Atatürk ve Sinema
27.06.2008

Atatürk ve Sinema

Mustafa Kemal Atatürk, muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak için yaptığı ve halen yapılan inkilâpları tek başına yeterli görmemiş, kültür düzeyinde de batılılaşmak ve çağdaş bir Cumhuriyet olabilmek için sinemanın önemini vurgulamıştır. Ata bir sözünde; “ Sinema, gelecekteki dünyanın bir dönüm noktasıdır. Şimdi bize basit gibi gelen eğlence olan radyo ve sinema, bir çeyrek asra kalmadan yeryüzünün çehresini değiştirecektir. Japonya’daki kadın, Amerika’daki zenci, Eskimo’nun ne dediğini anlayacaktır. Tek ve birleşik bir dünyayı hazırlamak bakımından sinema ve radyonun keşfi yanında tarihte devirler açan matbaa, barut, Amerika’nın keşfi gibi olaylar oyuncak nisbetinde kalacaktır ” diyerek sinemanın önemini ortaya koymuştur. Üstelik bu sözünü radyonun emekleme devrinde olduğu, sinemada ise yeni yeni çalışmalar yapıldığı bir dönemde ifade etmiştir.   Fuat Uzkınay ve TBMM Ordu Film teşkilatının operatörleri, batı cephesinde verilen mücadeleyi, İzmir’in Yunanlılardan kurtarılışını ve Türk ordusunun İstanbul’a girişini belgelemişti. Atatürk henüz savaş halindeyken bile sinemanın taşıdığı önemi görmüş ve Cumhuriyet’in ilanından sonra da bu konudaki duyarlılığını ortaya koymuştu. Genç kuşaklara ve gelecek kuşaklara Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in temel değerlerini aktarmak, tarihe bir belge kazandırmak amacıyla, Kurtuluş Savaşı yıllarında Fuat Uzkınay’ın çektiği ‘Zafer Yollarında’ adlı belge film yeniden ele alınmış, daha kapsamlı bir hale getirilmeye çalışılmıştı.
Kemal Sunal’ı Anıyoruz
26.06.2008

Kemal Sunal’ı Anıyoruz

Türk sinemasının unutulmaz ismi Kemal Sunal, aramızdan ayrılışının 8. yılında,  ailesi, dostları ve tüm sevenleri tarafından anılacak. Oyunculuk hayatına “Zoraki Tabip” adlı tiyatro oyunuyla başlayan, 30 yıllık oyunculuk hayatında sayısız filmlerde canlandırdığı karakterlerle zihinlerde yer edinen Kemal Sunal;  03 Temmuz 2000 tarihinde “Balalayka” adlı filmin çekimlerine gitmek amacıyla bindiği Trabzon uçağında geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetmişti. Sinema tarihimizin usta oyuncusu Kemal Sunal, 03 Temmuz 2008 Perşembe günü saat 11:00’de, Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki kabri başında anılacak.
‘Wanted’dan Heyecan Dolu Sahneler
26.06.2008

‘Wanted’dan Heyecan Dolu Sahneler

27 Haziran Cuma günü dünya sinemalarıyla aynı anda, Türkiye’de de gösterime giren sürükleyici aksiyon filmi “Wanted”ın 5 dakikalık Türkçe altyazılı araba kovalama sahnesi Sinemalar.com’da!  “Kefaret” ve “İskoçya’nın Son Kralı” filmlerinden tanıdığımız genç aktör James McAvoy, “Batman Begins” ve “Million Dollar Baby”nin yıldızı Morgan Freeman ile “Mr. & Mrs. Smith” ve “Lara Croft: Tomb Raider”ın yıldızı Angelina Jolie gibi ünlü oyuncuları biraraya getiren film; beş para etmez tembel biriyken, adalet sağlayıcısı katile dönüşen genç bir adamın öyküsünü anlatıyor.
Bozkırda Yeşeren Bir Tarih: ODTÜ
24.06.2008

