‘Cennet’ Filmine Çin\'den Teklif Var!
18.02.2008

‘Cennet’ Filmine Çin\'den Teklif Var!

11 Nisan 2008\'de vizyona sunulacak, Biray Dalkıran\'ın ikinci filmi “Cennet”e, Çin\'in önemli yapımcı ve dağıtımcı firmalarından biri olan  Big One Films\'ten teklif geldi. “Cennet”in Çin\'deki dağıtım haklarına talip olan Big One Films\'in başkanı Shan Dongbing,  Berlin Film Festivali\'nde filmin fragmanını gördüklerini ve çok etkilendiklerini belirtti. “Cennet”in yapımcısı ve yönetmeni Biray Dalkıran ise, bu gelişme ile ilgili çok heyecanlı olduğunu ve Çin\'den gelen bu teklifi değerlendirdiklerini, filmin Çin\'de de vizyona sunulmasının bir Türk filmi için çok önemli bir gelişme olacağını kaydetti. Geçen yıl da  Biray Dalkıran\'ın ilk filmi  “Araf”ın dvd hakları,  bir Amerikan film şirketi olan Pathfinder Pictures\' a satılmış ve  böylelikle "Araf" Türkiye\'den Amerika\'ya satılan ilk Türk filmi olma unvanını kazanmıştı.
Kısa Filmciler, Dikkat!
18.02.2008

Kısa Filmciler, Dikkat!

2008 Avrupa Kültürlerarası Diyalog Yılı etkinlikleri çerçevesinde, Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu "kültürlerarası diyalog" temalı kısa film yarışmasını bugün başlatıyor. Tüm amatör ve profesyonel film yapımcıları 1 Mayıs 2008 tarihine kadar filmlerini göndererek yarışmaya katılmaya davetlidir. Kültürlerarası Diyalog Kısa Film Yarışması 10 dakikayı geçmeyen ve 1 Ocak 2006 tarihinden sonra çekilmiş her türde kısa filmin katılımına açık. Daha önce, başka yarışma, festival veya benzeri etkinliklere katılmış ya da önceden ödül almış filmler de yarışmaya katılabilir. Yarışmada birincilik ödülünü kazanan film yapımcısı, Oberhausen Kısa Film Festivali’ne (Almanya) seyahat ve Shadow Edius DVX Desktop kurgu sistemi kazanacak. Yarışmanın ikincisi Clermont-Ferrand Kısa Film Festivali’ne (Fransa) seyahat ve Edius Neo Pro Notebook kurgu sistemi; üçüncüsü ise   Rotterdam Kısa Film Festivali’ne (Hollanda) seyahat ve Edius Neo Notebook kurgu sistemi ile ödüllendirilecek. Yarışmaya son katılım tarihi 1 Mayıs 2008 Perşembe. Ön elemeyi geçen filmler 12-13 Mayıs 2008’de Ankara Üniversitesi’nde gösterilecek. Kazananlar ise 15 Mayıs 2008’deki ödül töreninde açıklanacak. Yarışma ile ilgili ayrıntılı bilgi ve başvuru formları Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu’nun resmi web sitesinden edinilebilir: www.avrupa.info.tr.
‘Son Ders’ ile Randevunuz Var!
15.02.2008

‘Son Ders’ ile Randevunuz Var!

8 Şubat\'ta vizyona sunulan, yönetmenliğini M. Uğur Yağcıoğlu ile Iraz Okumuş\'un yaptığı, başlıca rollerde usta oyuncu Ferhan Şensoy, Kaan Urgancıoğlu, Ege Aydan, Ece Uslu, Durul Bazan,  Ekin Türkmen, Dost Elver, Engin Hepileri, Birce Akalay, Burak Sarımola, Aylin Kontente, Neriman Uğur, Ali Yaylı ve Burcu Okutulmuş\'un yer aldığı “Son Ders” filmi, 16 Şubat Cumartesi günü Altunizade Capitol sinemalarında seyircilerin karşısına bir sürprizle çıkıyor. Filmin 16:15\'teki biletli  özel gösterimine, “Son Ders”in yönetmen ve oyuncuları katılarak, filmi sinemaseverler ile birlikte izleyecek. Bu sayede sinemaseverler, film öncesi ve sonrasında yönetmen ve oyuncularla sohbet etme olanağı bulacak.
“Canavar” Saldırıya Geçti!
15.02.2008

“Canavar” Saldırıya Geçti!

