun güzelliğini ve daha bir çok iyiliğimizi unutuveririz… Bu film bu anlamda gururumuzu okşayacak…Ve…İyi bir yönetmen…İyi ışık…İyi kurgu…Güzel anlatım…S: Artık oyunculuk kulvarında daha üst bir çizgiye ulaştığınızı söyleyebilir miyiz bu film yoluyla?N: Sahte tevazuluk değil amacım ama gerçekten kulvarlarla, alt-üst çizgilerle ilgilenmiyorum…Ama siz söylerseniz teşekkür ederim.. S: Fragmanı ilk izlediğimde sizi yabancı bir oyuncu sandım, bunu söyleyebilirim. Türkiye’den ve özellikle Hollywood’dan takdir ettiğiniz ya da örnek aldığınız oyuncular var mı?N: İzlemekten zevk aldığım çok oyuncu var...İsim aklımda tutamıyorum ama...S: Kadrodaki yabancı oyuncular ya da film ekibiyle uyum sağlayabildiniz mi?N: Orada hepimiz, ortak bir amaç için, filmimizin iyi çıkması için çok çalıştık. Bir buçuk ay boyunca durmadan çalıştık. Aslına bakarsanız film yer yer Amerikan sistemini eleştirip, çokça da Türkiye’yi ve Türkleri yüceltiyor. Amerikalı oyuncular da tabii yer aldıkları filmin  senaryosunu, ne anlattığını biliyorlar… Ama filmde yalan olan hiçbir şey yok. Dolayısıyla onlar da tamamen adil bir şekilde, Türklere ve Türkiye’ye olan sıcak bakışlarını hep belli ettiler. Son derece uyumlu ve zevkli geçen bir süreçti.S: Sizi hiç kimsenin tanımadığı Amerika sokaklarında gezerken, Türkiye’deki popülaritenizi özlediğinizi hissettiğiniz oldu mu?N: Ey özgürlük!!...  Amerika sokaklarında gezmeye fırsatım olmadı… Sette ise bu özlemimi gidermeye yetecek kadar Türk vardı. S: Bu yolun devamında ne var? Çok daha iyi bir oyuncu mu olmak istiyor Nehir Erdoğan yoksa sunuculuk ve benzeri işlere devam edecek misiniz?N: Tabii ki, her zaman, her yeni adımda daha iyi bir oyuncu olmak için çalışacağıma and içerim! Şanslıyım ki, kolay kolay sıkılmayacağım, yaşım ve yaşadıklarım ve gördüklerimle birlikte, hep gelişime açık bir meslek oyunculuk…Oyunculuk mu sunuculuk mu dersen, oyunculuk derim ama sanırım böyle bir tehdidin yok.  Dolayısıyla sunuculuk, televizyonculuk da yeri geldiğinde yapmaya devam edeceğim işler.S: Genç oyuncu adaylarına ya da Türkiye’deki meslektaşlarınıza Hollywood kapılarını zorlamalarını önerir misiniz? N: Tabii ki… Kapıları zorlamak değil ama doğru kişilerle, doğru zamanlarda, doğru işler yapmak için istekte bulunmak ve bunun için çalışmak, sonuç alındığında ülkemiz için de gurur verici olmaz mı? Hollywood sinema sektörünün güçlü ve gelişmiş olduğu bir yer.. Türkiye’de ise orada çalışabilecek nitelikte, yetenekte çok fazla oyuncu var… Ülkemizi küçümsemeye gerek yok.. Evet, belki bir çok konuda olduğu gibi, sinema sektöründe de sistemimiz ve paramız yok, ama oyunculuk kalitesiyle Türkiye’de onlardan hiçbir şekilde aşağı kalmayacak yüzlerce oyuncu var.
Ankara’da ‘Festival’ Zamanı!
13.03.2008

Ankara’da ‘Festival’ Zamanı!