Bozkırda Yeşeren Bir Tarih: ODTÜ

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) bünyesinde çalışan Görsel İşitsel Sistemler Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin (GİSAM) hazırladığı ‘ODTÜ Tarihi’ adlı belgesel film 27-28 Haziran tarihleri arasında seyirciyle buluşacak. Berrin Balay Tuncer ve Önder M. Özdem\'in yönettiği film, ODTÜ’nün kuruluşunun 50. yıllık tarihini, geçmişi bugünle buluşturmayı amaçlıyor. Bilgehan Öğel’in koordinatörlüğünde hazırlanan ‘ODTÜ Tarihi’ üç yıl süren bir ekip çalışması sonucunda gerçekleştirildi.Kampüste 68 Hareketi Sözlü tarih yöntemiyle gerçekleştirilen belgesel “Bozkırı Yeşertenler” ve “Zor Yıllar” adlı iki bölümden oluşuyor. 1956-1963 yılları arasında geçen “Bozkırı Yeşertenler” başlıklı ilk bölümde bir hayalin peşinden koşarak Ankara bozkırında, kısa süre ulusal ve uluslararası arenada kabul edilecek ODTÜ’yü kuranların öyküsü anlatılıyor. Filmin ikinci bölümü olan “Zor Yıllar” ise başkaldırının ve umudun zamanına götürüyor seyirciyi ve 1964-1980 yılları arasında üniversitede yaşanan olaylar ışığında Türkiye tarihine bakıyor. Film, Amerikan elçisi Comer’in arabasının öğrenciler tarafından yakılması; 1968 hareketinin ilk faili meç¬hul cinayetiyle yaşamını kaybeden ODTÜ öğrenci¬si Tay¬lan Özgür\'ün kampüse gömülmesini isteyen öğrencilerin isteklerine karşı çıkan dönemin rektörü Kemal Kurdaş’ın istifası gibi olaylara da tanıklık ediyor. Rektörler, öğretim üyeleri ve öğrencilerin tanıklığında ODTÜ’nün devrimci, sol tarihinin yazılmaya başlandığı bu döneme yeni, özgün bir bakış getiren film, 27-28 Haziran tarihlerinde ODTÜ’de ücretsiz gösterilecek.Gösterim tarihleri:
Peter Jackson’dan ‘Cennetimden Bakarken’
23.06.2008

Peter Jackson’dan ‘Cennetimden Bakarken’

“Yüzüklerin Efendisi” ile “King Kong” adlı filmleri toplam 488 milyon dolara malolan, dünya sinemalarındaki toplam hasılatları 3.5 milyar dolara ulaşan ve toplam yirmi Oscar ödülü kazanan yönetmen Peter Jackson’ın Paramount Film Şirketi için gerçekleştireceği roman uyarlaması “Cennetimden Bakarken-Lovely Bones” 2009’da Türkiye sinemalarında gösterime girecek. 65 milyon dolar bütçeli “Cennetimden Bakarken”de, öldürüldüğünde 14 yaşında olan Susie Salmon’ın annesi Abigail Salmon’ı Oscar ödüllü Rachel Weisz, babasını ise Oscar ödülü adayı Ryan Gosling canlandıracak. “Cennetimden Bakarken”in senaryosunu Peter Jackson, Frances Walsh ve Philippa Boyens birlikte yazdı. Jackson, Walsh ve Boyens, “Yüzüklerin Efendisi” ve “King Kong”un senaryolarını da birlikte yazmıştı. Filmin konusu ise şöyle: Kahramanımız masum Susie Salmon’la ilk karşılaştığımızda o artık cennettedir.14 yaşında bir cinayete kurban giden genç kız, bu yeni ama yabancı evinden aşağıya (henüz yaşayanların dünyasına) bakarken capcanlı sesiyle hem tüyler ürpertici hem de umut dolu bir öykü anlatır. Ölümünden sonra aşağıda onsuz sürüp giden yaşamı, okul arkadaşlarının Susie’nin ortadan kayboluşuyla ilgili yorumlarını, ailesinin umutlarını yitirmemeye çalışarak sevgili kızlarının canlı bulunması umuduna sarılmasını ve sapık katilinin cinayetten kalan izleri ve ipuçlarını yok etmeye çalışmasını takip eder ve cennet adı verilen yeri inceler. Burası güzel salıncaklarıyla okulun oyun bahçesine çok benzemektedir. Yeni gelenlerin ortama alışmasına yardım eden danışmanlar ve bir odada kalabileceği arkadaşları vardır. Sevdiği insanlarla birlikte olabilmenin dışında, ki onların arasında genç bir erkek de vardır, istediği her şey düşündüğü an yerine gelir.Ama aşağıda hayat sürüp giderken Susie de bir şekilde o hayata dahildir. Çünkü hatıralar yok olmazlar. Alice Sebold’ün “Cennetimden Bakarken” adlı romanı Türkiye’de İnkilap Yayınevi tarafından Baysan Bayar’ın çevirisiyle basılmıştır.
The Boy in the Striped Pyjamas Yolda!
20.06.2008

The Boy in the Striped Pyjamas Yolda!