“Lost” ve “Alias” gibi bağımlılık yaratan TV dizilerinin yaratıcısı, “Görevimiz Tehlike 3” ve “Star Trek 11”in yönetmeni J.J. Abrams’ın yapımcılığını üstlendiği tüyler ürpertecek bir korku filmi: “Cloverfield”, Türkçe adıyla “Canavar”. Böylesine merak uyandıran bir projenin Türkçe adının “Canavar” olarak lanse edilmesi, hikayenin tüm sırrını açığa çıkarıyor ve ne yazık ki filmin çekiciliği azalıyor.   Başlangıçta filmin konusuna göz atacak olursak: Japonya’ya gitmeye hazırlanan Rob (Michael Stahl-David), arkadaşları için bir elveda partisi düzenler. Bu partiyi, o güne kadar dile getiremediği çözümlenmemiş duygularını itiraf etmek ve arkadaşlarına bağlılığını güçlendirmek için bir fırsat olarak görmektedir.
\'Sweeney Todd\': Kana ve Müziğe Susayanlar İçin
14.02.2008

\'Sweeney Todd\': Kana ve Müziğe Susayanlar İçin

Vizyon sahibi sinemacı Tim Burton (“Batman”, “Charlie and the Chocolate Factory”) ile Oscar ve Altın Küre adayı Johnny Depp (“Charlie and the Chocolate Factory/Charlie’nin Çikolata Fabrikası”, “Pirates of the Caribbean/Karayip Korsanları” üçlemesi) yeni drama-gerilim “Sweeney Todd: Fleet Sokağı’nın Şeytan Berberi”nde bir araya geldi. Efsanevi söz yazarı-besteci Stephen Sondheim’ın ödüllü müzikal başyapıtına dayanan film, zorlayıcı ve orijinal bir vizyona sahip. Depp, haksız yere hapse gönderilen, ve sadece bu acımasız ceza için değil, karısı ile kızına olanların üzücü sonuçları için de intikam yemini eden Benjamin Barker’ı, Helena Bonham Carter ise onun saplantılı ölçüde kararlı suç ortağı Bayan Nellie Lovett’ı canlandırıyor.   “Bu yapıma adım atarken stüdyo yöneticilerine, ‘Beyler, bu filmde çok fazla kan olacak’ dedim” diyen yönetmen Tim Burton, belli ki böylesine çarpık bir hikayenin Bayan Lovett’ın ünlü turtalarından biri kadar kanlı olması gerektiğini anlamıştı; ne de olsa, Sweeney Todd hakikaten dehşet verici bir karakterdi. Her ne kadar bazıları onun asla var olmadığını iddia etse de, diğerleri 18. yüzyılın Fleet Sokağı’ndaki efsanevi “Şeytan Berberi”nin tam hikayesini belgelediler. Tim Burton müşterilerinin boğazını kestikten sonra pastane sahibi Bayan Lovett’la birlikte cesetlerin etlerini öğüterek, halkın bayıla bayıla yediği etli turtalar hazırlayan seri katil berber Sweeney Todd’un hikayesini cici bir şekilde sunuyor. ‘Sweeney Todd’ baştan sona bir keyif yolculuğu: Korkutucu, muazzam komik ve melodik açıdan heyecan verici. Depp de tek kelimeyle şahane. Aktör oyunculuk ile şarkıcılık arasındaki farkı ortadan kaldırıp, bu iki beceriyi filmi dört dörtlük kılacak şekilde bütünleştiriyor. Burton’ın sansasyonel çalışması ‘Sweeney Todd’, Sondheim’ın son derece güçlü ve heyecanlı müziği eşliğinde, hem kanlı, samimi ve epik, hem de korkutucu ve yürek parçalayıcı. Burton gerçekten vizyon sahibi bir sinemacı; görüntü yönetmeni Dariusz Wolski, marifetli kostüm tasarımcısı Colleen Atwood ve yapım tasarımcısı Dante Ferretti’nin katkısıyla bir müzikalin sinemaya aktarımı konusunda yeni yüksek standartlar getiriyor. Burton’ın kanı kullanışı pek gerçekçi değil. Ama sahnelerde büyük ölçüde şiddet var. Film trajik seyrini sürdürürken, Burton müthiş bir zafere imza atıyor. Her yeri kanla kaplı Sweeney nihayet duygularıyla yüzleşiyor ve Depp karakterin acı dolu yüreğini ortaya çıkartıyor. Bu nefes kesici güzellik ve dehşet anı çok çarpıcı ve büyüleyici.Azılı Katil “Sweeney Todd”un Gerçek