19. Ankara Uluslararası Film Festivali, 13 - 23 Mart 2008 tarihleri arasında Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından düzenlenecek. Festival Açılış Töreni; 13 Mart Perşembe günü, saat 19.30’da, A.Ü. Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Farabi Salonu’nda gerçekleştirildi. Dolunay Soysert ve Emre Karayel’in sunduğu tören, açılış konuşmalarının ardından Festival Özel Ödülleri’nin sunumuyla devam etti. Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından her yıl geleneksel olarak verilen Kitle İletişim Ödülü, Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi ve Altyazı Sinema Dergisi’ne; daha önce Kerim Afşar, Cüneyt Gökçer, Cemil Eren, Kayıhan Keskinok ve Erhan Bener’e  verilen “Sanat Çınarı” ödülü Sevda Şener’e; festivalin kurucularından Aziz Nesin’in adını taşıyan Emek Ödülü ise , 50 yıldır Ankara’da makinistlik yapan Ramazan Çetin’e verildi. Açılış törenine gelen konuklar, Auschwitz toplama kampından SS silahlarını, üniformaları ve komutanın arabasını alarak en cesur kaçışı gerçekleştiren dört mahkumu konu alan kurgusal belgesel ‘Kaçak’ı izlediler. Geceye filmin baş kahramanı Kazimierz Piechowski de katıldı ve kendisine teşekkür plaketi sunuldu. Gecede ayrıca Kerem Görsev ve Sibel Köse, film müziklerinden oluşan bir konser verdiler.Kapanış Töreni 23 Mart’ta Festival kapsamında düzenlenen ulusal uzun, kısa ve belgesel film yarışmalarında verilen ödüllerin sahiplerini bulacağı kapanış töreni 23 Mart Pazar günü Farabi Salonu’nda gerçekleştirilecek. Gecenin sunuculuğunu ise Janset ve Toprak Sergen üstlenecek.
‘Ara’ Gösterime Giriyor
13.03.2008

‘Ara’ Gösterime Giriyor

Geçtiğimiz Ekim ayında gerçekleştirilen 44. Altın Portakal Film Festivali’ne gerekçe gösterilmeden kabul edilmeyen “Ara” izleyiciyle buluşuyor. Film, cesur sevişme sahneleriyle de dikkatleri üzerine çekecek… Yönetimi ve senaryosu Ümit Ünal’a ait olan “Ara”, geçtiğimiz Ekim ayında gerçekleştirilen 44. Altın Portakal Film Festivali’ne gerekçe gösterilmeden kabul edilmemişti. Ünal, Festival Komitesi Başkanı Engin Yiğitgil’e mektup yazarak “Ara”nın Altın Portakal Film Festivali’ne kabul edilmeyişinin nedeninin açıklanmasını istemişti. Açıklamanın yapılmaması üzerine Ümit Ünal, Engin Yiğitgil’i eleştirerek “Ara”nın festivale kabul edilmemesini protesto etmek için bundan sonra hiçbir filmini Altın Portakal Film Festivali’ne göndermeyeceğini dile getirmişti. Adı ilk kez bu tartışmalarla duyulan “Ara”, 21 Mart’ta izleyicinin karşısına çıkıyor. Film, birbirini seven ama aldatan, ölesiye kıran ama bırakamayan sevgililerin hikâyesini beyazperdeye yansıtacak. Ümit Ünal, “Ara”yı şöyle tanımlıyor. “Türkiye, son 20-30 yılda çok büyük bir değişim geçirdi. Bu dönemi ergenlik ve gençlik dönemleri olarak geçiren insanlar daha iyi yaşama, daha çok tüketme, daha çok kazanma arzusunu, hırsı, arsızlığı, yırtıklığı öğrendi. Ama insan ruhları aynı hızla değişmedi. 30 yıl öncesine göre daha zengin bir ülkeyiz ama manevi hayatımız aynı şekilde zenginleşmedi. Son yıllarda, çevremde tek tek insanların veya çiftlerin darmadağın olduğunu gördüm. Bir çok arkadaşım veya uzaktan tanıdığım insanlar, 40’lı yaşlara gelince hayatlarında ciddi bir manevi boşluk olduğunu gördüler. Koca bir kara delik. Kimi o boşluğu daha çok parayla, daha çok eşyayla, kimi cinsel fetihlerle, kimi inançla, kimi alkol veya uyuşturucuyla doldurmaya çalıştı. Kimi tamamen kayboldu gitti, kimi kendini kandırmayı başardı.” “Ara”da başrolleri tiyatro kökenli oyuncular; Serhat Tutumler, Betül Çobanoğlu, Erdem Akakçe ve Selen Uçer paylaşıyor.
‘O...Çocukları’nın Yeni Kadrosu
10.03.2008