“Harry Potter”ın yapımcısı insanlığa karşı işlenen suçların peşine düşüyor… Gelecek yılın Oscar ödüllerinin en güçlü aday adaylarından biri olan: “The Boy in the Striped Pyjamas” 10 Ekim’de Türkiye sinemalarında gösterime girecek. Yapımcılığını, “Harry Potter” serisinin de yapımcılığını üstlenen David Heyman’ın, yönetmenliğini ise Mark Herman’ın üstlendiği filmde, Nazi Almanya’sının işgali altındaki Polonya’da bir kasabaya tayin olan bir Alman ailesinin öyküsü anlatılıyor.
İkinci Nefes: Bir Gangsterin Hikayesi
19.06.2008

İkinci Nefes: Bir Gangsterin Hikayesi

Roma Film Festivali’nin açılış filmi olan, 27.Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin ardından geçtiğimiz Cuma günü yaygın gösterime giren “İkinci Nefes”, Fransız polisiyesinin önemli yönetmeni Jean-Pierre Melville‘in aynı konulu filminin bir yeniden çevrimi. Bu kez yönetmen koltuğunda Alain Corneau var. Daha önce de Melville’nin çalışmalarını “Second Wind” adıyla yeniden çeviren yönetmen aynı yoldan gitmeye devam ediyor. Daniel Auteuil, Monica Bellucci, Michel Blanc ve Eric Cantona gibi usta oyuncuların yer aldığı “İkinci Nefes” başarılı polisiye filmlerin arasında yer alabilecek bir film. Namı yaygın bir gansterin hapisten kaçışını ve kurtulma çabasını konu alan filmde olayın gelişme safhaları kaba hatlarıyla şöyle; 10 yıldır hapishanede olan Gu başarılı bir kaçma planıyla firar eder. İşe 3 kişi girmişlerdir ama yalnız ikisi bunu başarabilir, 3. kişi duvardan düşüp ölür. Gu daha sonra eski dostlarının yanına döner. Sevgilisi Monouche ile kaçmaya, artık bu işleri bırakıp sakin bir hayat yaşamaya karar verir. Ancak istediği hayata kavuşabilmesi için paraya, para için de son bir işe girmesi gerekmektedir. Ortaklarıyla girdiği soygun işi başarılı olur ama Gu’yu kovalayan sivri zeka komiser onu tuzağa düşürür. Ortakları tarafından hain olduğu düşünülen ve kalemi kırılan Gu’nun artık tek amacı şerefini temizlemektir. “İkinci Nefes” sanatçının “ne anlattığının” değil  “nasıl anlattığının” önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne seren bir film. Konuya bakılacak olursa, gayet basit bir polisiye film imajı sergiliyor. Fakat işleniş, oyunculuk, görüntüler, müzik ve filmin bunlar gibi birçok ayrıntısı o kadar doyurucu ki, konunun sık kullanılmış ve tehlikeli bir konu oluşunu gölgede bırakıyor. Diyalog sahneleri genellikle yakın plan çekimler halinde yapılmış. Bunda oyuncuların başarısı yönetmenin tarzının ötesinde bir etken olsa gerek. Filmin müzikleri filmde çok beğendiğim ayrıntılardan bir diğeri. En sert sahnelerde bile naif müziklerin etkisini yakalamak mümkün. Kostümler ise dört dörtlük. Filmde konuşmalara çok yer verilmesi ve kaçınılmaz olarak kimi yerlerde klişelere gidilmesi can sıkıcı olabiliyor. Ama bu gözü çok yoracak ve rahatsız edecek kadar değil. Örnek olarak; “biri çıksa da şu kadın karakteri daha yaratıcı hallere sokabilse” dediğim yerler çok oldu. Daniel Auteuil zaten başlı başına bir ekol yaratıyor filmde. Üzerine ihanet suçu atıldığında çektiği acıyı ve arınma isteğini onunla birlikte biz de yaşıyoruz. Hele son sahnede, son nefesinde “Manouche” dediği anda istem dışı gözlerimiz sulanıveriyor. Monica Bellucci, Daniel Auteuil’in karşısında sığ ve biraz bilindik kalsa da kendisine verilen basit karakteri başarıyla canlandırıyor. Film 1958 yılını anlatıyor ve görsel olarak zamanın dışında bir izlenim yaratmıyor. Görüntülerde pastel ve koyu tonlar ağırlıkta. Bu hem konuyla hem de dönemle bütünlüğü oluşturuyor. Bir yeniden çevrim olması başta önyargıya neden olsa da, filmin kendi başarısı kendiliğinden oluşuyor. Mellville’nin 1966 tarihinde yaptığı filminde Gu’yu usta oyuncu Lino Ventura canlandırmıştı. Corneau ise Daniel Auteuil seçimiyle hedefi tam 12 den vuruyor. Ülkemizde genellikle çok ilgi görmeyen Avrupa sinemasının iyi polisiye örneklerinden biriydi bence. Uzun ama dolu dolu bir sine seyirin yanında hayranlık bırakacak bir oyunculuk örneğine şahit olmak isteyen herkese rahatlıkla önerilebilir.Premier Grup
\'21\': Klişe!
18.06.2008