Yaşam Öyküsü   Sweeney Todd’un 1748’de ipek işçiliği yapan, yoksul ve alkolik bir çiftin tek çocuğu olarak doğduğuna inanılıyor. O dönemde Londra’da hastalık, kirlilik, ve ahlaksızlık kol gezmektedir. Genç Todd bir değirmende anne babasıyla birlikte çalışarak büyür. Anne babası gizemli bir şekilde ortadan kaybolur ve Todd, henüz 14 yaşında, küçük bir hırsızlıktan tutuklanıp Newgate Hapishanesi’ne gönderilir; bu aslında insaflı bir ceza olarak görülür çünkü çoğu çocuk hırsız suçları yüzünden asılmaktadır. Katiller ve sahtekarların arasında yaşayan Todd, iddialara göre, hapishane berberi olan eski mahkum Elmer Plummer’ın çırağı olur. Berberler bazı cerrahi uygulamalar da yaptıkları için, Todd berberliğin yanı sıra, anatominin bazı yönlerini, ve geriye yatmış durumdaki müşterinin cebini boşaltmayı da öğrenir. Bu yetenekler serbest kalmasından sonra ona büyük fayda sağlar, ama açgözlülüğü, kıskançlığı ve dizginlenemeyen öfkesi genç adama baskın geldiği için cinayetler başlar. Todd çok geçmeden Fleet Sokağı 186 numarada St. Dunstan Kiliesi’nin yanı başında bir dükkan açar. Kilisenin altında cemaat üyelerinin gömülü olduğu unutulmuş yeraltı tünelleri ve mezarları bulunmaktadır. Todd hizmetlerinin reklamını yapmak için, vitrinine kavanozlar içinde dişler, saçlar ve kan koyar. Odanın tam ortasındaysa en dahiyane ve sinsi aracı durmaktadır: Berber koltuğu. Anlatılana göre, Todd suçlarını gizlemek için zeminde 360 derece dönebilen bir tuzak kapı  yaratır. Her iki tarafına da bir berber koltuğu monte edilen bu kapı, bir kol sayesinde, müşterinin ağırlığının da yardımıyla ters dönmekte ve müşterinin kafa üstü bodrum zeminine çakılmasını sağlamaktadır. Panel kapı turunu tamamladığında, boş berber koltuğu tekrar yerine döner. Ardından, Todd hızla aşağı koşar ve düşüş başaramadıysa, müşteriyi öldürmek için usturasını kullanır. Todd daha sonra müşterinin üzerindeki değerli şeyleri alır ve cesedi St. Dunstan’ın altındaki bedenlerin yanına saklar. Bu plan bir süre işe yarasa da, cinayetler sürdükçe, Todd’un cesetleri saklayacak yeri kalmaz. Bu arada, Todd paragöz dul Margery Lovett’la tanışır. Genç adam Bayan Lovett’a kendi dükkanına yer altı tüneliyle bağlı Bell Yard’da turta dükkanı açtıktan sonra, ikili sevgili ve suç ortağı olurlar. Todd cerrahi yeteneklerini cesetleri parçalamakta kullanır ve etlerini turtalarda kullanılmak üzere Bayan Lovett’a verir. Derilerini ve kemiklerini ise kilisenin yer altı mezarlığına saklar.
“Semum” Özel Röportajı
13.02.2008

“Semum” Özel Röportajı

Sinemalar.com kullanıcıları arasında fikir ayrılığı doğuran, hatta zaman zaman şiddetli tartışmalara neden olan “Semum” filmi hakkında bugüne kadar herkes söyleyeceğini söyledi. Şimdi sıra O\'nda... Filmin senaristi, yapımcısı, yönetmeni; kısaca herşeyi “Hasan Karacadağ”, henüz vizyona girmediği halde hakkında en çok konuşulan filmlerden biri olan “Semum”u tüm detaylarıyla ilk kez Sinemalar.com’a anlattı... Filme bu kadar önyargılı yaklaşılmasından dolayı gerçekten yıprandığını ifade eden Karacadağ’ın esas amacı “Türk-İslam korku filmi” denen bir türü tüm dünyaya kabul ettirmek. Uzun zamandır filmle ilgili yapılan olumlu-olumsuz tüm yorumları unutun, “Semum”u bir de Hasan Karacadağ’dan dinleyin... Üç harflilerden korkanların okuması sakıncalıdır!
Sinema Aşığı Gençler, Kaçırmayın!
13.02.2008

Sinema Aşığı Gençler, Kaçırmayın!

Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından 13 – 23 Mart 2008 tarihleri arasında düzenlenecek 19. Ankara Uluslararası Film Festivali kapsamında, Avrupa Birliği Gençlik Değişimi projesi gerçekleştirilecek. Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı ve Culture and Art Initiative işbirliğiyle gerçekleşecek "Kafandakini Çek (Get Your Own Picture)" adlı projede 32 Alman ve 32 Türk genci, on gün ortak hedefler doğrultusunda birlikte çalışacak ve çeşitli workshoplara katılacak. Proje kapsamında, genç katılımcıların film yapımına ilişkin teorik eğitim aldıktan sonra “Avrupa Mitleri” konusunda kendi fikirlerinden yola çıkarak birer kısa film yapmalarına olanak sağlanacak. Gençler arasında Avrupalılık bilincini güçlendirmeyi ve dinler arası karşılıklı diyalogla anlayışı arttırmayı hedefleyen projenin diğer workshopları ise Film Festivali Sanat Sokağı ile Detmold Almanya 2009 buluşması. Etkinliklere ve workshoplara katılımın ücretsiz olduğu projenin ikinci ayağı Almanya\'nın Detmold kentinde gerçekleşecek. Bu etkinliklere katılmak isteyenlerin, proje düzenleyicileri ile tanışmak ve detaylı bilgi almak üzere 16 Şubat 2008, Cumartesi günü saat 10:00’da Ankara Kızılay Büyülü Fener sinemasında düzenlenecek toplantıda bulunmaları gerekiyor.
Deyin Hele ‘Ulak’ Buraya da Geldi mi?
11.02.2008

Deyin Hele ‘Ulak’ Buraya da Geldi mi?

“Babam ve Oğlum” ile izleyenleri salya sümük ağlatan; küskün babaları, oğulları barıştıran Çağan Irmak, “Ulak” ile sevenleriyle tekrar buluştu. “Babam ve Oğlum” ile çekirdek aile sorunlarına merhem olmaya çalışan; “burada çıkarılacak çok ders” var diyen genç yönetmen yeni filmiyle toplumun kendisine mesajlar vermeye çalışıyor. Oyuncu seçiminde yine en güvendiği onbirini sahaya sürmüş diyebiliriz Çağan için. Oyuncu performansları için “şahane” diyebiliriz. Ama özellikle Çetin Tekindor’u ayakta alkışlamak gerek diye düşünüyorum. Filmi başından sonuna kadar taşıdığını söyleyebiliriz. Hele ki hikâyesi açığa çıktığında ağlaması yok mu; hiç ağlayacağım yokken gözyaşı döktürdü bana. Hümeyra her zamanki gibi doğal. Yetkin Dikinciler’e kötü adam rolü de gidebiliyormuş. Bu filmden sonra ona olan hayranlığınız daha da artacak gibi. Veletler de büyüklerinden geri kalmış değiller. Hepsi birer “helal olsun”u hak ediyorlar. Filme dönecek olursak, film için zaman ve mekân kavramlarının kullanılmadığını söylemek mümkün. Bana kalırsa yönetmenimizin bunu yapmaktaki amacı; şimdiki zamanı anlattığını düşündürecek bir geçmiş zaman filmi yapmak olsa gerek.                   Uyku öncesi masallarımızdaki gibi Ulak’ta da; sözü geçmeyen iyiler, korku salan kötüler, yeniliklere ve yabancılara kapalı köy ve koyunlaştırılmış bir halk mevcut. Aslında çok bilinen bir hikâyeden esinlenmiş gibi görünüyor Çağan Irmak. Kendilerine gelen vahiyleri kitaplaştıran peygamberlerin acıları, havarilerinin türlü mücadeleleri ve ölümle sonuçlanan sonları, onların uyarmaya çalıştıkları toplumların türlü felaketlere maruz kalması ve inanan bir avuç insanın bu felaketlerden etkilenmemesi. Evet, çok benzemesine rağmen tüm bunlar filmin bir dini anlattığı ya da dini mesaj vermeye çalıştığı pek söylenemez. Çağan Irmak, dini olgulardan yararlanarak ahlaki mesaj verme derdinde daha çok. “Hayal kuran tüm çocuklara ithafen” diye biten filmde mesaj kaygısının biraz abartıldığını söylemek mümkün. Filmimizin sonu için “oldukça derin” diyebiliriz. Ülkemiz insanının alışık olmadığı bir şekilde bitiveriyor. Saffet’in hikâyeyi kaldığı yerden devam ettirmesi seyirciye, “devamını sen getir” der gibi. Teknik açıdan ele aldığımızda da film için söylenecek şeyler genelde olumlu. 5 milyon dolara mal olmuş bir filmin efektleri daha iyi olabilirdi. Özellikle hayaletlerin ortaya çıktığı sekanslardaki efektlerin zayıf kaldığı görüşündeyim. Ayvalık’ta hummalı bir çalışma sonucunda yaratılan köy, oldukça iyi tasarlanmış. Emek harcanmış, belli yani. Makyajlar tıpkı kostümler gibi iddialı. Sanat yönetmenimiz bir Oscar hak etmiş kanımca.                        Çağan Irmak bu filmle “ben ustayım” diye haykıramamış olsa da, gelecekte çok daha iyi işler yapacağı haberini vermiş. Anlatan için oldukça zor, dinleyen içinse daha da zor bir masal “Ulak”. Seyircinin anlaması için çok şey vermesi gerekiyor. Aksi halde filmden sonra ”Mümkünse bana masal anlatmayın bir daha” diyen insanlar çıkabilir.                  
‘Peri Tozu’ 28 Mart’ta
11.02.2008