‘O...Çocukları’nın Yeni Kadrosu

Daha önce Hülya Avşar’ın başrolünü üstleneceği duyurulan “O…Çocukları”nın oyuncu kadrosunda değişiklikler oldu. Murat Saraçoğlu’nun yönetmenliğinde çekilen filmde başroldeki ‘Mehtap Anne’ karakterini Hülya Avşar yerine Demet Akbağ canlandıracak. Senaryosu Sırrı Süreyya Önder tarafından yazılan filmin diğer oyuncuları ise Özgü Namal, Sarp Apak, Altan Erkekli ve İpek Tuzcuoğlu olarak belirlendi. Çocuk psikolojisi, eğitim, töre, annelik duygusu ve kadın-erkek ilişkileri gibi toplumsal değer yargılarını sorgulayacak olan filmde, Türkiye’nin askeri rejimin yönetimi altında olduğu 1981 yılında, hayat kadınlarının çocuklarına bakıcılık yapan bir emanetçi annenin evinin ekseninde gelişen olayları izleyeceğiz. Hayata dair tüm gerçeklerin ve duyguların iç içe örüldüğü bu evde yaşanacak olayların izleyenleri etkilemesi bekleniyor.
İhtiyarlara Yer Yok, Oscar’a Yer Çok!
07.03.2008

İhtiyarlara Yer Yok, Oscar’a Yer Çok!

‘En iyi film’, ‘en iyi yönetmen’, ‘en iyi yardımcı erkek oyuncu’ ve ‘en iyi uyarlama senaryo’ dallarında Oscar kazanan “İhtiyarlara Yer Yok / No Country For Old Men”, Cormac McCarthy’nin 2003 yılında yayınlanan ve büyük başarı kazanan aynı adlı kitabından beyazperdeye uyarlandı. Cormac McCarthy’nin yarattığı karmaşık karakterler ve sembolik temalar, eserde öylesine geniş kapsamlıydı ki, kitap sayfalarının gücünü çarpıcı görüntülere ve ilginç diyaloglara dönüştürecek yönetmenin de en az McCarthy kadar zengin bir hayal gücüne ve dehaya sahip olması gerekiyordu.
‘Meleğin Sırları’ Özel Röportaj
06.03.2008

‘Meleğin Sırları’ Özel Röportaj

“Hollywood” bizlere ışıltılı ve görkemli bir dünyayı çağrıştırırken, ona zorluklar ve engellerle dolu mücadele yıllarını hatırlatıyor. Kolay değil tabii ki, Ankara’dan Hollywood’a gidip, Amerikalı oyuncularla, Hollywood standartlarında bir film çekebilmek. “Hollywood yapımı ilk Türk filmi” olan Broken Angel / Meleğin Sırları’nın yönetmeni Aclan Büyüktürkoğlu, filmine çocuğu gibi sahip çıkan yönetmenlerden. Hayalini gerçekleştirmiş olmanın verdiği haklı gururu ve mutluluğu gözlerinden de okunuyor, sözlerinden de… 14 Mart’ta gösterime giren “Meleğin Sırları” filmini anlatmasını istedik Aclan Büyüktürkoğlu’ndan. Ankara Devlet Tiyatrosu’ndan Hollywood stüdyolarına uzanan bir ‘azmin zaferi’ hikayesi okuyacaksınız aşağıdaki satırlarda...
SİYAD Ödülleri Sahiplerini Buldu
04.03.2008

