24.01.2008
Will Smith, ‘Ben Efsaneyim’i Anlatıyor!
“Benim adım Robert Neville. New York şehrinde hayatta kalan biriyim. Sesimi duyan biri varsa…herhangi biri. Lütfen. Yalnız değilsin”.
Robert Neville (Will Smith) çok başarılı bir bilim adamıdır, ama o bile, durdurulamayan, tedavi edilemeyen, insan yapımı o korkunç virüsü kontrol altına alamamıştır. Her nasılsa virüse bağışıklık gösteren Neville, New York şehrinden, hatta belki dünyadan arda kalan yerde, hayatta kalmış tek insandır. Neville üç yıl boyunca inancını yitirmeden her gün telsiz mesajı göndererek, umutsuz bir şekilde, hayatta kalmış başka insanlar bulmaya çalışır. Ama yalnız değildir. Salgının mutanta dönüştürdüğü kurbanlar, yani “Virüslüler” karanlıkta pusuya yatmış…Neville’in her hareketini izlemekte…ölümcül bir hata yapmasını beklemektedirler. Belki de insanoğlunun son ve en iyi umudu olan Neville’i ayakta tutan tek şey kendine düşen görevi yerine getirme arzusudur: Kendi kanını kullanarak virüsün etkilerini tersine çevirecek bir tedavi bulmak. Ama karşısındakilere karşı sayıca az olduğunu bilmektedir… ve zamanı da hızla tükenmektedir.
“I, Robot”, “Independence Day” ve “Men in Black” gibi filmlerin bilimkurguya aşina yıldızı Will Smith, uzun süreden beri Richard Matheson’ın zamandan bağımsız romanı I Am Legend’a ilgi besliyordu. Aktör, “Bu romanda pek çok şey bir arada yer alıyor: Korku, bilimkurgu ve müthiş bir karakter unsuru” diyor ve ekliyor: “Dünyada hayatta kalan son kişi olmanın psikolojik boyutu her zaman çok ilgimi çekmiştir. Sadece hayatta kalabilmek için, Robert Neville’in göstermesi gereken fiziksel, duygusal ve manevi direnç insanın mizacı hakkında evrensel bir öykü anlatmak için güzel bir fırsat sunuyor”.
“I Am Legend/Ben Efsaneyim”in merkezinde bir adamın görünüşe göre hiçbir şansı olmadığı halde hayatta kalma mücadelesi yer alıyor: Yalnızdır ve çevresini Virüslüler sarmıştır. Bunlar düşünce ya da mantık olmaksızın öldüren, canavar ruhlu yaratıklardır. Neville’in durumunu daha da kötüleştiren şey, söz konusu virüsün insan yapımı olmasıdır. Medeniyeti yeryüzünden silen, Neville’i yapayalnız bırakıp sürekli tehlike altında olmasına neden olan salgının kökeninde, ilk başta, çağdaş tıbbın açtığı bir çığır olarak yere göğe konamayan, insanlık tarihinin en ölümcül hastalığı kanserle mücadele etmek için insanoğlu tarafından yapısı değiştirilen bir virüs yatmaktadır. Fakat modifiye virüs başlangıçta büyük başarı gösterse de, çok geçmeden hayal bile edilemeyecek bir yan etkiye yol açar.
Manhattan’da görevli askeri bir virolog (virüs umanı) olan Neville, hükümetin salgına karşı aşı bulunması çabalarına öncülük eder. Ama tüm gayretlere rağmen, virüs havaya karışır. Bunun üzerine, şehir karantinaya alınır ve sadece virüs kapmamış olanların şehirden ayrılmasına izin verilir. Ortaya çıkan panikte, Neville karısı Zoë’nin (Salli Richardson) ve kızı Marley’nin trajik ölümlerine tanık olur. (Marley’yi Will Smith’in gerçek hayattaki 7 yaşındaki kızı Willow Smith canlandırdı).
Virüse yenik düşüp ölmeyen Virüslüleri belki de daha kötü bir yazgı beklemektedir: Harap olan metabolizmaları onları şehrin geniş yer altı dünyasının karanlığında yaşayan, gölgelerde gezinen, tek ve ilkel bir açlık dürtüsüyle hareket eden yaratıklara dönüştürür. Felaketin ardından, Neville’in de bir dürtüsü vardır: Bu feci acıyı yaratan salgına karşı bir tedavi bulmak. Virüse her nasılsa bağışık olan Neville, bilimsel eğitimi ve kendi kanı olmak üzere elinde iki koz olduğunun farkındadır.