‘Peri Tozu’ 28 Mart’ta

28 Mart’ta vizyona sunulacak, yönetmenliğini Ela Alyamaç’ın yaptığı,  başlıca rollerde İpek Değer (İkinci Bahar, Ayrılsak da Beraberiz), Mehmet Ali Nuroğlu (Çemberimde Gül Oya, Kırık Kanatlar), Barış Yıldız (Aliye), Serkan Ercan (Eşref Saati, Bir İstanbul Masalı), Damla Özen (Büyük Yalan), Aytaç Öztuna (Binbir Gece ) ve Ahmet Uz’un (Yabancı Damat) yer aldığı Peri Tozu  filmi, sihiri ararken birbirini bulan iki genç insanın hikayesi. Peri Tozu; dostluğun önemini anlatan umut dolu bir film. Seyircileri acı-tatlı bir maceranın parçası olmaya çağıran film, seyircinin içini ısıtacak ve filmde herkes kendinden bir parça bulacak. Bu yılın en güzel aşk hikayesinin anlatıldığı Peri Tozu 28 Mart 2008’de vizyona giriyor.
‘Yumurta’ya İran’dan İki Ödül!
11.02.2008

‘Yumurta’ya İran’dan İki Ödül!

Dünya prömiyerini 60. Cannes Film Festivali’nde gerçekleştiren “Yumurta”, uluslararası başarılarına birini daha ekledi. İran’ın Tahran kentinde bu yıl 26.’sı düzenlenen Uluslararası Fecr Film Festivali’nde dün gece yapılan kapanış töreninde Semih Kaplanoğlu’nun "Yumurta" adlı filmi, “En İyi Yönetmen Kristal Simurg Ödülü” ve “En İyi Teknik ve Artistik Başarı Kristal Simurg Ödülü”ne layık görüldü.   Toplam 19 filmin yeraldığı World Panorama International Competition Bölümü’nde; aralarında Nikita Mikhalkov, Alexander Sokurov, Majid Majidi gibi iddialı yönetmenlerin en yeni filmleri yer alıyordu.   Geçen yıl 44. Antalya Altın Portakal’da başta En İyi Film olmak üzere 7 ödül alan “Yumurta” filmi daha önce de Şili Valdivia’da En İyi Yönetmen ve En İyi Kadın Oyuncu, Saraybosna’da En İyi Kadın Oyuncu, Bangkok World Film Festivali’nde En İyi Yönetmen, Sevilla Film Festivali’nde En İyi Eurimages Film Ödülü, Portekiz Estoril Film Festivali’nde ise En İyi İkinci Film ödüllerine değer bulunmuştu.
‘27. İstanbul Film Festivali’
11.02.2008