SİYAD Ödülleri Sahiplerini Buldu

SİYAD (Sinema Yazarları Derneği) 40. Türk Sineması Ödülleri, Maslak Tim Show Center\'da yapılan törenle sahiplerini buldu. Gecede "Yumurta", En İyi Film başta olmak üzere 8 dalda ödül kazandı. Derya Alabora "Adem\'in Trenleri"ndeki performansıyla En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, İlyas Salman "Sis ve Gece"deki rolüyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, Zülfü Livaneli ise "Mutluluk"la En İyi Müzik ödülünü aldı. Ödüllerin tam listesi şöyle: - En iyi film: Yumurta - En iyi yönetim: Semih Kaplanoğlu (Yumurta) - Mahmut Tali Öngören en iyi senaryo: Semih Kaplanoğlu, Orçun Köksal (Yumurta) - Cahide Sonku en iyi kadın oyuncu performansı: Saadet Işıl Aksoy (Yumurta) - En iyi erkek oyuncu performansı: Nejat İşler (Yumurta) - En iyi yardımcı kadın oyuncu performansı: Derya Alabora (Adem\'in Trenleri) - En iyi yardımcı erkek oyuncu performansı: İlyas Salman (Sis ve Gece) - En iyi görüntü yönetmeni: Özgür Eken (Yumurta) - En iyi müzik: Zülfü Livaneli (Mutluluk) - En iyi sanat yönetmeni: Naz Erayda (Yumurta) - En iyi kurgu: Ayhan Ergürsel, Suzan Hande Güneri, Semih Kaplanoğlu (Yumurta) Törende ayrıca Kadir İnanır, Müjde Ar ve Safa Önal\'a Onur Ödülleri, Üstün Karabol\'a ise Emek Ödülü verildi. Umut Veren Sanatçı ödülünün sahibi Melis Birkan oldu. * Geceden özel görüntüler “Siyad Ödülleri” grubunda yer almaktadır. Resim galerisi için tıklayın.
Ellen Page \'Juno\'yu Anlatıyor...
03.03.2008

Ellen Page \'Juno\'yu Anlatıyor...

"En İyi Kadın Oyuncu" dalında Oscar’a aday gösterilen 20 yaşındaki Ellen Page, diğer dört rakibinin yarısı yaşındaydı. Dört dalda Oscar’a aday gösterilen ve "En İyi Özgün Senaryo" dalında Oscar’ı kucaklayan “Juno”nun başrol oyuncusu Ellen Page, “Juno” ile beraber kariyerinde meydana gelen patlamayı ve Oscar adaylığı hakkındaki düşüncelerini anlattı. -“Juno”nun aşırı şişirilmiş ve abartılmış bir film olarak algılanacağını düşündün mü hiç?
Mersin’in ‘Sokak’ Çocukları
03.03.2008

Mersin’in ‘Sokak’ Çocukları

Dernekleşme sürecini tamamlayan Mersinema, Bahçe Mahallesi\'nde Çarşı Polis Merkezi karşısındaki Mersin Evi\'ni dernek binasına dönüştürdü. Dernek binası; sinema, tiyatro, resim ve fotoğraf hakkında atölye çalışmalarının gerçekleştiği bir kültür merkezi haline getirilecek. Derneğin ilk filmi ise sokak çocuklarını konu alıyor. "Sokak" ismi verilen uzun metrajlı film, sokak çocuklarının hayatını anlatıyor, bir çocuğun sokağı seçmesinin nedenlerine ışık tutuyor.
Festival Filmleri Diyarbakır’a Gidiyor
29.02.2008

Festival Filmleri Diyarbakır’a Gidiyor

Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından gerçekleştirilen “19. Ankara Uluslararası Film Festivali”, 22 – 28 Mart tarihleri arasında Diyarbakırlı sinemaseverlerle buluşacak. Diyarbakır Sanat Merkezi ve Yenişehir Belediyesi işbirliği ile Ankara Uluslararası Film Festivali programının bir bölümünü izleyebilecek olan Diyarbakırlı sinemaseverler; bu kapsamda festivalin dünya sineması programından Aleksi Salmenperä’nın Erkek İşi (A Man\'s Job, 2007) , John Cassavetes’in Gölgeler (Shadows, 1959) ve Açılış Gecesi (Opening Night, 1977), Daniel Gruener’ın Pazar Günleri Asla (Never on Sundays, 2006), Noël Mitrani’nin İgor Rizzi’nin Peşinde (On the Trail of Igor Rizzi, 2006) ve Zoltán Kamondi’nin Dolina (Dolina, 2007) gibi öne çıkan filmlerinin yanı sıra pek çok kısa ve belgesel filmi de  seyredebilecekler. Diyarbakır Sanat Merkezi Avrupa Sineması ve Yenişehir Galeria Sinemaları’nda yapılacak gösterimlerde, sinemaseverler bazı filmlerin yönetmen ve oyuncularıyla bir araya gelme olanağı da bulacak.