\'21\': Klişe!

Yönetmenliğini Robert Luketic’in yaptığı “21” filmi, fena başlamayan ama esas konuya girdiği andan itibaren klişelerle devam eden bir film. Özellikle Ocean’s serisinden sonra “kumar” konulu filmler çok fazla öne çıkmazken, bu film nereye, ne açıdan parmak basmak istemiş pek anlaşılmıyor. Alında hikaye “Bringing Down The House” adlı bir kitabın uyarlaması. Birkaç MIT öğrencisinin kart sayarak pek çok  gazinoyu dolandırmasını anlatan gerçek bir hikaye, ancak film versiyonunda pek çok değişiklik olmuş.
Türk Filmi \'Quantum\'da Al Pacino!
18.06.2008

Türk Filmi \'Quantum\'da Al Pacino!

1997 yılından beri yönetmenlik mesleğini sürdüren ve en son yapacağı “Quantum” adlı sinema filminde Al Pacino’yu oynatmak için görüşmeler yapmaya başlayan genç yönetmen Hakan Şahin, Oscar’a aday olacak proje çalışmalarına başladığını söyledi. Sinema ve dizi yönetmeni Hakan Şahin eski yönetmenlerin genç yönetmenlere de imkân tanımaları gerektiğini belirterek şunları ekledi; “En son TRT de yayınlanan Dur Yolcu’da yönetmenlik yaptım. Öncesinde de birçok diziye, TV programına yönetmenlik yaptım. Şimdiki hedefim uzun metrajlı bir film. Benim gibi yönetmenliğe gönül vermiş kişilere yönetmenlikten emekli olması gereken kişiler artık müsaade etmeli. Şu ana kadar birçok film yapıldı fakat neden bir Oscar alamıyoruz. Bu benim hedefim ve Oscar’ı alacak ilk Türk yönetmeni olacağım. Türkiye’de bugün neredeyse 150’ye yakın dizi film çekiliyor ve bu da 150 tane yönetmen demektir. Ama ciddi anlamda bakarsak, yaptıkları iş değerlendirilince bence o kadar yönetmen yok bu ülkede. Maalesef ülkemizde yönetmen olarak görev yapan birçok meslektaşım, yönetmenliğin bir sahnenin genel plânlarını ve yakın plânlarını çekmek olduğunu zannediyor. Oysaki bu işin pratik ve teorik yanları var.“Genç Yönetmenlere İmkan Verilmeli” Türkiye’de genç yönetmen olmanın avantajından çok dezavantajı olduğuna da değinen yönetmen Şahin, “Bizden önce yönetmenliğe başlayan üstadlarımız bizim gibi genç yönetmenleri potansiyel bir tehlike olarak görüyorlar. Ve bu nedenle genç yönetmenlere fazla imkân verilmiyor. Bu işi yapanlar gençlere şans vermezse herhalde son filmlerini sedyede çekecekler. Ve Oscar’ın gelmesi de hayal olarak kalacak. Yurt dışında birçok yönetmen ilk filmlerini 13-14 yaşında çekmiştir. Spilberg gibi” şeklinde konuştu.“Quantum”da  Al Pacino Çekimlerine önümüzdeki yıl başlanacak olan “Quantum” filminin çalışmalarına aralıksız devam ettiklerini de belirten yönetmen Hakan Şahin, “Çekeceğim filmin adı ‘Quantum’. Hayattan ne istersen hayat sana onu verir teorisi. Çekim yasasını konu alan bir film. Ayrıca projenin içinde aksiyon, gerilim, dram, aşk ve astroloji var. Karakterler konusunda da mütevazi değil, iddalıyım. Senaryomuzda Gahl isimli bir astrolog karakterimiz var. Bu karakteri Quantum’un da savunucusu olan, dünyaca ünlü kabala uzmanı Gahl Sasson’u oynatacağız. Şu an onunla görüşmelere başladık, çok sıcak bakıyor projemize. Ayrıca Latif isimli Türkiye’nin en büyük mafyası rolünde de Al Pacino’yu oynatmak istiyoruz. Al Pacino’nun menajerleri ve kendisi ile yurt dışında çalışmalar yapan ekibimiz görüşmelere başladı."
SineMardin Film Festivali Başlıyor
16.06.2008

SineMardin Film Festivali Başlıyor

Bu yıl üçüncüsü düzenlenecek SineMardin Film Festivali, 20–24 Haziran tarihleri arasında Mardin\'de  gerçekleştirilecek. 2006 yılında yerel inisiyatif olarak başlayan SineMardin Film Festivali, ana çatısı senaryo olan Türkiye’deki tek film festivali. Temel amacı, iki yıldır Senaryo Yazarları Derneği ile (SENDER) beraber gerçekleştirilen konferans ve senaryo atölyeleriyle Mardin’de senaryo üretimini özendirmek olan festivalin, bu yılki teması “Kadın”. Bu temayla birlikte festival üçüncü yılında kadın yönetmen, senarist ve yapımcıların filmlerine yer verecek. Festivalin açılış filmi olan “Kilit”, filmin yapımcı ve yönetmeni Ceyda Aslı Kılıçkıran ve oyuncuları Müjde Ar, Serap Aksoy, Ayla Algan ve Mustafa Alabora’nın katılımıyla, 20 Haziran tarihinde Kasimiye Medresesi’nde gerçekleşecek festival açılış törenini takiben gösterilecek.   SineMardin film gösterim programında Alexander Sokurov\'un “Alexandra”, Julian Schnabel\'in “Kelebek ve Dalgıç”, Emir Kusturica\'nın “Bana Söz Ver”, Hou Hsiao-Hsien\'in “Kırmızı Balonun Yolculuğu”, Michael Haneke\'nin “Ölümcül Oyunlar”, Vincent Paronnaud\'un “Persepolis”, Selma Köksal\'ın “Fikret Bey VE Handan İpekçi\'nin “Saklı Yüzler” filmleri yer alıyor.   Ayrıca, Mustafa Altıoklar (Beyza’nın Kadınları), Feride Çiçekoğlu (Parmaklıklar Ardında), Işıl Özgentürk (Seni Seviyorum Rosa), Neşe Çehiz (Dizi), Handan İpekçi (Saklı Yüzler), Kubilay Tuncer (Mutluluk) ve Yüksel Aksu’nun (Dondurmam Gaymak) film gösterimlerinden sonra gençlerle buluşacakları Film Çözümleme Atölyeleri gerçekleştirilecek. Bu yıl ikincisi düzenlenecek olan “Film Platosu olarak Mardin” isimli konferansta geçen sene aynı isimle gerçekleştirilen konferansın çıktıları üzerine kurulan Mardin Film Ofisi’nin çalışma ve faaliyetleriyle, Mardin’de yerel sinema üretimi tartışılacak. Yönetmen, senarist, yapımcı ve oyuncuların katılacağı konferans, 21-22 Haziran tarihlerinde gerçekleştirilecek. Festival kapsamında çarpıcı bir “video art” sergisi de yer alıyor. Pakistan’lı sanatçı Mansoora Hasan’ın “911” ve “The Bound Project” isimli video çalışmaları ve görselleri 20-27 Haziran tarihlerinde Kasimiye Medresesi’nde sergilenecek. Festivalle ilgili ayrıntılı bilgi için: www.sinemardin.com.tr