‘27. İstanbul Film Festivali’

Son günlerde tüm sinema dünyasının gündemine oturan 58. Berlin Film Festivali programında yer alan 15 film Türkiye’de ilk defa İstanbul Film Festivali’nde gösterilecek. AKBANK sponsorluğunda düzenlenen 27. Uluslararası İstanbul Film Festivali, 5 – 20 Nisan tarihleri arasında gerçekleşecek. Dünya prömiyerini, Berlin Film Festivali\' nin Açılış Töreni’nde yapan Martin Scorsese\'nin  Rolling Stones konser filmi Shine a Light,  İstanbul Film Festivali programının merakla beklenen filmleri arasında… 2006 yılında kaybettiğimiz modern müzik endüstrisinin büyük ismi Ahmet Ertegün’e adanan film, festivalde NTV Belgesel Kuşağı’nda gösterilecek. Rolling Stones’un Kasım 2006’da Beacon Theatre’da verdiği konserin sahne arkasını ve arşiv görüntülerini bir araya getiren “Shine A Light” İstanbullu izleyici ile ilk defa festival kapsamında buluşacak. Festivalin bir başka önemli filmi ise Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarışacak olan Elegy … Başarılı yönetmen Isabel Coixet’in son filminde Ben Kingsley, Penélope Cruz, Dennis Hopper ve Blondie grubunun seksi solisti Debbie Harry başrollerde… Nic Balthazar’ın kendi yazdığı romanından uyarladığı “Ben-X” ile Berlin Film Festivali’nin kapanış filmi olacak Michel Gondry’nin merakla beklenen son filmi Be Kind Rewind ise İstanbul Film Festivali’nde “Altın Lale” için yarışacak filmler arasında... 27. Uluslararası İstanbul Film Festivali programında bu yıl, 20’yi aşkın bölümde, aralarında 2007 ve 2008’in çok konuşulan bol ödüllü yapıtları da olan 200’e yakın film yer alacak. Festival programı Mart ayında açıklanacak. 
“Charlie Wilson’ın Savaşı” Hakkında Bilmediklerimiz
07.02.2008

“Charlie Wilson’ın Savaşı” Hakkında Bilmediklerimiz

Sovyet ordusunun Afganistan’da yenilmesinden de, Taliban ve Usame Bin Ladin’in tarih sahnesine çıkmasından da birinci dereceden sorumlu adam Charlie Wilson’un yaşamı ve faaliyetleri nihayet beyazperdede… Mike Nichols’un yönettiği biyografik macera filmi “Charlie Wilson’s War – Charlie Wilson’ın Savaşı”; Tom Hanks, Julia Roberts ve Philip Seymour Hoffman gibi dev isimlerden oluşan kadrosuyla 2008’e damgasını vurmaya hazırlanıyor. Senaryosunu Aaron Sorkin’in yazdığı “Charlie Wilson’s War”da, Afganistan’daki Sovyet işgali sırasında komünizme karşı direnen mücahitlere silah ve finans desteği sağlayan Teksas’lı kongre üyesi Charlie Wilson’un gerçek yaşam öyküsü anlatılıyor. 2003 yılında George Crile’in yazdığı aynı adlı kitaptan uyarlanan filmde, Afganistan savaşı sırasında Pakistan’a ABD desteğinin sağlanmasında önemli rol oynayan Teksaslı kongre üyesi Charlie Wilson rolünde iki Oscar ödüllü dev aktör Tom Hanks kamera karşısına geçti. Pakistan Devlet Başkanı Ziya Ül Hak’ın yakın arkadaşı ve sırdaşı olan, Sovyet ordusuna direnen ve onu ülkeden kovan asilere destek sağlaması için Wilson’u etkileyen sağ kanat Houston sosyetesine mensup Joanne Herring rolünü ise, Oscar ödüllü oyuncu Julia Roberts oynadı.   Filmde Amerikan Kongresi’ni, komünistlere karşı savaşan mücahitlere yardım etmek için ikna eden CIA ajanını da Philip Seymour Hoffman canlandırdı.Filmle İlgili Notlar: